12 Aralık 2015 tarihinde Paris’te biraraya gelen devletler küresel ısınmayı durdurmak için ortak bir karar varmışlardı. Varılan anlaşmaya göre 175 devlet 22 Nisan 2016’da Paris İklim Anlaşması’na imza atacaklardı. Geçen hafta 22 Nisan’da 175 devlet anlaşmayı imzaladı. Bunlardan 15’inde anlaşma hemen kabul edildi diğerlerinde kendi anayasal süreçleri doğrultusunda kabul süreçlerinden geçecek. Anlaşma, dünya karbon salınımının %55’ini gerçekleştiren ve dünya nüfusunun %55’ini oluşturan ülkeler kabul ettikten sonra 2020 yılında yürürlüğe girecek. 1 Nisan 2016’da biraraya gelen Çin ve ABD temsilcileri Paris İklim Anlaşması’na imza atacaklarını duyurdular. Bu iki ülke tek başına dünya karbon salınımlarının %40’ını gerçekleştiriyor.
Paris Anlaşması’nı kabul eden ülkeler arasında Türkiye de var. Ancak ne kadar ironiktir ki 22 Nisan’da karbon salınımlarının sınırlandırılmasına dair anlaşmayı imzalayan Çevre Bakanı bir gün önce yeni bir termik santralin açılışını yaptı. Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan 24 Nisan’da Adana’da Tufanbeyli termik santralinin açılışında yaptığı bir konuşmada ise Türkiye’nin Paris Anlaşması’nın hükümlerini yerine getireceğine dair hiçbir olumlu işaret vermedi. Aksine çevrecilere kulak asılmamasını istedi ve enerji politikasını açıkladı:
“Geçtiğimiz yıl petrol fiyatlarındaki düşüş sayesinde enerji ithalatımızı 38 milyar dolarda tutabildik. Cari açığımızın önemli bir bölümü enerji hammaddelerinin ithalatından kaynaklanıyor. Örneğin geçtiğimiz yıl 63 milyar dolar civarında olan dış ticaret açığımızın yarısından fazlası enerji kaynaklıdır. Ülkemiz geliştikçe, büyüdükçe, sanayiden ticarete, hizmet sektöründen alt yapıya kadar her alanda ileriye gittikçe enerji ihtiyacımız da artıyor. Milletimizin refah düzeyinin yükselmesi, şehirleşmenin artması, her alanda teknolojinin daha etkin kullanılması enerji talebini yükseltiyor. ‘Bir ülkenin refah düzeyi nasıldır, ne durumdadır?’ sorusunun cevabı enerji tüketimiyle de orantılıdır. OECD ülkeleri arasında enerji talep artışının en fazla olduğu ülke Türkiye’dir. 2023 hedeflerimiz doğrultusunda ilerledikçe enerji talebimiz de katlanarak sürecektir. Önümüzdeki 10 yılda enerji alanında ihtiyaç duyacağımız yatırım miktarı 110 milyar dolar olarak hesaplanıyor. bunun için kömür ve su gibi kendi kaynaklarımızı, güneş ve rüzgar gibi doğal kaynakları daha etkin kullanarak enerjideki talebi karşılamayı ve dışa bağımlılığımızı asgariye indirmeyi hedefliyoruz.”
175 ülke Paris Anlaşması’na imza atarak ilk kez küresel ısınmanın durdurulması için somut bir adım atmış olsa da Paris Anlaşması aslında son derece yetersiz bir anlaşma. Anlaşmaya göre küresel ısınma 1,5-2 derecede tutulmaya çalışılacak. 2050 sonrasında ise fosil yakıt kullanımının yerini tamamen “temiz” enerji kaynakları alacak. Türkiye izlediği enerji politikası ile bu yetersiz Paris anlaşmanın bile gerisinde kalacak gibi görünüyor.