Kriz ve İrlanda

2008 finans krizinden etkilenen İrlanda’da da kemer sıkma politikaları adı altında emeklilerin maaşlarında düşüşler yaşanmış, konut yardımlarında kesintiler gerçekleşmişti. Bunların yanında daha birçok sosyal hak kemer sıkma politikalarıyla tırpanlanmıştı.

Batmakta olan ekonomiyi kurtarmak için İrlanda IMF’den yüksek miktarda kredi aldı. IMF ise kredi ödemelerini garanti altına almak için su hizmetlerinin özelleştirilmesini ve gelirlerinin IMF’ye devredilmesini şart koştu. Bu amaçla Irish Water isimli bir şirket kuruldu ve bütün hanelere su sayaçları takmaya başlandı. Hükümetin bu adımına karşı Su Hakkı Hareketi ortaya çıktı. Zaten ekonomik sıkıntı yaşayan İrlanda halkının, suyun paralı olarak satılacak bir metaya dönüştürülmesine karşı başlattığı bir kampanya oldu bu.

İrlanda Su Hakkı Hareketi, 2008 krizi sonrasında yaşanan gelişmeler üzerine kurulduğu için içerisinde sendikaları ve sosyalist partileri de barındıran bir yapıydı. Hatta hareketin öncülüğünü sendikalar ve sosyalist partiler yapıyordu. Bu durumun nedeni İrlanda özelinde suyun ücretlendirilmesi meselesinin çok can yakıcı bir sınıf sorunu olarak baş göstermiş olmasındandır. Su hakkı hareketinin kitleselliği uygulanmakta olan kemer sıkma politikalarına karşı artık bir dur demek anlamına geliyordu. Hareket, ilk olarak 2014’ün Ekim ayında başkent Dublin’de 100.000 kişiyi hemen bir ay sonra da ülke çapında 100 ayrı noktada 200.000 kişiyi sokağa çıkararak mücadeleye başladı. İki yıl içerisinde toplam altı defa dev sokak eylemleri düzenledi. Bu eylemlere yaklaşık 4,5 milyon nüfusu olan ülkede 500 bin civarında insanın katıldığı söyleniyor. 2014 yılında suyu hükümet adına işletecek ve yurttaşlara satacak olan Çevre Bakanlığı’na bağlı Irish Water isimli bir şirket kuruldu. İrlanda hükümeti, bu şirketin kuruluş aşamasında, yine kamu fonlarından yaklaşık 100 milyon avroluk harcama yaptı. Hareketin büyüklüğü sayesinde Irish Water ilk üç ay içerisinde 1,5 milyon hanenin sadece %43’ünden su ücretini tahsis edebildi. İrlandalıların büyük çoğunluğu su faturalarını ödemeyi reddetti. Bir yıl sonra ise faturayı tamamen veya kısmen ödeyenlerin oranı %27’e kadar düştü.

Su Hakkı Hareketi’nin yükselişi sonrasında yaklaşan seçimler nedeniyle hareketin başını çeken sendikalar bir toplantı düzenleyerek su meselesinin neoliberal uygulamaların bir semptomu olduğunu ve kitleselleşmesinin genel bir adalet ve eşitlik mücadelesinin sonucu olduğuna kanaat getirerek Değişim Hakkı (Right2Change) isimli bir platform oluşturdular. Podemos ve Syriza gibi radikal sol partilerin yapısını ve programını kendisine örnek alan radikal bir sosyal hareket oluşturmayı hedeflediler. Değişim Hakkı hareketi ilan ettiği program ile her hangi bir siyasi partiye oy çağrısı yapmak yerine bu programa imza atan farklı partilerden 100 kadar vekil adaylarının isimlerini yayınladı. Ancak programın içeriği konusundaki tartışmalar nedeniyle Su Hakkı hareketinin de içinde yer aldığı Kârdan Önce İnsan İttifakı (People Before Profit Alliance- PBPA) ve Kemer Sıkma Karşıtı İttifak (Anti-Austerity Alliance- AAA) kendi listesi ile seçime katılma kararı aldı.

Su Hakkı Hareketi’nin yükselişi ve 2016 genel seçimleri öncesinde Kârdan Önce İnsan İttifakı’nın Kemer Sıkma Karşıtı İttifak ile ortak adaylar çıkarması sonucu İrlanda seçimlerinde tarihi bir başarı elde edildi. Bu koalisyon, içerisinde antikapitalistlerin de olduğu altı radikal sol milletvekilinin parlamentoya girmesini sağladı. Daha da önemlisi Su Hakkı Hareketi’nin radikalleştirdiği kitleler IMF programını uygulayan İrlanda’nın geleneksel siyasal sistemini krize soktu, aylarca hükümet kurulamamasına neden oldu. Kemer sıkma politikalarının uygulayıcısı olan iktidardaki Fine Gael ciddi oranda oy kaybetti ve suyun ücretlendirilmesi politikalarında ısrarcı olacağını ilan etti. Yine önceki seçimlerde iktidar ortağı olan ve suyun ücretlendirilmesini savunan Labour Party ise tarihi bir düşüş yaşadı. Kurulan parlamentoda 189 sandalyenin 95’ini Irish Water’a karşı olan temsilcilerin elde etmesi hükümet krizinin ana nedeniydi. En sonunda suyun ücretlendirilmesinin dokuz aylığına askıya alınmasına ve bu arada bir bağımsız komisyon kurularak Irish Water’a ilişkin itirazların araştırılmasına karar verilerek, büyük oy kaybı yaşayan iki parti (Fine Gael ve Labour Party) bağımsız vekillerin de desteği ile bir azınlık hükümeti kurdu.

İrlanda’da IMF’ye olan borçların ödenmesi için suyun ücretlendirilmesini ve suya ekonomik erişimi güçleştirmeyi savunanlara karşı sokakta inşa edilen sınıf temelli, radikal bir hareket su meselesinin çözülmesinde belirleyici oldu. İrlandalılar suya para ödeme dayatmasını püskürtmeyi başardılar ve bir tehdit olarak ifade edilen “aynı gemideyiz, birlikte batarız” söylemine kulak asmadılar, ülkeleri de batmadı.