Kaynak: Emine Munyar, CNN, 28 Şubat 2014
Kuraklık bağıra bağıra geliyor… “Dinleme” listelerinin, peş peşe internete düşen “ses kayıtları”nın tozu dumanı arasında, susuzluk adım adım musluklarımıza yaklaşıyor. Peki, belediyeler, bakanlık, hükümet neden sessiz? Çünkü önümüz seçim!Kış bitiyor… Toprağı barajları gölleri doyuracak ne yağmur var, ne de kar.
İstanbul’da, Trakya’da, İç Anadolu’da Türkiye’nin hemen her köşesinde barajlar nehirler alarm veriyor. Özellikle megakent İstanbul açısından durum kritik.
Neden kritik? Yanıtı işte bu tabloda…
26 Şubat akşamı itibarıyla İSKİ’nin web sitesinden, İstanbul barajlarındaki doluluk oranlarını aktaralım;
Pabuçdere %0.26, Elmalı %8.34, Kazandere %9.17, Sazlıdere %16.65, Alibey % 21.33, Istranca %23.64, Büyükçekmece % 28.25, Darlık % 28.86, Ömerli % 39.77, Terkos % 40.52
İstanbul’un barajlarının son manzarasına bakılırsa Pabuçdere Barajı resmen kurudu. Kırklareli bölgesinden İstanbul’a su aktaran Kıyıköy’deki bu barajdan umut yok. Yine Kırklareli bölgesindeki diğer baraj Kazandere de yüzde 10’un altına düşen su rezerviyle kurumak üzere. Diğerlerinin durumu da ortada…
2000 yılından beri hizmet veren Pabuçdere Barajı’nın çorak halini yansıtan fotoğraflar birkaç gün önce basında yer aldı. Kıyıköy Beldesi Kale Mahallesi Muhtarı Şaban Turan, barajın bugünkü halini anlatırken İstanbul için yaklaşan tehlikeyi haber veriyor;
“30 Metre yüksekliğinde su bulunuyordu. Fakat 3 aydan bu yana su seviyesi sıfıra kadar indi. Kıyıköy Pabuçdere barajından su gitmediği için İstanbul’u felaket bekliyor. Eğer yağmur olmazsa veya önlem alınmazsa, bir iki ay sonra İstanbul büyük bir su sıkıntısı yaşayacaktır. Kıyıköy’de yaşayanlar olarak üzülüyoruz. Yetkililer gelip görsünler Kıyıköy Pabuçdere barajı bitmiş vaziyette.”
Sadece İstanbul ya da Trakya mı?
Türkiye’nin tahıl ambarı Konya ovasına yağış düşmedi, göl ve barajlardaki su seviyesi düştü. Su sıkıntısı çiftçiyi yine yeraltı suyuna yöneltti. Son 4 ayda uzun yıllar ortalamasına göre yüzde 40 oranında yağış düşüşü var. Yeraltı suyunda da geçen yıla göre 1 metre azalma tespit edildi. Konya ovasında kaçak kuyularla birlikte 100 bin su kuyusu olduğu biliniyor. Kuyulardan fazla su çekimi obruk oluşumunu da tetikliyor.
Munzur’da da su seviyesi azaldı.
Tunceli son 80 yılın en kurak dönemini geçiriyor. Devlet Su İşleri 9. Bölge Müdürlüğü Şube Müdürü Şahin Atik, geçtiğimiz günlerde Munzur Çayı kıyısında bölge gazetecilerine açıklama yaptı. Munzur’un debisinin son yılların en düşük seviyesine indiğini anlattı. Çok değil 4 yıl öncesinden örnek verdi; “17 Şubat 2010’da Munzur’un ortalama debisi 108,76 idi. 17 Şubat 2014’te 24,64 metreküp/saniyeye indi” dedi. Munzur Çayı üzerindeki Uzunçayır Barajı da bu durumdan etkilenmiş. Atik’in “barajda minimum işletme kodu 885 iken, şu anda su seviyemiz 885.26… Yani, gölde elektrik üretiminde kullanabileceğimiz 26 santimetre suyumuz var” sözleri dikkat çekici. Demek ki, göllerde barajlarda nehirlerde su seviyesinin bu kadar düşmesi sadece kentler için, tarım için susuzluk riski yaratmakla kalmıyor. Enerji üretimi açısından da tehlike sinyalleri veriyor. Suyu dibe vuran barajda nasıl elektrik üretilecek?
Bugünlerde hemen her gün haber merkezlerinin gündemine bu tür haberler düşünce, haberciler de karşılaştıkları her yerde konunun muhatabı Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu’na “kuraklık-susuzluk” sorununu soruyor. Artık seçim çalışmaları için hep sahada Bakan Eroğlu… Geçtiğimiz günlerde Tekirdağ’daydı. Gazeteciler, İstanbul’da su sıkıntısı yaşanıp yaşanmayacağını sordu. İşte yanıtı;
“Susuzluk yok. Su vereceğiz merak etmeyin. A, B ve C planlarımız var.”
