Brezilya’da, Amazon Nehri’nin en büyük kollarından birisi olan Xingu Nehri üzerine yapılmakta olan Belo Monte barajı, inşaası bittiğinde dünyanın en büyük üçüncü hidroelektrik baraj kompleksi olacak. Xingu Nehri’nin akıntılarını %80 oranında yönlendirebilecek kapasitede tasarlanması nedeniyle, Belo Monte barajı kullanıma açıldığında, çok değerli yağmur ormanı arazilerinin tahribatına ve yine çok sayıda insanın zorla yerinden edilmesine yol açacağı belirtiliyor.
Xingu Nehri havzası, Brezilya’da kültürel ve biyolojik çeşitliliğin yaşayan sembollerinden birisi; bölge, 40 farklı etnik gruptan 25.000 yerliye ev sahipliği yapmakta. Belo Monte gibi bir mega-baraj projesinin hayata geçirilmesi ile Amazon’un bu kısmında yaşayan yerli topluluklarının yanısıra, bölgedeki kırsal ve kentsel alanlarda yaşayan binlerce aile de bu durumdan etkilenme riski ile karşı karşıya kalacak.
Çevrecilerin ve insan hakları aktivistlerinin yıllar boyunca sürdürdükleri protestolara ve Xingu Nehri üzerine inşa edilecek bir barajın yapımı ile birlikte, bölgedeki yerli halkların, arazi kullanımının değişimine bağlı olarak geçim kaynaklarını kaybedeceğini ve dünyanın biyolojik açıdan en zengin bölgelerinden birisinin tahrip edileceğini söylüyorlar. Buna rağmen Cumhurbaşkanı Dilma Rousseff’in bu tartışmalı hidroelektrik santral projesini hayata geçirmekte ısrar ediyor.
Peki, Brezilya hükümeti büyük katılımlarla gerçekleşen protestolara ve uluslararası örgütlerden gelen tepkilere rağmen Belo Monte’nin ve diğer hidroelektrik barajların yapımında neden bu kadar ısrarcı?
Bu sorunun cevabı uzun süredir tartışılmakla birlikte, yakın zamanda patlak veren bir yolsuzluk skandalı ile açıklama buldu. Politikacıların da dahil olduğu bir para aklama skandalı ile ilgili geçtiğimiz senelerde açılan adli soruşturma çerçevesinde, ceza indirimi karşılığında ifade veren Otávio Marques de Azevedo’nun açıklamaları yolsuzluğun boyutunu ortaya çıkardı. Azevedo’nun verdiği ifadeler Brezilya hükümeti, özellikle de Cumhurbaşkanı Rousseff üzerindeki baskıları artırdı.
Marques de Azevedo, holdingleri olan Brezilyalı bir iş adamı ve aynı zamanda Belo Monte baraj projesinin kontratında ismi geçen inşaat firmalarından birisinin eski başkanı. Belo Monte baraj projesinde de bizzat üst düzey proje yöneticisi olarak görev alan Azavedo’nun ifadelerine göre, Belo Monte projesi, iktidar koalisyonuna verilmek üzere 150 milyon Brezilya Reali (41.1 milyon $) toplanması için kullanıldı ve bunun gibi hükümet fonlarının oluşturulmasında kullanılan daha pek çok proje mevcut. Bu noktada, 26 milyon Brezilya Reali maliyeti olduğu belirtilen Belo Monte hidroelektrik baraj kompleksinin, yani Brezilya’nın en büyük mühendislik projesinin, aynı zamanda hükümet partileri için ana finansman kaynaklarından birisi olduğu iddia ediliyor.
Hükümet, görevini kötüye kullanma ve yolsuzluk iddialarını yalanladı ve Rousseff’in ofisi bu fonların yasalara uygun bir çerçevede oluşturulduğunu belirtti. Ancak, çevre ve insan hakları aktivistlerine göre, bu suçlamalar, tüm çevresel etki ve ekonomik uygulanabilirlik ile ilgili kaygıların hiçe sayılarak baraj projelerinin neden her koşulda yapımının sürdürülmesini açıklıyor.
HES projeleri söz konusu olduğunda, sadece inşaat giderleri ve ekonomik getirilerin hesaplanmasından ileri gidemeyen yetersiz maliyet raporlarının hazırlanması ile Brezilya örneğinde de olduğu gibi, hükümetler bunu ucuz ve temiz bir enerji olarak halka sunuyorlar. Ancak, önemli boyutlarda sosyal ve çevresel etkilerin de dahil olduğu baraj projelerinin maliyeti hesaplanırken bu faktörlerin de dahil edilmesi gereklidir. Bu yüzden, Amazon üzerine inşa edilen en büyük ve tahrip edici altyapı projelerinden birisi olmasının dışında kimse Belo Monte barajının gerçek maliyetini bilmiyor.
Brezilya, Amazon havzasında şimdiye kadar 143 baraj inşa etti ve 254 baraj daha yapılması planlanıyor. Belo Monte bunların en büyüğü ve etkileri yıkıcı olacak. Amazon havzasında yaşayan yerli halklar, barajların ve baraj yapımı nedeniyle kamulaştırılan arazilerde açılan madenlerin tehdidi altında. Yerli halk ve çevre aktivistleri yıllardır barajlara karşı örgütlü bir mücadele sürdürüyor. Ancak bu mücadele saldırılara maruz kalıyor. Büyük rüşvet, yolsuzluk ve rant ilişkileri içerisindeki şirketlere ve politikacılara karşı yaşam alanlarını savunan aktivistler karşılarında askeri, polisi, özel güvenliği ve hatta kiralık katilleri buluyorlar. Global Witness raporuna göre 2002-2014 yılları arasında Brezilya’da 448 çevre aktivisti öldürüldü. Brezilya aktivist cinayetlerinde dünya sıralamasında birinci durumda.
Kaynak: The Guardian, Amazon Watch