Dünya Bankası 3 Mayıs Salı günü yayınladığı raporunda 2050 yılına kadar Ortadoğu, Afrika ve Asya ülkelerinde yaşanacak su kıtlığının ülke ekonomilerini vuracağını açıkladı.
Rapora göre küresel ısınma ve su varlıklarına olan artan talep nedeniyle yaşanacak kuraklık Gayri Safi Yurtiçi Hasıla olarak Ortadoğu ülkelerinde %14, Afrika ülkelerinde %12 kayba neden olacak.
Ekonomisi olumsuz etkilenecek ülkeler arasında Türkiye de yer alıyor. Üstelik aynı raporda su varlıklarının iyi yönetilmesi durumunda bazı bölgelerde ekonomide %11 kadar büyümenin mümkün olabileceği yer alırken Türkiye için böyle bir ihtimal öngörülmüyor.
Dünya Bankası bu ve benzeri raporlarla sürekli olarak su varlıklarının (kendi deyimleri ile su kaynaklarının) azaldığından ve iyi bir su politikası ile su varlıklarının yönetilmesi gerektiğinden bahsediyor. Oysa DB’nin suyu şirketler için kâr elde edilebilir bir kaynak olarak görmesi ve devletleri suyun yönetimi için şirketlerle birlikte hareket etmesi önerileri yaşamakta olduğumuz felaketin ana nedeni.
DB dünyanın dört bir yanında genelde özel şirketler tarafından yapılan dev baraj projelerine destek veriyor. Su varlıklarının özelleştirilmesine ve metalaştırılmasına destek veriyor.
Her zaman şirketlerin ve kar amaçlı su yönetiminin yanında yer alan Dünya Bankası politikalarına karşı su hakkı hareketi ise alternatif çözüm önerileri geliştiriyor. Su Hakkı Kampanyası olarak daha önce yayınladığımız “Yeni bir su politikasına doğru” ve “İstanbul’un su krizi ve kolektif çözüm önerileri” başlıklı çalışmalarımızda bu konudaki görüşlerimizi ilan etmiştik.
Su varlıklarının yönetimine dair alternatif önerilerinden bir kısmını şu şekilde sıralamak mümkün:
- Su varlıkları ne şirketlerin ne de devletlerin malıdır. Tüm canlıların ortak varlığıdır.
- Su varlıklarının kullanımında önceliği insan ve doğanın ihtiyaçları belirlemelidir. Su kullanımında sosyal kaygılar ekonomik kaygıların önünde yer almalı, ne ticari ne de enerji amaçlı kullanım bu önceliğin önüne geçmemelidir.
- Gelişen iklim değişikliği gibi olumsuzluklara karşı öncelikli olarak daha fazla koruma altına almak gerekir.
- Su varlıklarının kullanım planlaması havzalar bazında, yerellerde demokratik katılım ile yapılmalıdır. Merkezi düzeyde ülkelerin kalkınma hedeflerine ulaşmak için yapılan projeler su varlıklarının daha fazla kullanılmasına yol açmaktadır.
- Şirketler ve suyu meta olarak gören örgütler bu yönetim anlayışının dışında bırakılmalıdır.
- Suyun verimli ve tasarruflu kullanımı örneğin gri su kullanılması için gereken yatırımlar kamu kaynakları ile yapılmalıdır.
Kaynak: The Guardian