Kaynak: Mehveş Evin, 21 Kasım 2012
İzmir-Dikili Belediye Başkanı Osman Özgüven’i İsveç’te bulduk. Hakkında açılan iki davadan, toplam 8 yıl 4 ay hapis cezası onanan Özgüven, izin kullandığını söyledi: “Arkadaşlarla beraber teslim olmayı düşündüm. Sadece bana verselerdi cezayı, gider yatardım. Ama Türkiye’de bunca adaletsizlik varken, adalet buymuş diyemem… ”
– Osman Bey, Yargıtay “ihaleye fesat karıştırma” suçlamasıyla açılan iki davadaki cezayı onadı. Bunu bekliyor muydunuz?
Beklediğimiz bir şeydi ama zamansızdı. Bir yıldan önce çıkmaz diyorduk. Ama olaya siyasi bakılıyor. Bülent Arınç, televizyonda “Özgüven’in Yargıtay’daki dosyalarını niye bekletiyorsunuz” demişti. Yargı üyeleri değişti, bizim davalar 4’üncü dairedeydi, 5’inci daireye aldılar.
– Bu kararın özellikle size karşı mı alındığını düşünüyorsunuz?
Tabii bunu iddia edemezsiniz. Ama belirtiler vardı. Mesela neydi, bize ceza veren yargıç bizi dinledi. Sonra bizi yanına çağırdı, “merak etmeyin bu dava Yargıtay’dan döner” dedi. Derler adama, senin hiç mi vicdanın yok? O zaman niye ceza veriyorsun? Sonra tayini çıktı gitti.
BEDAVA SU DAVASI
– İlçede bedava su dağıtmanız olay olmuştu…
Evet, savcı bedava su dağıttık diye ceza verecekti bize. Ama bize sudan ceza veremediler. Kamuoyu baskısı ağır geldi. Bana sudan 20 yıl ceza vermiş olsalar gider cezayı yatardım. Bu bir kazanım olurdu…
– Nasıl bir kazanım?
Suyun bir insan hakkı olduğunu, suyun parayla satılmaması gerektiğini vurguladığımız için hapse gireceksek, girelim! Orada enteresan bir şey var, 10 ton bedava veriyorduk. Yasaya aykırı davranmışız. Görevi kötüye kullanmaktan yargılandık. Dava için İsveç’ten Yunanistan’dan parlamenterler, Midilli valisi geldi. Savcı dedi ki; “Başkan, suyu bedava vermeye devam edersen içeri aldıracağım seni”.
– Bu kadar net?
Çok net! Ben de “Savcı bey aman! Yarın zam yapacağım” dedim. Ertesi gün 10 yerine 13 tona çıkardım, satış fiyatını bir kuruş yaptım! Şimdi neyse, bu davada beraat ettik.
BAZI İŞLER BİRİLERİNE BATTI
– Peki ceza aldığınız ihaleler neler?
Bunların ihale olduğunu söylemeye bile utanıyorum… Bir tanesi şu: Belediyeye araç alacaktım. Parasızlıktan alamadım. Belediyeye ait jeotermal şirketine alalım bunu dedik. Aldık, bir yıl sonra bu araçları ikinci el ihalesine çıkardık. Neticede mahkeme, jeotermal şirketinin SSK’ya borcu olduğu için bu araçları ihaleye çıkarmanın usulsüzlük olduğuna hükmetti. Bir tek suç bu!
– Buradaki yolsuzluk suçlaması nedir, anlamadım…
Araçları zaten belediye şirketinden belediyeye alıyoruz. Burada herhangi bir yolsuzluk yapmak, mümkün değil. Esas olay şu: Yargıca, “sudan yargılarken, neden ulaşımdan yargılamıyorsunuz?” dedim. O da bedava, öğrencileri bedava taşıyorum. Hiç tınmadılar bile. Nedenini çok iyi biliyorum. Suyun bedava verilmesi hem başka belediyeleri hem su tröstlerini rahatsız ediyor.
– “Dikili’yi teslim almak istiyorlar” demişsiniz… Neden?