Ama nedir o planlar, bilmiyoruz.
Bakan Eroğlu “Bazıları su kesilsin istiyor, ama bu su akacak merak etmeyin” diyor…
O su nereden, hangi kaynaktan, nasıl akacak onu da bilmiyoruz.
Geçtiğimiz günlerde, Meclis’te gazetecilerle sohbetinde de “B” planından söz etti Su İşleri Bakanı. “Sorun daha çok Orta Anadolu’da görülüyor. Bizim B planımız var. Yeraltı sularıyla ilgili planlama yapıyoruz. Önümüzdeki döneme ilişkin meteorolojik veriler de olumlu. Sorunu yaz gelmeden çözeceğimize inanıyoruz. Yağmur bombası düşünmüyoruz, Yağmur duasını da çıkarız, hiç olmazsa onun maliyeti yok. ”
Ardından, Eroğlu partisinin belediye başkan adaylarını tanıtım etkinliği için gittiği Afyonkarahisar’da da aynı sorulara yanıt verdi;.
“Kuraklık konusunda şu anda ‘A’ alternatifindeyiz. B ve C planlarımız var. Esasen sıkıntı olması muhtemel olan birkaç ilimizle ilgili çalışma yaptık. Özellikle Sapanca Gölü’nde su seviyesinde azalma olduğundan Kocaeli ve Sakarya’nın su sorunu olacağı yönünde iddialar vardı. Ama baktım, inceledik; 2 şehirde de hiçbir problem yok. Biz gerektiği zaman B planlarını devreye sokuyoruz. Bazıları soruyor bu B planı nedir? Bu teknik bir konu, tamamen meslek sırrı.”
Bakan, ser veriyor sır vermiyor! Peki uzmanlar ne diyor?
İstanbul Teknik Üniversitesi Uzay Bilimleri Fakültesi Meteoroloji Mühendisliği Öğretim Üyesi Prof. Dr. Orhan Şen, Anadolu Ajansı’na (17 Şubat) yaptığı açıklamada, İstanbul’a günde 2.5 milyon metreküp su verildiğini, hazırda ise 300 milyon metreküp su bulunduğunu belirtti. “Eğer hazırdaki su miktarı artmazsa İstanbul’un sadece 120 günlük suyu kaldı” dedi. Yeteri kadar kar yağışı olmadığı için yeraltı sularının da beslenemediğine dikkat çekti. Prof. Şen, bir an önce tasarruf önlemleri alınması, hatta bazı şehirlerde su kesintisi yapılması gerektiğini vurguladı. “Özellikle İstanbul yazın büyük su sıkıntısı çekebilir” uyarısında bulundu.
Ve Meteoroloji duayeni Prof. Mikdat Kadıoğlu… O da aynı günlerde (17 Şubat) Habertürk gazetesine açıklama yaptı. Bakan Veysel Eroğlu’nun “su sorunu yaşanmayacak” söylemi için şöyle dedi Kadıoğlu;
“Bakanımız inşaat mühendisi mantığıyla bakıyor. Türkiye baraj ve su arıtma tesisleri gibi yapısal önlem konusunda ileri noktada. Fakat kuraklıkla mücadele planı, su bütçesi, halkın eğitilmesi gibi yapısal olmayan önlemler alınmıyor. Şu anda İstanbul, Bulgaristan sınırından Bolu’ya kadar bütün suları topluyor. İstanbul’un su sıkıntısı var ki diğer havzalardan su getiriyor.”
Prof. Kadıoğlu’nun şu sözleri, İstanbul’u bekleyen sıkıntının boyutunu özetlemeye yeterli;
“Türkiye gibi yarı kurak bir coğrafyada, İstanbul gibi daracık bölgede su havzalarının kapasitesinin 5-6 katı nüfus yerleştirirseniz, 2 kat yağış olsa bile su kıtlığı yaşanır. Yanlış arazi planlaması, sanayi bölgelerinin yanlış seçilmesi, su havzalarının yerleşime açılması ya da kirletilmesi su kıtlığının asıl nedenidir.”
Kadıoğlu’nun dile getirdiği senaryo da endişe verici; “Türkiye’de şehirler arasında su savaşları çıkacak. İstanbul, Edirne’den ve Kırklareli’nden su isteyecek, ama orada da kuraklık olacağı için halk su vermek istemeyecek. Köyler arasında bile su kavgası çıkacak.”
“Siyasetçilerimiz panik havası olmasın diye çağrı yapmaktan kaçınıyor” diyen Kadıoğlu’na göre “tasarruf” şart: “Madem dinimiz israfa karşı, Diyanet fetva yayınlamalı, halk camilerde kuraklık ve su tasarrufuyla ilgili uyarılmalı.”
