Birleşmiş Milletler Dünya Su Değerlendirme Programı’nın hazırladığı 2015 Dünya Su Gelişim Raporu’nun Kesin Veriler bölümünde yer alan “Sürdürülemez Büyüme ve Artan Küresel Su İhtiyacı” adlı bölümü Su Hakkı Kampanyası’nın gönüllü çevirmenlerinden Ezgi Ercan’ın çevirisiyle yayınlıyoruz. İlerleyen günlerde de raporda yer alan önemli verileri paylaşmaya devam edeceğiz.
Sürdürülemez Büyüme ve Artan Küresel Su İhtiyacı
Dünya nüfusu yılda yaklaşık 80 milyon kişi ile büyümektedir (USCB, 2012) ve 2050 yılına kadar nüfusun, 2,4 milyarı Sahra-altı Afrika’da bulunmak üzere, toplamda 9,1 milyar kişiye ulaşması öngörülmektedir (UNDESA, 2013a).
Küresel gayri safi yurtiçi hasıla (GSYH), 1960-2012 aralığında yılda ortalama %3,5 ile yükseldi (World Economics, 2014). Bu ekonomik büyümenin büyük kısmı önemli bir sosyal ve çevresel maliyeti beraberinde getirmiştir.
Nüfus artışı, kentleşme, sanayileşme ve üretim ve tüketimdeki artışlar, tüm tatlı su kaynakları için giderek yükselen bir talep yaratmıştır.
2030 yılına kadar, bugünkü mevcut sistem işleyişinin olduğu gibi devam ettiği bir iklim değişikliği senaryosuna göre, dünya %40 oranında bir küresel su açığı ile karşı karşıya kalacaktır (2030 WRG, 2009).
Aslında dünyanın artan ihtiyaçlarını karşılamak için yeterli miktarda su bulunmaktadır; ancak suyun mevcut durumdaki kullanım, yönetim ve paylaşım şekilleri önemli ölçüde değiştirilmezse bu mümkün olmayacaktır. Küresel su krizi, kaynak yeterliliğinden ziyade yönetim kaynaklı bir krizdir (WWAP, 2006).
Rekabet halindeki talepler, yerel anlaşmazlık risklerini artırmaktadır; bu durum, giderek zorlaşan dağıtım uygulamalarına ve sürdürülebilir kalkınma açısından kritik öneme sahip sektörlerin genişlemesinin sınırlandırılmasına yol açacaktır. Her bir sektörün ayrı ayrı veya birlikte yönetimi aşamasında, su-gıda-enerji dengeleri ve ödünleşimlerin de dâhil olmasıyla politik seçenekler zorlu bir hale gelir (WWAP, 2014).
Dünyadaki sınır aşan 263 nehir havzasından 158’i herhangi bir ortaklaşa yönetim çerçevesine sahip olmaktan yoksundur. Su tesislerine sahip olan 105 su havzasının yaklaşık üçte ikisi; üç veya daha fazla kıyıdaş devlet bulundurmaktadır ve buna rağmen, yapılan ilgili anlaşmaların sadece %20’si çok taraflıdır (UNEP, 2002).
İklim değişikliği, su kaynaklarının dağılım ve kullanılabilirlik varyasyonları ile ilişkili riskleri daha da artıracaktır.
Yeraltı suyu, dünya nüfusunun en az %50’sine içme suyu sağlamakta ve sulama için kullanılan suyun tamamının %43’ünü temin etmektedir (FAO, 2010). Dünya genelinde 2,5 milyar kişi, temel günlük su ihtiyaçlarını yalnızca yeraltı suyu kaynaklarından karşılamaya mecburdur (UNESCO, 2012).
Mevcut durumda dünyadaki akiferlerin tahmini olarak %20’si aşırı kullanım yoluyla istismar edilmekte (Gleeson ve diğerleri, 2012) ve bu, arazi çökmesi ve tuzlu su sızması gibi ciddi sonuçlara yol açmaktadır (USGS, 2013).
Su kaynaklı afetlerin neden olduğu ekonomik kayıplar son on yıl içerisinde büyük ölçüde artmıştır. 1992 yılından bu yana, sel, kuraklık ve fırtınalar 4,2 milyar kişiyi etkileyip (tüm afetler tarafından etkilenen insanların tamamının %95’i), 1,3 trilyon ABD doları ($) zarara (edilen tüm zararların %63’ü) sebep olmuştur (UNISDR, 2012).
Su mevcudiyeti ve kullanılabilirliği, kirlilik sebebi ile baskı altındadır. Yüzey suları ve kıyısal alanların ötrofikasyonunun 2030 yılına kadar hemen hemen her yerde artması beklenmektedir
(UNDESA, 2012). Küresel olarak, zararlı alg çoğalması görülen göllerin sayısı 2050 yılına kadar en az %20 yükselecektir.
Bölgesel bazda, su çıkarımı için kullanılabilir suyun küresel ekolojik sürdürülebilirlik limitinin, insan nüfunun yaklaşık üçte biri için aşıldığı bildirilmiştir ve bu oran 2030 yılına kadar yaklaşık insan nüfusunun yarısına kadar artış gösterecektir (WWAP, 2012).
Birçok ülkede su altyapısı için gerekli finansman devlet ödeneklerinden gelse de; çok sayıda gelişmekte olan ülke hala su kaynakları yönetimi ve gerekli hizmetleri finanse edebilmek için dış yardıma ihtiyaç duymaktadır. Düşük İnsani Gelişme Endeksi’ne sahip ülkelerin %50’sinden fazlası, su kaynaklarının geliştirilmesi ve yönetimi amaçlı devlet bütçesinden maliyet ayrıldığını belirtmiş ve resmi kalkınma yardımlarının geçtiğimiz 20 yıl boyunca artış gösterdiğini bildirmiştir (UN-Water, 2012).
Ekonomik şoklar, gıda kıtlığı ve iklim değişikliği gibi sorunlar, son yıllarda yapılan ekonomik ve toplumsal ilerlemelere zarar verme tehdidini beraberinde getirirler.
Şekil 1: Yeraltı suyu gelişim stresi (2010)
Kaynak: UNESCO
Çeviri: Ezgi Ercan
1988 yılında İzmir’de doğdu. İstanbul Üniverstesi Çevre Mühendisliği Bölümü’nden mezun olduktan sonra İsveç’te Lund Üniversitesi’nde Çevre Bilimleri ve Sürdürülebilirlik üzerine Swedish Institute (SI)’den burs alarak yüksek lisans yaptı. Lisans tezini Türkiye’deki alternatif enerji kaynakları ve küresel ısınma hakkında yazdı. Yüksek lisans tezi için Güney Afrika’daki ilkokullarda çevre eğitimi ve aktif öğrenme teknikleri üzerine yerel kuruluşlar ile birlikte çalışmalar yürüttü. Şimdiye kadar kendi çalışmaları, farklı üniversiteler ve çevre kuruluşları için teknik çeviriler yapan Ezgi, su ve çevre kalitesi konusunda da laboratuar ve çalışma deneyimine sahip ve Stockholm’de yaşıyor.
Email: [email protected]