Dünya Su Günü her yıl Birleşmiş Milletler (BM) tarafından belirlenen bir tema etrafında gündemleştiriliyor. Bu yılın teması “Su için Doğa”. Bu tema etrafında doğanın nasıl su sorununun üstesinden gelmede kullanılabileceğine odaklanılıyor. Ekolojiyi görmezden gelen bir su politikası artık mümkün değil. Sel, kuraklık, su kirliliği gibi sorunların çözümü yine doğada. Bu nedenle BM “çözüm doğada” sloganını öne çıkarmış bu yıl. BM açıklamasında şu cümlelere vurgu yapıyor:
“Doğaya dayalı çözümler, su sorunlarımızın çoğunu çözme potansiyeline sahiptir. “Yeşil” altyapı ile çok daha fazla şey yapmalı ve mümkün olan yerlerde “gri” altyapı ile uyumlu hale getirmeliyiz. Yeni ormanların dikilmesi, nehirlerin taşkın yataklarına yeniden bağlanması ve sulak alanların restore edilmesi, su döngüsünün yeniden canlandırılması ve insan sağlığını ve geçim kaynaklarını iyileştirecektir.”
BM, Dünya Su Günü vesilesiyle yayınladığı raporda küresel su krizinin boyutuna rakamlarla dikkat çekip, doğaya dayalı çözüm önerilerini sıraladı:
– Küresel çapta kullandığımız suların %80’i yeteri kadar arıtılmadan ekosisteme geri boşaltılıyor.
– 1,8 milyar insan çok sayıda hastalığa neden olan kirli suları kullanıyor. Temiz olmayan, zayıf hıfzıssıhha ve hijyen koşullarındaki suların kullanımı her yıl 842.000 kişinin ölümüne neden oluyor.
– 2,1 milyar insan hâlâ temiz su hizmeti alamıyor.
– 1900 yılından beri insan faaliyetleri nedeniyle dünya genelinde doğal sulak alanların %64-71’i kurumuş durumda.
Doğaya dayalı çözümler neler?
BM bu yıl su kullanımının en sürdürülebilir yöntemi olan su varlıklarının ve ekolojinin korunması ve yeniden canlandırılması yöntemlerini öne çıkardı. Su varlıklarını korumanın en iyi yolunun baraj yapmak değil sulak alanları korumak ve canlandırmak, toprak neminin ve yer altı sularının korunmasına dikkat etmek olduğunu ilan etti.
Küresel ısınmayla birlikte şiddeti artan sellerden korunmanın yolu olarak nehirlerin taşkın yataklarına bağlanmasını öneriyor.
Sulak alanların doğal arıtma ve su biriktirme yöntemi olduğunu vurguluyor.
Su hakkımızı talep ediyoruz
BM her yıl su sorununa vurgu yapsa da çözüm önerileri kapitalizmin kâr ve rekabet odaklı sisteminin gerçekleri ile uyumlu değil. Kendi raporları da zaten su, ekoloji ve iklim krizinde her hangi bir olumlu ilerlemeden bahsetmiyor. Aksine 2050 yılında krizin radikal biçimde artacağına vurgu yapıyor.
Oysa son derece yakıcı bir sorun olan su krizine karşı neoliberal olmayan bir çözüm mümkün. Yaşamımızın garantisi müştereklerimizi korumak için ekolojik, kolektif çözümlere ihtiyacımız var. Bu taleplerin hayata geçirilmesi çok zor değil ama öncelikle suyun bir ihtiyaç maddesi olduğunu savunan neoliebralizme, suyu metalaştıran kapitalist piyasa ilişkilerine karşı, tüm canlılar için suyun temel bir hak olduğunu savunmak gerekiyor.
Su Hakkı Kampanyası olarak bu Dünya Su Günü’nde de daha önce dile getirdiğimiz talepleri bir kez daha sıralıyoruz:
– Su herhangi bir ihtiyaç maddesi değil, yaşamın ayrılmaz bir parçası, temel bir insan hakkıdır. Tüm canlıların ortak varlığıdır. Su ne şirketlerin para kazanacağı bir araç, ne de devletlerin elinde ekonomik bir kaynak veya stratejik bir silahtır. Su varlıklarının ve hizmetlerinin özelleştirilmesi, metalaştırılması ve ticarileştirilmesine hayır diyoruz. Suya tüm canlıların eşit biçimde erişiminin garantilenmesi için su hakkımızın anayasal güvence altına alınmasını, suyun yönetimine yerellerde demokratik ve etkin bir katılım sürecini talep ediyoruz.
– Sudan kâr edilmesini dayatan tüm neoliberal politikaları reddediyoruz. Yerel yönetimleri su hizmetlerinde tam maliyet prensibi ve kârlı çalışmaya zorunlu kılan yasal düzenlemelere ve uygulamalara hayır diyoruz. Musluklarımızdan içilebilir nitelikte su akmasını, temel ihtiyaçlarımıza yetecek miktarda suyun ücretsiz verilmesini ve tüm bu adımların kamu kaynaklarınca finanse edilmesini talep ediyoruz.
– Gölleri, nehirleri, denizleri, yeraltı sularını ve sulak alanları korumak bugün ve gelecek nesillerin fiziki olarak suya erişimi için zorunludur. Su varlıklarını tüketen, kirleten tüm projelere son verilmesini talep ediyoruz. Su varlıklarının ve ormanlık alanların mutlak koruma altına alınmasını talep ediyoruz.
– Susuzluğa çözüm olarak ileri sürülen yeni barajlar, havzalar arası su aktarımı, deniz suyunun arıtılması, yer altı sularının sınırsız kullanımı gibi uygulamalar ekolojik çözümler olmadığı gibi sosyal ve ekonomik maliyetleri yüksek, sadece günü kurtarmaya yönelik adımlardır. İklim değişikliğini durdurmadan su krizine çözüm bulunamaz. İklimi değişikliğini durdurmak için fosil yakıt kullanımına son verilmesini, derhal kapsamlı etkin adımlar atılmasını talep ediyoruz.
Bizler “Kâr değil önce insan ve doğa” diyoruz. Dünya Su Günü’nde susmayıp, su hakkımızı ve yaşamı savunmaya kararlı olduğumuzu bir kez daha dile getiriyoruz.