Uzmanlar uyarıyor. Ama, hükümetten, ilgili bakanlıklardan, belediyelerden hiçbir ses, hiçbir adım yok. Oysa, Orman ve Su İşleri Bakanlığı Su Yönetimi Genel Müdürü Cumali Kınacı’nın “temkinli” açıklamaları bile, yaklaşan sıkıntının ipuçlarını veriyor.
Kınacı, İstanbul’da katıldığı uluslararası bir toplantı sırasında Anadolu Ajansı’na yaptığı açıklamada, megakentin su durumunu değerlendirirken, Avrupa ve Anadolu yakalarında durumun farklı olduğunu aktarıyor. “Melen Çayı’ndan bir hat daha yapılıyor. Bu çalışma en geç haziran ayında tamamlanacak. Bu nedenle Anadolu yakasında problem yok” sözleri, İstanbul’un bir kesimi için yüreklere su serpici.
Peki ya Avrupa yakası?
“Anadolu yakasından, Boğaz’ın altından boruyla Avrupa yakasına su veriliyor. Kağıthane’deki arıtma tesisine kadar geliyor o su. Bu nedenle Kağıthane tesisinin beslediği alana kadar olan kısımda da problem yok. Ancak daha batıda olan bölgelerde sıkıntı olması ihtimaline karşı Avrupa yakasında yeni kuyular açılması planlandı. Bu çalışmalar mart ayında başlayacak.”
Anlaşılan Bakan Veysel Eroğlu’nun ser verip sır vermediği, “meslek sırrı” dediği B planı “kuyu açma” projesi. Kuyu suyu koskoca İstanbul’un susuzluğuna ne kadar deva olur, ayrı bir tartışma konusu…
Devam edersek, Bakanlığın Su Yönetimi Müdürü’ne göre, bir tek Yalova’da sıkıntı var. Ve, Sapanca gölünden alınacak suyla, ilave kuyularla Yalova’nın beslenmesi hedefleniyor. (Bu noktada, Sapanca gölünde de bir süredir su seviyesinin azaldığını hatırlatıp, inşallah diyelim…)
Oysa Sapanca gölünde su çekilmesinin yanısıra ciddi bir risk daha sözkonusu. Radikal Gazetesi Muhabiri Serkan Ocak, suları 50 ila 70 metre çekilen Sapanca Gölü’nde ne olduğunu araştıran ekiple birlikte dalış yaparak haberleştirdi. Gölde kuraklığın en tehlikeli etkilerinden ötrofikasyon tespit edildi. Göl dibinin oksijeni tüketen bitkilerle kaplandığını söyleyen Prof. Dr. Alaeddin Bolat, “gölün sonunu getirecek bir zincirleme reaksiyon başlamış” tespitiyle uyarıda bulundu.
Ve İstanbul için umut haline gelen Melen çayı… Orada da su seviyesinde 80 cm. düşüş var.
Devlet Su İşleri eski yöneticisi ve Melen Projesi’nde görev yapmış bir isim, Su Politikaları Uzmanı Dursun Yıldız, Milliyet-Vatan gazetelerinde yer alan haberlerde, Melen’in durumuna dikkat çekerek, uyardı;
“İstanbul bir an önce kendine çeki düzen vermek zorundadır. Şehirdeki kayıp-kaçak oranı yüzde 30 seviyesinde. Günde 2.5 milyon metreküp su verilen bir kentte yüzde 30 çok önemli bir orandır. Yılda 850 milyon metreküp su tüketen İstanbul’da kayıp-kaçak 250 milyon metreküp yapar. Bu oranı yüzde 15’e çeksek 1 yılda Melen’den gelen suyun yarısı kadar tasarruf sağlamış oluruz. Şayet Melen Havzası’nda da kurak döneme girilirse, denizden su arıtma veya sitelerdeki atık suyun yeniden arıtılması gibi çözümlere yönelmek gerekecek.”
İşte manzara bu. Bu kez geçmiş yıllarda yaşanan gelip geçici kuraklık sorunlarından farklı bir tablo ile karşı karşıyayız. Susuz günler adım adım yaklaşıyor. Uzmanlardan yükselen sesleri de seçim gürültüsü, “dinleme” listeleri, gündemi alt üst eden “ses kayıtları”nın tozu dumanı bastırmış durumda.
Su, yerel yönetimlerin temel hizmet alanlarından biri.
Susuzluk kent insanı için de, çiftçi ve sanayici için de kabus.
Tam seçime giderken, halka “suyumuz tükeniyor tasarruf gerek” diyemiyor belediyeler, bakanlıklar, hükümet… Kampanya çağrıları yapılmıyor oy hesabıyla.
Ve su kaynakları her geçen gün azaldıkça azalırken, İstanbullu, Yalovalı, Konyalı, kısacası susuzluk riski olan her bölge insanı, farkında olmadan musluklarından şakır şakır su tüketmeye devam ediyor. Birileri gerçeği bile bile bu durumu seyrediyor.
Musluklardan su yerine “tıssss” sesi geldiğinde mi aklımız başımıza gelecek?