Kaynak: Haberlerx, 2 Ağustos 2012
Derelerin Kardeşliği Platformu Dönem Sözcüsü Ömer Şan, Bakanlar Kurulu’nun HES’ler için “acele kamulaştırma” yetkisi vermesinin, “yargıyı hiçe saymanın, hukuku ciddiye almamanın, yasa ve yönetmeliklerin ve hukukun üstünlüğü ilkesinin ayaklar altına alınmasının” apaçık göstergesi olduğunu belirtti.
Şan, yaptığı yazılı açıklamada, Bakanlar Kurulu’nun HES projeleri için Enerji Piyasası Düzenleme Kurulu (EPDK) ve Devlet Su İşleri’ne (DSİ) Kentsel Dönüşüm ve Yenileme projeleri için de bazı belediyelere, “acele kamulaştırma” yetkisi verdiğini, Resmi Gazete’de yayımlanan kararla, Bakanlar Kurulu’na ait olan bu yetkinin DSİ ve EPDK’ya devredildiğini hatırlattı.
-“ACELE KAMULAŞTIRMA YETKİSİ, OLAĞANÜSTÜ HALLERDE KULLANILACAK BİR YETKİDİR”-
Kamulaştırma Kanunu’nun 27. maddesinde, “acele kamulaştırma” yetkisinin, yurt savunması ve olağanüstü hallerde kullanılacak bir yetki olarak tanımlandığına dikkat çeken Şan, “Bu haliyle savaş hukuku normu olan “acele kamulaştırma’ yetkisinin hali hazırda bu projeler için kullanılması mümkün değildir. Bu durum proje bazında tek tek yetki verilmesiyle “Yetki Devri’ noktasındaki hukuka aykırılıkları aşmak amacıyla yapılmış olsa da olağan durumlarda savaş hukuku normunun kullanılması hali hazırda hukuka aykırıdır” dedi.
Bakanlar Kurulu’nun bu kararının, “yargıyı hiçe saymanın, hukuku ciddiye almamanın, yasa ve yönetmeliklerin ve hukukun üstünlüğü ilkesinin ayaklar altına alınmasının” göstergesi olduğunu vurgulayan Şen, şunları ifade etti:
“Başbakan’ın “Çevrecinin daniskasıyım’ deyimini dikkate alırsak, bu karar da hukuksuzluğun, halkın demokratik tepkilerini, yaşamı yok etme girişimlerinin daniskasıdır. Bu kararla açıkça görülmektedir ki, doğal yaşam alanlarımız, “enerji açığı’ bahanesiyle bu çalışmaları ticari rant kaygılarıyla yürüten EPDK’nın insafına terk edilmiştir. Bakanlar Kurulu, Danıştay’ın “yetki devriyle’ ilgili “yürütmeyi durdurma kararını’ dikkate almamış ve bu yetkiyi sadece EPDK’ya değil, DSİ ve bazı belediyelere yeniden devretmiştir. Her ne şekilde olursa olsun, vadilerimizde, dere kenarlarında ve su gözlerinde, yaylalarımızda, üreterek var ettiğimiz yaşam alanlarımızda köylülerimizle birlikte yürütmüş olduğumuz yaşam mücadelemizin önü kesilemeyecektir. Yurdumuzun bütün vadilerinde, subaşlarında nöbet tutan, mücadele ederek yaşamı savunan köylülerin bu mücadelesinin önünü hiçbir engel kesemeyecektir. Suyun yaşamın temel unsuru olduğunu gayet iyi bilen yaşam savunucuları olarak ne topraklarımızı ve ne de derelerimizi bu rant hesaplarına teslim etmeyeceğiz.”(ANKA)