Brezilya’da barajlar yerli halkları yok ediyor: Amazon havzası üzerindeki tartışmalı Belo Monte barajından sonra gelen en büyük baraj olan São Luiz do Tapajós barajının yapımı tamamlandı. Tapajós nehri civarında yaşayan 13.000 Munduruku yerlisi bu dev barajdan olumsuz etkileniyor. Yerlilere ait toprak sular altında kalıyor ve baraj için kamulaştırılan araziler maden şirketlerine veriliyor. Ancak bu durum Brezilya Anayasası’na aykırı çünkü Anayasa yerlilere ait topraklara büyük felaket durumları haricinde el konamayacağını garanti altına almış durumda. Munduruku halkı geçen hafta eyleme geçerek kendilerine ait toprakları işaretlemeye başladı. Bu eylem belli bir başarıyı da getirdi ve Brezilya’nın yerli halklarla ilgilenen kurumu olan Funai 170.000 hektarlık bir alanın yerlilere ait olduğunu kabul etti. Ancak sorun henüz çözülmüş değil. Üstelik hükümetin parlamentoya sunduğu stratejik kalkınma kanunu bu haliyle geçecek olursa çevrenin korunmasına dair kanunların gücünü azaltacak.
Brezilya’nın amazon havzasında yapımı tamamlanmış olan ve yapılmakta olan 143 barajı bulunuyor. Üstelik 254 adet baraj daha yapmayı planlıyor. Bunun nedeni ekonomik kalkınma hedefleri. Brezilya yılda ortalama %4 büyüme gerçekleştirmeyi kendisine hedef olarak koydu. Bu da daha fazla enerji ve hammadde ihtiyacı demek. Öte yandan ülke ciddi bir ekonomik sıkıntı döneminden de geçiyor. Baraj ihalelerine giren şirketler ve maden şirketleri direnişçiler nedeniyle yapıp yapamayacakları belli olmayan projeleri için büyük bütçeler ayırarak çevreye etki araştırmaları yapmaktan kaçınıyor. Dolayısıyla önerdikleri projeler çevre etkisini hesaba katmıyor. Ayrıca dev barajlar ormanları yok ediyor. Havzalarda su kaynaklarının var olmasının en büyük nedeni su tutan ormanlar iken barajlarda su biriktirmek için ormanların yok edilmesi şuan Venezuela’da olduğu gibi Brezilya’da da ileri ki yıllarda bu barajların susuz kalması ile sonuçlanabilir.
Kaynak: The Guardian, International Rivers
Guatemala’da binlerce kişi su hakkı için yürüdü: Latin Amerika ülkesi Guatemala’da yerli topluluklardan 15.000 kişi şirketlerin kâr hırsına karşı su varlıklarının korunması için yürüdü. 11 Nisan’da 80 kadar örgütün başlattığı “Su, Toprak Ana, Toprak ve Yaşam Yürüyüşü” 22 Nisan’da başkente geldi. Yerlilerin su şirketlerine karşı başlattığı hareket geçen yıl Başkan Otto Perez Malina’nın istifa etmesini sağlamıştı. 24 Nisan’daki büyük yürüyüşte ise şirketlerin kâr amaçlı endüstriyel tarım, madencilik ve hidroelektrik üretimi için su varlıklarını sömürdüğü, ekosistemi yok ettiği ve yerli toplulukları olumsuz etkilediği söylenerek su varlıklarının korunması talep edildi.
Kaynak: Telesur TV
Küba’da kuraklık yaşamı etkilemeye başladı: Küba mevsim normallerinin çok üzerinde olan kuraklık nedeniyle su kaynaklarında sıkıntı yaşıyor. Ülke çapında kuraklıktan 1 milyon kişi etkilendi ancak özellikle Santiago de Cuba’da su sıkıntısı diğer bölgelerden daha ağır yaşanıyor. 70.000 kişiye su tankerleri ile içme suyu taşınıyor.
Kaynak: Fox News
Venezuela’da enerji tasarrufu için yeni önlemler: Enerji kaynaklarının büyük bir kısmını hidroelektrik santrallerinden karşılayan Venezuela’da aşırı kuraklık nedeniyle barajlardaki su seviyesi önemli boyutta azaldı. Bu nedenle hükümet arka arkaya enerji tasarrufu önlemleri alıyor. Geçtiğimiz haftalarda ülkede kurak aylarda Cuma günün de tatil ilan edilmesi böylece haftasonu tatilinin 3 güne çıkarılması kararı alınmıştı. Şimdi de önümüzdeki 40 gün boyunca, 23 eyaletin 10’unda, günde 4 saat elektrik kesintisi yapma kararı alındı. Venezuela bir yandan kuraklıkla boğuşurken bir yandan dünyanın en büyük petrol rezervlerine sahip ülkesi olarak petrol gelirlerine bağımlı bir ülke. Petrol fiyatlarındaki tarihi düşüş ülkeyi ekonomik olarak zora sokuyor. 1999’dan beri iktidarda olan parti ise fosil yakıtlara olan bağımlılığı azaltmak üzere hiçbir önlem almıyor.
Kaynak: NPR
Etiyopya’da son 50 yılın en büyük kuraklığı: Aşırı kuraklıktan en fazla etkilenen ülkelerden biri olan Etiyopya’da 18 milyon kişinin yardıma ihtiyacı var. Susuzluktan toprak ekilemiyor, hayvanlar ölüyor. Geçim kaynaklarını kaybeden halk ağır bir yoksulluk, susuzluk ve beslenme tehlikesi altında yaşamaya çalışıyor. 1984 yılındaki kuraklık döneminde Etiyopya’da yaklaşık bir milyon kişi yaşamını yitirmişti. Açlıkla mücadele etmek isteyen sanatçılar 1985 yılında Live Aid konserlerini gerçekleştirmişti. Bu yıl yaşanan kuraklığın boyutu 1984 yılındakinden daha fazla. Hükümetin açlıkla mücadele programı kitlesel ölümleri şimdilik engelliyor.
Diğer yandan ülkenin Afar, Amhara ve Somali bölgelerinde biranda başlayan aşırı yağışlar nedeniyle sel felaketleri yaşanıyor. Köyleri ve yolları sular altında bırakan yağmurlar kuraklıktan sağ kalmayı başaran hayvanların ölümüne neden oluyor. Yolu bozulan ve sularla kaplanan köylere gıda yardımı ulaştırılamıyor.
Geçen hafta İtalya’ya gitmeye çalışırken devrilen göçmen teknesinde yaşamını yitirenler arasında Etiyopyalıların olması bir tesadüf değil. İklim mültecileri küresel ısınma etkisini arttırdıkça daha fazla gündemimize girecek.
Kaynak: Telegraph