Normalde yağmurlu olarak bilinen bir mevsimin tam ortasında, Amazon Nehri’ne ev sahipliği yapan Brezilya tarihi bir kuraklıkla boğuşuyor.
Bol su kaynaklarına alışkın olan bir ülkede, musluklardan akan su kururken birbirine düşman olmuş komşular su stoğu yapıyor, iş yerleri kapanıyor ve eylemciler sokaklara çıkıyor. Hatta bazıları, dünyanın en büyük şehirlerinden biri olan São Paulo’nun tükenme noktasına geldiği konusunda spekülasyonda bile bulunuyor.
Kuraklığın bedeli farklı şekillerde kendini gösteriyor-suyun karneye bağlanması, tüketim cezaları, tarım ve endüstri üzerindeki sınırlamalar. Söz konusu olan Brezilya olduğunda, su kıtlığı başka bir soruna daha yol açıyor: Brezilya’nın gücünün %75’inden fazlası hidroelektrik kaynaklarından geliyor. Hidroelektrik enerjisine bel bağlama konusunda Çin’den sonra ikinci sırada yer alıyor.
Düşük su seviyeleri hidroenerji için duyulan su miktarını önemli ölçüde azaltıp ülke genelinde enerji kesintilerine neden olurken, su krizi Brezilya’yı suyunu kurtarmak için katı tedbirler almaya zorluyor.
Yağmur ormanları, gecekondu mahalleleri ve mega şehirleriyle, Brezilya dünyanın sürdürülebilirlik hedeflerinin pek çoğu için sorunun büyük bir parçasını oluşturuyor. Ülke 2012’de ev sahipliği yağtığı Rio+20 iklim görüşmelerinden bu yana çevreyle ilgili tartışmaların merkezinde yer alıyor.
Suyun karneye bağlanması, sınıflar arasındaki farkın son derece keskin olduğu bir ülkede sadece zengin ve yoksullar arasındaki farkı büyütmekle kalmıyor, aynı zamanda su kirliliği ve suyun kalitesi meseleleri 2014 FIFA Dünya Kupası’nın ardından Rio de Janeiro’da 2016 yılında gerçekleşecek olan Olimpiyatlar’da ülkenin imajını da tehdit ediyor.
Olimpik yelkencilik ve rüzgar sörfü yarışmalarının yapılacağı Guanabara Körfezi’ndeki kirlilik o kadar kötü boyutlarda ki yarışmacılar bölgeyi “açık hava lağımı” olarak tanımlıyor. Kürek çekme yarışmasına ev sahipliği yapması planlanan bir gölden 40 tondan fazla ölü balık çıkarıldı.
Geçen yılki FIFA Dünya Kupası’ndan sonra Olimpiyatlar için yapılan hazırlıklar konusunda kitlesel bir rahatsızlık var. Stadyum inşaatlarına yapılan büyük çaplı yatırımlar ve bir milyon kadar turistin fotbol eğlencesine ev sahipliği yapmak, ekonomik refahtan pay alamayan kent sakinlerinin çok büyük protesto gösterilerine yol açtı. Protestocular artan hizmetlerden hiçbir şekilde yararlanamadıkları gibi artan yaşam maliyetlerinin bedelini de ödemek zorunda kalmalarını eleştiriyor.
Brezilya diğer BRIC ülkelerinin (Brezilya, Rusya, Hindistan, Çin) yaşadığı benzer sorunlarla boğuşuyor: toplumsal adaletsizlik, insan hakları, enerji, su ve iklim değişikliği meseleleri ülkenin bugünü ve geleceğini tehdit ediyor.
Tüm bunlara, gezegenin ak ciğerleri olan ve yeryüzünde en çok karbon dioksitin depolandığı yer olan Amazon yağmur ormanlarıyla ilgilenmenin önemini eklediğinizde, Brezilya’da sosyal ve çevresel ilerlemenin neden en az ekonomik büyüme kadar önemli olduğu anlaşılacaktır.
Amazon havzasında yaşanan ormansızlaştırma, Brezilya için hep bir baş ağrısı olagelmiştir. Amazonların ormansızlaştırılmasının ortaya çıkardığı tehditler birçok insan hakkı ve yerli insanların haklarını riske atmakla kalmıyor, son zamanlarda araştırmacıların da ortaya koyduğu gibi, Brezilya’nın güneyinde yaşanan korkunç kuraklığın da sorumlusu durumunda.
Neyse ki tüm bunların yanında iyi şeyler de olabiliyor. Geçtiğimiz on yılda, Brezilya tarihi bir çaba göstererek orman kaybını önlemek için karbon dioksit çıktısını azalttı: geçen yıl ormansızlaştırmayı %18 oranında azalttı. Şimdi, diğer ülkeler tropikal ormansızlaştırmayla mücadele konusunda Brezilya’nın açtığı yolda gitmeye çalışıyorlar.
Kaynak: The Guardian