Kaynak: Milliyet, 22 Mart 2016
Nilüfer Kent Konseyi Kırsal Alan Çalışma Grubu’nun 22 Mart Dünya Su Günü nedeniyle yaptığı açıklamada suyun, her canlı için bir hak olduğu ve kâr elde etme aracı olamayacağı belirtildi. İçilebilir su kaynaklarının korunması ve çoğaltılması konusunda somut adımlar atılması ve giderek büyüyen temiz su sorununa dikkat çekmek amacıyla Birleşmiş Milletler Genel Kurulu tarafından ilan edilen 22 Mart Dünya Su Günü’nde, Nilüfer Kent Konseyi Kırsal Alan Çalışma Grubu basın açıklaması düzenleyerek temiz suyun önemine dikkat çekti. Nilüfer Kent Konseyi Kırsal Alan Çalışma Grubu Başkanı Emre Karagöz, suyun gezegendeki tüm canlılar ve yaşam alanları için eşit oranda vazgeçilemez ve yeri doldurulamaz bir varlık olduğunu belirtti. Karagöz açıklamasında endüstriyel tarımın su ve toprak üzerindeki zararlarına da dikkat çekti.
Dünyada 1,4 milyar insanın temiz suya erişemediğinin altını çizen Karagöz, “Mesele elbette suyun yetersiz olması değil. Zira dünyada her canlının ihtiyacına cevap verecek temiz su mevcut. Esas sorun hem temiz su kaynaklarının haksız paylaşımı, hem de bunların kendini yenileme kapasitesinin çok üstünde kullanımıdır. Su hakkı, ayrımsız şekilde her insanın ve canlının sağlıklı bir biçimde yaşamını sürdürmesi için yeterli miktarda temiz suya erişmesi demektir. Yaşam hakkının ticareti yapılamaz, bu hak alınıp satılamaz, parası olmadığı için ya da başka nedenlerle kimse bu haktan mahrum bırakılamaz” şeklinde konuştu.
Barajların, HES’lerin, madenlerin doğa-kültür miraslarının yok olmasına neden olduğunu belirten Karagöz, “Bu oluşumlar büyük göçlere, ekolojik yıkımlardan depremlere çeşitli sosyal-ekolojik sorunlara neden oluyor. Günümüzde memleketin her bir bölgesinde mantar gibi üreyen HES’ler doğanın da gereksinimi olan suyu onların elinden alıyor” ifadelerini kullandı.
Suyun ticarileştirilerek ve özelleştirilerek korunamayacağına vurgu yapan Karagöz, “Bilakis hızla kirlenerek tükeneceğini ve bundan da en fazla yoksul kesimin etkileneceğini tekrar dile getiriyoruz. bugün yaşadığımız kentte, Nilüfer’de maden ocaklarından dolayı yer altı sularımız kayboluyor, akarsulara bırakılan sanayi atıkları zehir saçıyor. Bunlar yetmiyormuş gibi akarsularımızın, barajlarımızın ortasına, Kayapa’ya katı atık tesisi planlanıyor. Bunlara kesinlikle izin vermiyoruz. Su haktır diyoruz ve suyun bir kar aracı olmadığını, su kaynaklarının ve hizmetlerinin ticari bir metaya çevrilemeyeceğini ve özelleştirilemeyeceğini savunuyoruz. Su herkesin ve her canlının yaşam hakkıdır, çünkü su olmadan yaşam da olmaz. Suya erişim hak olduğuna göre, bu hak parayla satılamaz. Dünyada sosyal adaletten ve barıştan söz edebilmek için suyun ticarileşmesine, en temel hakkımız olduğu için karşı durmalıyız” dedi.