Karaman Ziraat Odası Başkanı Recep Muğlu, havaların yağışsız gitmesi halinde bahar mevsiminde tarım arazilerinin sulanmasında su sıkıntısı yaşanabileceğini bildirdi. Muğlu yaptığı yazılı açıklamada baraj ve göletlerde su seviyesinin düştüğünü, ırmak ve nehirlerin sularının azaldığını belirtti. Kuraklık endişesi taşıdıklarını belirten Muğlu şunları söyledi:
“Şu anda Karaman’da ne kar ne de yağmur var. Bu çiftçimizi olumsuz etkileyecektir. Araziye baktığımızda çok büyük sıkıntı gözlemliyoruz. Karaman bir tarım şehri. Görünen o ki 2018 yılı geçmiş yıllara oranla çok daha kurak geçecek. Bu kuraklık Karaman’ı ve Konya ovasını etkilediğinde Türkiye’nin tarım alanındaki girdilerini de etkileyecek. Fiyatlarında artmasına neden olacak. Şu anda barajlardaki doluluk oranı düşük, endişeliyiz.”
Ziraat Mühendisleri Odası Konya Şubesi Başkanı Celil Çalış da geçen yıla göre yağışların yüzde 46 azaldığı Güneydoğu Anadolu Bölgesi dışındaki bölgelerde beklenilen seviyede yağış alındığını ifade etti. Çalış, “Hava sıcaklığı sıfırın altında 8-10 derecelere düşerse kar yağışının olmamasından dolayı ekinler zarar görebilir. Şu an önümüzdeki tehlike bu. İnşallah kar yağışını bekliyoruz. Yani soğuk hava ekinlerin karla örtülü olduğu zaman gelirse olumsuz bir tabloyla karşılaşmayız. İnşallah bundan sonra da hava mevsim normallerinde olursa ihtiyaç duyduğumuz 20 milyon tonluk üretimi gerçekleştireceğiz” diye konuştu.
Kuraklığın birçok felaketi de beraberinde getireceğini, tarım ürünlerinde azalmalar meydana geleceğini bildiren TMMOB Ziraat Mühendisleri Odası (ZMO) Başkanı Özden Güngör, “Kuraklık en çok Akdeniz ve Güneydoğu Bölgelerinde hissedilecek. Gıda fiyatları 2018’in sonunda kuraklığa bağlı artabilir. Türkiye, son 44 yılın en kurak dönemini yaşıyor. Sonbaharın ardından kış aylarında da beklenen yağışlar düşmedi, Ocak ayının ortasına gelmemize rağmen birçok bölgede hala kar yağmadı. Mevsim normallerinin üzerinde seyreden sıcaklıklar, kuraklık tehlikesini gündeme getirirken ilerleyen dönemler için de alarm verilmeye başlandı. Çünkü yetersiz yağışlar, tarımsal üretim için de büyük risk teşkil ediyor.”
Küresel ölçekte yaşanan iklim değişikliğine dikkat çeken Güngör, şunları söyledi:
“Bunu biz Ziraat Mühendisleri Odası olarak sürekli söylüyoruz. Çünkü dünyada bir iklim değişikliği var. Tabii bunun yansımaları Türkiye’de de olacak. Nitekim 2015 Paris Anlaşmasının Türkiye ile ilgili raporda, ülkemizde son 5 yıldan sonra, yani bu süreç içerisinde kuraklık tehlikesinin baş göstereceği söyleniyor. En fazla göstereceği alanlar Adana, Antalya, Şanlıurfa, Hatay yani Güney ve Güneydoğu Anadolu ağırlıklı. Bu Ege Bölgesinde de kendisini kısmi olarak gösterecek. Çok büyük çaplı değil ama orada da kendini gösterecek.İklim değişikliğinden hiç etkilenmeyecek olan bölge ise Karadeniz. Orada da yağışlar meydana geleceği raporlarda belirtiliyor.”
Kuraklığa bağlı olarak üretimde de azalmalar meydana geleceğini vurgulayan ZMO Başkanı Özden Güngör, “Eğer su olmazsa üretimde düşüklük olur. Bu şekilde devam ettiği takdirde 2018’de üretimde, özellikle tarla ürünlerinde yüzde 10 ile 50 arasında bir verim kaybı söz konusu olur. Kuraklık böyle devam ederse şayet. Üretim düşüklüğü demek, gıda fiyatlarının artması demek. Dolayısıyla bizim ithalatımızın da artması demek. İklim değişikliği sadece Türkiye’de değil başka ülkelerde de var. Aynı durum o ülkeler için de söz konusu. Dolayısıyla dünyada gıda üretiminde, tarımsal üretimde bir azalma olabilir. Onun için 2018’in ortalarında veya sonlarına doğru ben gıda fiyatlarının artacağını tahmin ediyorum. Eğer iklim böyle giderse” diye konuştu.
Kuraklığa karşı yapılması gerekenler konusunda bazı önerilerde de bulunan Güngör, önerilerini şöyle sıraladı:
“Suyumuzu çok dikkatli kullanmamız lazım. Çünkü biz su zengini bir ülke değiliz. Basınçlı sulama sistemlerine önem vermemiz lazım. Mevcut olan suyumuzu tarlalara çok harcamamamız lazım. Daha bilinçli sulama, üretimimizde ürün desenlerini kuraklık yaşayacak bölgelerde ona göre seçimlerimizi yapmamız lazım. Kuraklıktaki tehlikeler bunlar. Bunun dışında da bitkisel zararlılar ve hastalıklar yönünden de değişimler olabilir. Mevcut olan hastalıklar ve zararlılar değişir. Kuraklık ortamında farklı veya Türkiye’de olmayan hastalıklar ve zararlılar ortaya çıkabilir. İnsan sağlığı bakımından büyük bir risk oluşturur. Farklı hastalıklarla karşı karşıya kalınabilir. Devletlerin bu tarz konularda planları olması lazım. Bununla ilgili projeler geliştirmesi lazım.”