Kaynak: Müge İplikçi, Vatan, 18 Haziran 2012
Tam da Türkçe Olimpiyatları’na denk düşen bir sıradaydı. Reklamlarda, dev panolarda Afrika’dan, Yakın ve Uzak Doğu’dan gençler Türkiye’yi ne kadar sevdiklerini söylüyorlardı. Üstelik bunu ifade ederken ‘Sofu soğan yemez, bulunca sapını komaz’ tarzında günlük hayatta pek de yaygın olmayan deyimler ve atasözlerini sıralıyor, insana ‘vay be’ dedirtiyorlardı. Her şey o sırada oldu işte.
Taa okyanusun öte ucundan dua gibi bir haber geldi.
Hayır, hayır okyanus ötesi diye kilitlendiğimiz o yerden ve tahmin ettiğiniz o haberden, ülke olarak nefeslerimizi tuttuğumuz o husustan bahsetmiyorum.
Bu yeryüzünü önemseyen bir dua haberiydi. Bizi ve bizim coğrafyamızı da çok ilgilendiren bir haber. Ancak gündemin ağırlığının altında kalabilecek, yok sayılacak bir yanı da vardı çünkü doğrudan doğayı ve tüm canlıların yaşam hakkını ilgilendiriyordu!
Ne mi?
Ülkemizde bir Ilısu Barajı’mız var. Dıştan bakıldığında insanda yeni bir olimpiyat ruhu (Baraj Olimpiyatı, Tarih Nasıl Yok Edilir Olimpiyatı vb.) canlandıracak cinsten. Görkem onda, vaat onda, şu onda, bu onda. Gelin görün ki işin bir de arka planı var. (Eyvah!)
Ne mi?
Ilısu Barajı Dicle Vadisi’ni, Hasankeyf’i doğa ve kültürel doku bakımından tehdit ediyor değerli okurlar. Doğal ve tarihi değerleri bakımından o müthiş coğrafyayı silmenin bir başka adı Ilısu. Bu konuda çok sayıda mektup alıyorum. Toprak Ana, Mezopotamya’da başkadır, bilen bilir. 2014’te bitmesi planlanan baraj, bu ihtişamı dünyaya bedel Ana’ya o dünyayı dar etmeye niyetlenmek üzere.
Okyanusun ötesindeki habere gelecek olursak: Ilısu Barajı ile aynı ruhu paylaşan başka bir baraj daha var. Taa Brezilya’da: Belo Monte Barajı. Brezilya hükümeti Birleşmiş Milletler Rio+20 Buluşması’na ev sahipliği yapmaya hazırlanırken, o da ne! Zirvenin yapılacağı Rio kentine 3 bin kilometre uzaklıkta bir protesto gerçekleşiyor. Tahmin edersiniz ki toplantının katılımcılarının pek de umursamayacağı, muhtemelen ‘hıh’ diyerek bu insanlara bir grup anarşist vb. diye burun kıvıracağı ve kendi ciddi dünyalarındaki yapboz tasarımlarına daha da asılacakları bir protesto bu.
Protestonun sahipleri ise Amazon yerlileri, çiftçiler ve dünyanın farklı yerlerinden gelen baraj karşıtı aktivistler. Rio’daki toplantıdaki klimadan havaya karışacak sözcüklere yeni deyimler, sözcükler ekleyecek seslerin sahipleri onlar. Tahmin edeceğiniz gibi ‘Brezilya ah bilsen seni ne kadar çok seviyoruz, sen bir ana sen bir baba her şey oldun artık bana’ tarzında cümleler de değil bunlar! Onların cümleleri Amazon Nehri’nin önemli bir kısmını talan edecek Belo Monte Barajı için. ‘Xingu Nehri özgür aksın!’
Anadolu’da Dicle Vadisi’ni tehdit eden Ilısu Barajı’na karşı kampanya yürüten Doğa Derneği’nin de yer aldığı bu protestoda dernek başkanı Güven Eken’in Amazon’daki eylemde yaptığı açıklamaya kulak kesilmekte fayda var. Yeryüzünü korumanın ne kadar önemli olduğuna dair önemli bir mesaj bu. ‘Eğer Brezilya’da Amazon nefes vermezse, biz Anadolu’da nefes alamayız. Ilısu ve Belo Monte barajları, dünyada büyük barajların yarattığı yıkımın birer sembolü. Her ikisi de dünyanın en önemli doğal ve tarihi değerlerine karşı açık birer tehdit. Amazon, dünyanın akciğerleri, Mezopotamya ise, medeniyetlerin beşiği. Türkiye, Brezilya ve dünya halkları ne Hasankeyf’in, ne de Amazon’un yok olmasına izin vermeyecek,’ diyor Eken.
***
Önemli bir mesaj da okurumuz Berna Özüdoğru’dan. Doğrudan İstanbul, Bakırköy Belediyesi’ni ilgilendiriyor. Mesajı olduğu gibi paylaşıyorum:
‘Bakırköy Belediyesi’nin barınağında şu anda hayvanlar bu sıcakta beton, küçük odalarda demir parmaklıklar arkasına hapsedilmiş durumdalar. Ayrıca, geceleri ses gitmesin diye de kapalı odalara hapsediliyorlar. Onların imdat seslerine lütfen kulak verin.’
Okurumuzun Bakırköy Belediyesi’ne yaptığı bu çağrıyı son derece önemli buluyorum. Onların seslerine lütfen kulak verelim.