Değerli Su Hakkı Kampanyası dostları,
İklim krizi tüm olumsuz yönleri ile her geçen gün şiddetli bir biçimde hayatlarımızı etkiliyor. Yükselen sıcaklıklar, buzulların erimesi, şiddeti artan fırtınalar gibi çok sayıda değişime tanıklık ediyoruz ve bunların hiçbirinin doğal olmadığını biliyoruz. İklim krizinin etkilerini en fazla hissettiğimiz alan değişen yağış rejimleri ile süresi ve şiddeti artan kuraklık; kurak dönemlerin ardından gelen ani yağışların şiddetlendirdiği seller; sıcaklık artışı ile azalan karlardan beslenemeyen nehirler; buzulların erimesi ile yükselen deniz suyu seviyelerinin tatlı sulara karışması vb… Bütün bu değişimler tatlı su varlıklarını azaltıyor. Azalan su varlıkları ile, doğal olarak zaten var olan suya erişimdeki eşitsizlik ve adaletsizlik daha da derinleşiyor, su krizi büyüyor.
Su krizine etkili ve kalıcı bir çözüm bulmak için, su hizmetlerinin ve su varlıklarının özelleştirilmesine, ticarileştirilmesine ve metalaştırılmasına karşı mücadele ediyoruz. Su varlıklarının korunması ve su hakkının tüm canlılar için tanınması mücadelesi ile iklim değişikliğine karşı verilen mücadelenin birlikte verilmesi bir zorunluluk. Su ve iklim krizi birbirini besliyor ve bu krizlerin oluşmasında sorumlu olanlar bugüne kadar hiçbir gerçekçi adım atmadılar.
Bu yıl Aralık ayında Paris’te BM İklim Değişikliği Sözleşmesi Taraflar Konferansı (COP21) toplanacak ve yeni bir uluslararası iklim sözleşmesi hazırlanacak. Bu iklim anlaşması dünyadaki tüm canlıların kaderini belirleyecek. Şimdiye kadar bir çok sosyal, ekonomik ve ekolojik krize sebep olan, şimdi ise iklim krizinin müsebbibi olan G20 ülke yetkilileri ise bu tarihi zirveden önce son kez Türkiye başkanlığında Antalya’da bir araya geliyorlar. Tüm dünyadaki iklim ve su adaleti aktivistleri için iki zirve de büyük önem taşıyor. Paris’te ya ülke ekonomilerinin, şirketlerin çıkarlarını değil de insanların ve doğanın çıkarlarını temel alan bağlayıcı, etkili, adil ve eşitlikçi bir sözleşme çıkacak; ya da ekolojik kriz daha da derinleşecek. Krizin derinleşmesini engellemek için, Türkiye’de ve diğer ülkelerde bu iki zirveyi de hedef alan kampanyalar inşa edilmeye başlandı. Türkiye’de bu yılın başından beri hazırlıkları süren ve Su Hakkı’nın da başından beri içinde yer aldığı “İklim için ben de varım” kampanyası bugün ilk eylem duyurusunu yaptı. “ İklim İçin Ben de Varım!” kampanyası iklim krizinin sorumlusu G20 ülkelerinin liderlerine karşı 12-13 Kasım’da Boğaziçi Üniversitesi’nde İklim Forumu, 14 Kasım’da Büyük İklim Yürüyüşü düzenleyecek.
Su Hakkı Kampanyası olarak hem forumda toplantı, atölye ve standlarımızla yer alacağız hem de Büyük İklim Yürüşü’nün etkili olması için çaba sarf edeceğiz.
Tüm dostlarımızı, aktivistlerimizi, “Kâr değil önce yaşam !” diyen herkesi bu mücadelenin parçası olmaya davet ediyoruz. Biz %99’uz, bir araya gelirsek değiştirmemiz gereken her şeyi değiştirebiliriz
Su Hakkı Kampanyası
İklim İçin Ben de Varım! kampanyası hakkında detaylı bilgi almak için lütfen www.iklimicin.org‘u ziyaret edin.