Kaynak: Marksist.org, Akgün İlhan
Yeni yılla birlikte İstanbul Su ve Kanalizasyon İdaresi (İSKİ) suda kademeli tarifelendirme sistemine geçti ve suyun birim fiyatında büyük değişiklikler yapıldı. Artık çok kullanan ile az kullanan aynı fiyatı ödemeyecek.
Önceden meskenlerde suyun birim (1 m3) fiyatı her miktarda kullanım için 4,13 TL idi. Meskenler için başlatılan yeni uygulamaya göre ayda hane başına 0-10 m3’e kadar olan tüketimde suyun birim fiyatı 3,70 TL, 10-20 m3’e kadar olanı 5,40 TL ve 20 m3’ten fazlası 7,90 TL’den hesaplanacak. Aslında bu değişiklik 1 Ocak 2015 tarihinden itibaren başlamıştı ama vatandaş kendi su faturasını alana kadar bunlardan habersizdi.
Su hakkından yola çıkmak
Olup biteni ele almadan önce yeterli miktarda ve kalitede suya erişmenin bir insan hakkı olduğunu hatırlamak gerek. İnsanlık tarihi boyunca gözetilen bu hak, İnsan Hakları Evrensel Bildirisi’nden (1948) bu yana yaşam hakkının örtük bir parçası olarak kabul edilmiştir. Su hakkı son olarak Birleşmiş Milletler’in aldığı bir kararla resmen tanındı (2010). 122 ülkenin kabul ettiği bu hakla ilgili olarak Türkiye’nin de aralarında bulunduğu 41 ülke çekimser oy kullandı.
Türkiye su hakkını tanımıyor
Türkiye’nin su hakkının tanımadığının tek göstergesi BM kararı hakkında çekimser kalması değil elbette. Türkiye’de suyu bir hak olmaktan uzaklaştırıp, ekonomik meta haline getiren pek çok yasa var. 2560 sayılı İstanbul Su ve Kanalizasyon İdaresi Genel Müdürlüğü Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun’un “Tarife Tespit Esasları” başlıklı 23. maddesi; 4736 sayılı Kamu Kurum ve Kuruluşlarının Ürettikleri Mal ve Hizmet Tarifeleri ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun’un 1. maddesi ve Devlet Su İşleri Umum Müdürlüğü Teşkilat ve Vazifeleri Hakkında Kanun’un 24. maddesi gibi suyu ticarileştiren ve su hakkını gasp eden kanun ve düzenlemelerden sadece bir kaçı[1]. Suyla ilgili alınacak her türlü kararı etkileyecek olan Su Kanunu Tasarısı’nda su hakkının adı bile geçmiyor[2]. Bu ülkede faturasını ödeyemeyen vatandaşın suyu kesilip, su sayacı sökülüyor. Yani su evine kadar gelse de vatandaş faturasını ödeyemediği için suya erişemiyor ve en temel yaşam hakkından mahrum bırakılıyor.
İSKİ’nin yaptığı nedir?
İSKİ mevzusuna dönecek olursak, sorunun kademeli tarifelendirme yöntemi olmadığını görürüz. Nitekim bu yöntem ne İSKİ’ye has, ne de İSKİ bunu ilk kez uyguluyor. İzmir, Kocaeli ve Muğla gibi şehirlerde de benzer bir yöntem izleniyor. Kademeli tarifelendirme dünyada pek çok belediyede yaygın olarak uygulanmakta. İSKİ 1998 ile 2010 arasında da bu yöntemi uygulamıştı. Su adaleti ve tasarrufu sağlamada tüm dünyanın kullandığı kademeli tarifelendirme, adil bir su yönetimin vazgeçilmez unsurudur. Dolayısıyla İSKİ’nin dört sene sonra tekrar kademeli tarifeye geçme kararı eksiklikleri de olsa yanlış değildir.
Mevcut sistemde ilk eksiklik su hakkının yine dikkate alınmıyor olmasıdır. Zira mesken tipi abonede temel ihtiyaçları (içme, yemek pişirme, temizlik vb.) karşılamak üzere bir kullanım söz konusudur. Yani ticari amaçlı değil, su hakkı çerçevesinde değerlendirilmesi gereken bir su kullanımı mevcuttur. Dolayısıyla bu tip kullanımın belirli bir miktara kadar olanı belediye tarafından ücretsiz sağlanmalıdır. İSKİ’nin uygulamasında ise ilk kademedeki (0-10 m3’e kadar olan kısım) suyun birim fiyatı sadece biraz daha ucuzdur. Üstelik ilk kademenin üst eşiğinin ne miktarda suya tekabül edeceği iyi hesaplanmalıdır. Yani 10 m3 gibi sabit değil, hanede bulunan kişi sayısı, kişilerin yaş aralığı gibi değişkenleri dikkate alarak hesaplanmış bir üst değer belirlenmelidir. Niyet insana hizmet olduktan sonra günümüzün bilişim teknolojileriyle bu hesaplama yapılabilir.
