2 Şubat Dünya Sulak Alanlar Günü: Marmara Denizi kadar sulak alanı kaybettik!

sulakKaynak: Özer Akdemir, Evrensel, 3 Şubat 2016

2 Şubat Dünya Sulak Alanlar Gününde ülkemizin iki ayrı yöresinden gelen iki ayrı açıklama kaybettiklerimizin yanı sıra kaybetme tehlikesi içinde olduklarımızı da gösterdi. 

1971 yılında İran’ın Ramsar kentinde imzalanan anlaşma ile ortaya çıkan 2 Şubat Dünya Sulak alanlar günü, aslında 1950’lerden sonra doğa koruma konusunda başlayan uluslararası faaliyetlerin bir sonucudur. Bu sözleşme ile, özellikle su kuşlarının uluslararası öneme sahip yaşam alanları belirlenmiş, bu alanlar Ramsar alanları olarak ilan edilerek korunmaları konusunda gerekli çalışmalara başlanmıştı. Anlaşmayı 17 Mayıs 1994 tarihinde imzalayan ülkemiz de ne yazık ki 2 Şubat bir kutlama günü olarak kabul edilmekten çok uzakta. Son 50 yılda Marmara Denizi kadar bir sulak alanı kaybeden ve kalanların kaybolmasına dönük politikaları hız kaybetmeden uygulayan bir ülkenin bu günü kutlaması kadar abes bir şey olamaz zaten!

İĞNEADA LONGOZU TEHDİT ALTINDA

Trakya bölgesindeki ekoloji mücadelesini yürütmeye çalışan Doğal Yaşamı Koruma Vakfı (DAYKO) Kırklareli Temsilcisi Göksal Çidem, 2 Şubat Dünya Sulak Alanlar Günü ile ilgili yaptığı açıklamada ülkemizde uluslararası öneme sahip 135 sulak alan bulunduğunu bunun 14 tanesinin Ramsar sözleşmesiyle korunduğunu aktararak; bu sulak alanlardan iki tanesinin de Kırklareli sınırları içinde kaldığını belirtti. Çidem, İğneada Longozu ve Dupnisa Mağarası sulak alanları ile ilgili gelişmeleri sıralarken bu iki doğal yaşam alanına yönelik tehditleri de ortaya serdi; “Ne yazık ki, Dupnisa Mağarası mermer ocağı, İğneada ise  termik ve nükleer  santralle gündeme geldi. Dupnisa Mağarası için tehdit oluşturan, 2012 yılında açılmak istenen mermer ocağına, olur ve onay verenler, yaptığımız  itirazlar sonucunda yanlıştan döndüler.  Yerelde yaşayanların görüş ve önerileri dikkate alındığında kurtulan varlıklarımızda oluyor.

Dünyanın en  önemli sulak alanlarından İğneada Longozu’nun 2012 Yılında Ramsar kapsamına alınacağı ilan edilmiş, ancak daha sonra  İğneada unutulmuş, yok sayılmıştır. 2012 den sonra, termik, nükleer, liman ve barajlar ile gündeme gelmektedir.” Çidem açıklamasını, suyun, bulunduğu havzaya ve oradaki canlılara ait doğal bir varlık olduğunun altını çizerek bitirdi.

YAMANSAZ GÖLDÜ MAHALLE OLDU

İkinci Sulak alan günü ile ilgili açıklama ise Antalya’dan. A Platformu (Antalya Isparta Burdur Denizli Kaş Platformu) tarafından yapılan açıklamada Türkiye’nin göller ve sulak alanlar açısından son derece zengin ve şanslı bir ülkeyken, bu değerlerini kullanamayan ve kıymetini bilmeyen bir ülke konumuna düştüğüne vurgu yapıldı. Göller Yöresinin bir parçası olduğu halde Antalya’nın göllerinin çoğunu kaybettiğinin belirtildiği açıklamada özellikle Yamansaz Gölü’nün büyük kısmının yanlış politikalar sonucu kurutularak imara açılması süreci aktarıldı. Antalya’nın yeni ve büyük bir mahallesinin bu göl üzerinde kurulduğunun belirtildiği açıklamada şöyle denildi; “Antalya’nın doğusunda koskoca bir göl bir avuç kalmış ve gölün üzerinde bir mahalle oluşmuştur. Kentin bir mahallesi haline gelen Yamansaz Antalya’nın kuş cennetidir. 51 familyaya ait 161 kuş türü tespit edilmiş, kuş türlerinin çoğunluğunun nesli tehlike altındadır. 2. Şubat Dünya Sulak Alanlar Gününde Antalya’nın yok olmak üzere olan kuş cenneti Yamansaz için Antalya Valiliğini ve Çevre Bakanlığını acil olarak davet ediyoruz”.