ABD Coğrafya Araştırması’nın her beş yılda bir yaptığı araştırma sonuçlarına göre 2015 yılında ABD’de hem toplam su tüketimi hem de hane başı su tüketimi miktarında düşüş yaşandı. Su tüketimi ve nüfus artışı arasında genellikle doğru orantı olur. ABD toplam nüfusu 1990’lardan beri sürekli olarak artış gösterirken su tüketiminin azalması ekolojinin sürdürülebilirliği açısından oldukça önemli.
Araştırmaya göre yemek yapımı, temizlik, araba yıkama, banyo vb. su tüketimi alanlarında 1990’da toplamda 105 galon olan hane başı su tüketim miktarı 2015’te 83 galona düştü. Buna ticari ve kamu kurumları eklendiğinde de 1995 yılından beri en düşük su tüketimi oranına ulaşılıyor.
Bu düşüşe üç etken neden oluyor: İlki, 2009 yılında çıkarılan su koruma kanunun su tasarrufu konusunda elde ettiği kısmi başarılar. Tabi Kaliforniya’da son bir kaç yıldır arka arkaya süren aşırı kuraklık sonucu en büyük düşüşün Kaliforniya’da yaşanıyor olması da bir tesadüf değil. İkincisi, su hizmeti veren kurumların altyapı kaynaklı su kayıpları konusunda daha hassas davranmaları. Tüketicilerin de daha duyarlı olması burada bir diğer etken. Üçüncüsü, su tesisatlarında su tasarrufu yapan sistemlerin giderek yayılması. 1992 yılında çıkarılan Enerji Politikası Kanunu tesisatlarda kullanılacak malzeme ve sistemleri yeniden düzenlemişti. Böylece daha tasarruflu tuvaletler ve su sistemleri kullanılmaya başlanmıştı. Bu sayede sifonlarda %50 duşlarda ise %30 su tasarrufu sağlandı.
2016 yılında Su Araştırmaları Vakfı tarafından yayınlanan rapora göre de hane içindeki su tüketimlerinde yaşanan tasarrufun neredeyse tamamı ev içi su sistemlerinin yenilenmesi sayesinde gerçekleşti. Bu araştırma dokuz büyük şehirde ev içi su kullanımının ayrıntılı olarak nasıl azaldığını raporluyor. Örneğin Kaliforniya’da kuraklıkla birlikte 2014 yılında sifonların küçültülmesi konusunda yasa çıkarılıyor. Bu sayede sifonlar %20 daha az su harcar hale getirilmiş durumda. Teksas, Georgia ve Kolorado da Kaliforniya’nın ardından benzer kanunları geçirdi.
Tüm bu tasarruflara rağmen su tüketiminin azaltılmasında atılabilecek çok daha büyük adımlar var. Örneğin öncelikle yeni binalarda ve kamu binalarında gri su kullanımı ve yağmur suyu kullanımı yasal zorunluluk haline getirilebilir. Gri su, fazla kirlenmemiş musluk suları anlamına geliyor. Bu suların binaya kurulacak bir arıtma sistemi ile yeniden musluklara verilmesini sayesinde çok ciddi bir su tasarrufu elde etmek mümkün. Örneğin Boğaziçi Üniversitesi’ndeki bir yurtta bu sistem kullanılıyor. Dünyada ekolojik binalar kapsamında giderek artan bir diğer yöntem de yağmur sularının toplanarak bina içerisinde kullanılması.
Bu uygulamaların yanı sıra su ve hıfzısıhha hizmetlerinin yeniden kamusal bir hizmet olarak verilmesi olmazsa olmaz bir tasarruf yöntemi. Bu ayrıca suyun bir insan hakkı olarak tanınması konusunda da atılması gereken en önemli adım. Neoliberal uygulamalar nedeniyle su ve hıfzısıhha hizmetlerinin özelleştirilmesi veya kamunun kamu çıkarı anlayışıyla değil de kar-zarar hesabı üzerinden gerçekleştirilmesi su tasarrufu sağlanmasının da önündeki ana engellerden. ABD’de iki yıldır yaşanmakta olan Flint su krizi ile birlikte bu konu gündeme gelmişti. Maliyetleri nedeniyle su ve hıfzıssıhha altyapısına gereken yatırımın yapılmaması sonucu hem su kalitesi düşmüş, hem eski altyapı nedeniyle şebeke ve boru hatlarındaki su kaybı artmış hem de su fiyatları artmıştı. Türkiye’de de Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu Türkiye’de suların %50’den fazlasının eve ulaşana kadar kaybolduğunu belirtmişti. Oysa gereken altyapı iyileştirmelerini yapmak Melen Projesi gibi ekoloji düşmanı projelere gerek kalmaksızın su tasarrufu elde edilmesini sağlayabilir. Ancak bu, su ve hıfzısıhha hizmetlerinin kamu yararı anlayışı ile yapılmasıyla mümkün olabilir. Bu da neoliberal belediyecilikten tamamen ayrı bir paradigmadır.
Su tasarrufu sağlamanın ve suyu bir insan hakkı olarak tanıyıp bu anlayışıyla hizmet vermenin bir diğer yolu da temel insan ihtiyaçlarına yetecek miktarda suyun ücretsiz olarak verilmesi. Bu konuda en önemli deneyim Dikili Belediyesi’nde yaşanmıştı. 10 tona kadar ücretsiz su veren ve 10 tonu geçen hanelerde su ücretinin tamamını alan belediye hem büyük miktarda su tasarrufu sağlamış hem de bir sosyal adaletsizlik sorununda dar gelirlilerden yana bir uygulama gerçekleştirmişti. Bu tarz uygulamalar dünyanın farklı ülkelerinde de uygulanıyor. Örneğin İskandinav ülkelerinde hanelerde su sayaçları bulunmuyor. Bunun yerine yıllık su hizmeti vergisi gibi uygulamalar bulunuyor.
Kaynak: Circle of Blue
Grisuyun yeniden kullanımı, yağmur suyu hasadı ve diğer kolektif su tasarrufu yöntem ve deneyimlerine dair daha fazla bilgi için buraya bakabilirsiniz.