İkincisi ise İSKİ’nin kademeli tarifelendirmesinin sadece mesken tipi aboneleri kapsıyor olmasıdır. Ticarethane, sanayi ve inşaat tipi aboneler bundan muaf tutulmuştur. Dolayısıyla hem eşitlik ilkesinden uzaklaşılmış, hem de suyu mesken tipi abonelere göre daha farklı ve çoğu zaman daha şiddetli biçimde kirleten abone grupları su tasarrufu sorumluluğundan sıyrılmıştır. İstanbul’daki genel su kullanımın %82,16’sı gibi önemli bir bölümün meskenlerde gerçekleşiyor olması, diğer kullanımların muaf tutulmasını ancak bir noktaya kadar açıklayabilir. Zira İstanbul’da günde 2,5 milyon ton suyun kullanılmakta ve kademeli tarife uygulamasından etkilenmeyen kesimin su kullanımı yarım milyon tona ulaşmaktadır.
Üçüncüsü ise halkın tamamını doğrudan ilgilendiren önemli kararların şeffaflık ve halkın katılımı ilkelerinden uzak bir biçimde alınmasıdır. Bir kamu kurumu olan İSKİ’nin böylesine yaşamsal bir konuda halkı haberdar etmesi başta Anayasa’nın 172. maddesi olmak üzere çeşitli hukuksal metinlerle belirlenmiş yasal bir zorunluluktur. Dolayısıyla İSKİ yasa dışı davranmıştır.
İstanbul’da su pahalanmaya devam ediyor
Kademeli tarifelendirmeyle birlikte sistem değişse de, İstanbul’da şebeke suyu pahalı olmaya devam etmektedir. İlk kademe için belirlenen su bedava olması gerekirken 3,70 TL’dir. Su hakkının sağlanmasında suya fiziki erişim kadar, ekonomik erişim de önemlidir. Birleşik Devletler Çevre Koruma Ajansı’nın çalışmaya göre; su masraflarının, hane halkının giderlerinin %2’sini geçmesi durumunda bu giderler “çok masraflı” kategorisine girmektedir. Hatta bu oran yoksul kesimler açısından %1,25’e kadar inmektedir”[3]. Bu durumda asgari net ücretin 949,07 TL olduğu Türkiye’de minimum günlük su tüketimi 50 litre olan tek bir bireyin aylık su faturası bile “çok masraflı” kategorisine girmektedir.
Kademeli sistem iyileştirilmeli
İSKİ’nin yeterli miktarda kaliteli suyun evrensel olarak kabul edilmiş bir insan hakkı olduğundan yola çıkarak mesken tipi abone grubunda 1. kademe su kullanımı ücretsiz hale getirmesi gerekmektedir. İlk kademenin üst sınırının hesaplanmasında ise önceden belirlenmiş sabit bir değer değil, haneyi oluşturan insan sayısı, bu insanların yaş aralıkları gibi veriler dikkate alınmalıdır. Hesaplanan bu üst eşiği geçen tüketim, su tasarrufunu sağlayacak etkin bir fiyatlandırmaya tabi tutulmalıdır. Meskenlere uygulanan kademeli tarifelendirme diğer abone gruplarına da farklı eşikler hesaplanarak uygulanmalıdır. Aksi takdirde bütünlüklü bir su tasarrufu sağlamak mümkün olmadığı gibi, eşitlik ilkesinden de uzaklaşılmış olur. Ve suyla ilgili alınan her türlü karara halkın katılımı sağlanmalı ve bunlarla ilgili bilgi şeffaflık ilkesi gereği kamuoyuyla zamanında paylaşılmalıdır.
[1] Akgün İlhan (2011). Yeni Bir Su Politikasına Doğru: Türkiye’de Su Yönetimi, Alternatifler ve Öneriler. http://www.suhakki.org/wp-content/uploads/2012/02/yenibirsupolitikasi.pdf
[2] Su Hakkı Kampanyası (2014). Su Kanunu Tasarısı. Eleştirisi ve Alternatif Su Kanunu Tasarısı. http://www.suhakki.org/wp-content/uploads/2014/08/su-kanunu-tasarisi-elestirisi-SuHakkiKampanyasi.pdf
[3] Tolga Şirin (2010). Uluslararası Su Hakkı Sempozyumu: 5-6 Kasım 2010. s. 53. http://www.suhakki.org/wp-content/uploads/2011/03/dybkrsempweb.pdf