Kaynak: Güler HAZAR, Yeni Malatya Gazetesi, 3 Ocak 2017
Türkiye genelinde yaşanan kuraklıktan Malatya’da büyük oranda nasibini aldı. Meteorolojik verilere göre, Malatya’nın metrekareye düşen yıllık yağış miktarı 2 yıl öncesine göre yüzde 100’e varan oranlarda düşüş gösterdi. 2014 yılında metrekareye düşen yıllık yağış miktarı 438 mm, 2015 yılında 355 mm iken 2016 yılının ilk 10 ayında ise bu oran 222 mm olarak gerçekleşti. Uzmanlar ise, gerek içme suyu gerekse tarımsal sulamada ciddi su krizlerinin yaşanmaması için yetkili ve ilgili kurumların tedbirli olmaları gerektiği konusunda uyardı.
Metrekareye düşen yağış miktarı 50 kg azaldı
Meteorolojinin son verilerine göre, uzun yılların yağış ortalaması ve son 10 yıllık yağış ortalaması karşılaştırıldığında yağış miktarında göreceli bir şekilde düşüş var. Metre kareye düşen yağış miktarında 50 kg’lık azalma yaşanıyor. 2014 yılında yıllık m2 ye düşen yağış miktarı 438 mm, 2015 yılında 355 mm iken 2016 yılının ilk 10 ayında ise bu oranın 222 mm olarak gerçekleşti. Malatya, uzun yıllar yağış ortalamasına göre Ekim ayında 35-40 mm yağış alırken, 2016 yılında bu rakam yaklaşık 40 kat azalarak 1 mm’ye düştü.
Uzmanlar: Tehlike büyük, ciddi tedbirler alınmalı
Meteoroloji’nin bu verileri, Malatya için kuraklık tehlikesinin boyutlarını ortaya koyarken, konuyla ilgili uzman çevreler, geçmişten bu yana alışıla geldiği şekilde, ‘kuraklığın tarımsal üretim açısından değerlendirilmemesi gerektiği’, günümüzde içme ve kullanım sularında da su kısıntının ya da sağlıklı su varlığının miktarını tartışılır hale getirdiğini ifade ederek, acil eylem planları ile bir takım tedbirlerin alınması gerektiği yönünde uyarıyor.
Kuraklığın, sadece yağmurun ya da karın yağması şeklinde basitleştirilemeyeceğine, meteorolojinin son verilerinin, içinde bulunduğumuz dönem kar yağışı ile kuraklık ve su kaynaklarındaki sorunu ortadan kaldıracağı algısının yanlışlığını ortaya çıkardığına dikkat çeken uzmanlar, şu değerlendirmeyi yaptı:
“İklim böyle giderse hidrolojik kuraklık yaşanacak”
Tarımsal kuraklık bitkinin ihtiyaç duyduğu dönemde yeterli yağış olmaması ile ortaya çıkmaktadır. Bu nedenle son birkaç yıldır yaşadığımız etkileri ve sonuçları değişmekle birlikte bu yıl içinde bulunduğumuz dönem itibari ile daha şiddetli hissedilmektedir. İkilim bu şekilde seyretmesi süreç içerisinde Hidrolojik kuraklığa neden olacağından sadece kıraç alanlar etkilenmeyecek sulanan alanlarda da ciddi su azalmaları dolayısı ile yetersiz sulamalara sonuç itibari ile de ciddi oranda ürün kayıplarına neden olacaktır. Tarımsal üretim süreklilik ister. Özellikle çok yıllık bitkiler ürün olsun olmasın bakım yapmak zorundasınız. Dolayısı ile ilimizin birçok bölgesinde sulama elektrik enerjisi ile yapılırken, bu yıl için geliri olmayan üretici hangi kaynakla maliyeti karşılayacaktır. Bu ise göz ardı edilemeyecek ve sosyal sorun olmadan çözümü düşünülmesi, tedbiri alınması gereken konudur.
Kuraklık sadece tarım alanlarında etkili olmamıştır. Su kaynaklarının azalması yer altı sularının düşmesi aynı zamanda evsel kullanım suyunda da azalmalara neden olmuştur. Geçmiş yıllarda özellikle tarımsal sulamada yer altı sularının kullanımı tercih edilmesi işin kolayına kaçılması bugün ve takip eden yıllarda bize problem olarak çıkacağı belliydi. Ferdi anlamda tesisi ve işletmesi ciddi maliyet getiren hatta tarımsal üretimde nerede ise ekonomikliliği ortadan kaldıran bu uygulama görüldüğü üzere bugün ihtiyacı karşılamamaktadır. Bu kaynaklar, akarsularımızın rehabilitasyonuna, kanalların modernizasyonuna harcansaydı hem yer altı suları gibi stratejik sularımız muhafaza etmiş hem de şuan birçok tesiste % 60’lara varan kayıp kaçakları önlenmiş olacak ve daha verimli kullanılmış olacaktık.
Küresel iklim değişikliği ile birlikte anılan kuraklık sürecinin gerek yetkililer gerekse üreticiler ve vatandaşlar tarafından iyi yönetilmemesi durumunda ‘kriz’ olarak nitelendirilecek zamanların yaşanabileceğini vurgulayan uzmanların önerileri ise şöyle:
1-Öncelikle şehre içme suyu kaynağını beslemek ve tedbir amaçlı ikinci bir kaynak tespit ederek kullanıma hazır hale getirilmelidir. Sadece bir odaklı düşünmeden bütün yaşam merkezleri ilçe mahalle ihtiyaçları tespit edilerek potansiyel kaynaklar belirlenmeli ve kullanıma hazır hale getirilmelidir.
2-Sorunun çözümü sadece yöneticiler değil kullanıcılarda birinci derecede sorumludur. Durumun ciddiyetini anlamaları ve buna göre görevlilere ve yöneticilere yardımcı olmaları kolaylaştırıcı olmaları gerekmektedir.
3-Dünyanın hiçbir yerinde ne kadar bol su kaynağı olursa olsun yarını hesap etmeden programsız ve bir o kadar verimsiz kullanımı yoktur. Geleneklerden vazgeçip, en ekonomik sulama yolu seçilmelidir.
4-Yer altı suları stratejik sulardır. En son kullanılması gereken kaynaklardır. Oysa önce yer altı suları kullanılmaktadır. Bu ise sadece yer altı sularının bitmesi anlıma gelmiyor akarsuların kaynakları da yok oluyor demektir. Önce akarsularımız ıslah etmek, kayıp kaçakları azaltmak en son çare yer altı sularını kullanmamız gerekmektedir. Unutulmamalıdır ki yer altı sularını kullanmak için harcanan maliyet akarsuların ıslahının 3-4 katıdır.
5-Tarımsal üretimde ürün desenleri ve münavebe kullanılabilecek su miktarına göre programlanmalı ve kullanıcıların buna uyması gerekmektedir.
6- Her geçen gün tarımsal üretimdeki maliyet artışı, kurak geçen bu ve öngörülen önümüzdeki dönemde artarak devam edecektir. Bu nedenle tedbirin bu günden alınması, üretim planlamasının yapılması kaçınılmazdır. Plansız üretim kısa vadede çözüm önerilerini ortaya çıkarmaktadır ki bunun en pratiği ise ithalatla çözüm. İthalat çözümünün etkilerini hepimiz çok iyi biliyoruz.
7-Su kaynakları ticarete konu edilmemelidir. Ülke enerji ihtiyaçları başka kaynaklardan karşılanmalıdır. Suyun ticaretleştirilmesi insanların yaşam haklarının ellerinden alınması anlamına gelir.