Toplam 20 yıl belediye başkanlığı yaptım. Bazı işler, bazı kişilere battı. Su bedava, ulaşım bedava, sıcak su bedava… Yaz aylarında 200 bine çıkıyor nüfus. Dikili’de yaşmak daha kolay diye gelenler de var. Dikili, sol, sosyal düşünen bir yer deyip gelenler de var. Dikili geçmişte 4 bin nüfuslu bir yerdi. Şimdi her kesimden insan var. İstanbul’dan Ayvalık’tan gelip yerleşenler var. Hepsi sosyal kültürel bakımdan zengin insanlar. Erdoğan, Dikili’yi istiyorum diyor. Beni istemiyorlar.
ASIL DERT SİYANÜRLÜ ALTIN
– Peki iktidar, Osman Özgüven’i neden istemesin?
En önemlisi, siyanürlü altın çıkarıyorlar. Gülenciler. O yörede bunlara karşı çıkan benden başka kimse olmadı. Para vermek istediler olmadı. Yurt yaptırmak istediler, izin vermedim. Gelip “siyanürlü altın” panelini bastılar. 200 kişi. Hala mahkemesi sürüyor, 6 yıl oldu. Altın madenciliğine karşıyım. Bergama belediye başkanı da… Dikili’de, Havran’da, Kaz Dağları’nda altın çıkarıyorlar. Kanserli hastalar çoğalmaya başladı. Aliağa’da 7 termik santral yapıyorlar. Belediye olarak isyan eden biz varız. Bunlardan rahatsızlar.
– Pişman olduğunuz bir şey var mı?
Benimle beraber sekiz arkadaş ceza aldı. Deselerdi ki onlara ceza vermeyeceğiz, gider yatardım. Üzüldüğüm tek konu, belediye memurlarına ceza vermeleri.
– İtiraz sürecinden umutlu musunuz?
İtiraz hakkımız var. HSYK’ya, Anayasa mahkemesine, sonra AİHM’e gideceğiz. Ama bu davalar HSYK’dan dönmeli. Çünkü ihaleye fesat karıştırma davası değil. Hakim de diyor kararında: Kamu zararı yoktur, rüşvet yoktur, zimmet yoktur… Ama sonra bu ihaleye fesat karıştırmaktır diyor. Belediye başkanları kesinlikle ihale komisyonuna girmez. Ama ben sorumlusu olarak imza attım. Diğerlerine ceza vermiş olmaları çok acı.
TESLİM OLMAYI DÜŞÜNDÜM
– Yurtdışında ne kadar kalacaksınız?
Ben şu anda izinliyim. 20 yıllık dönemde hiç izin yapmadım.
– Yine de sizin için yurtdışına kaçtı diyecekler.
Tabii, diyecekler. Yurtdışına toplantı için gidince Valilik’ten izin almak lazım. Ama ben izin için çıktım.
– Dönecek misiniz? Kararınızı nasıl vereceksiniz?
Düşüneceğiz. Tek başıma karar vermeyi düşünmüyorum. 70 yaşımdayım. Sekiz yıl hapishanede mi kalırız… Sağlık sorunlarım da var, açık kalp ameliyatı geçirdim. Arkadaşlarla beraber gidip teslim olmayı da düşündüm. Ama sebepsiz yere bu zindanlara gidip yatmak?
Türkiye’de öğrenciler, basın mensupları hiçbir suçu yokken hapiste. Dokunan yanıyor işte. Türkiye’de bu adaletsizlik sürerken, “evet ya adalet buymuş” diyemem yani.
BELEDİYEYİM, TİCARETHANE DEĞİLİM
– Jeotermal şirketi kurmakta amacınız neydi?
Dikili’de Kaynarca yöresinin sıcak suyu çok zengindir. Kuyu açmak istedim, konutları, okulları bu yöntemle ısıtalım diye. Bir gün Binali Yıldırım geldi, ona jeotermali anlattım. Kuyu için paraya ihtiyacımız olduğunu anlattım. O da “Satacaksın! Sattığın parayla bir kuyu aç” dedi.
– Siz ne dediniz?
“Yanlış söylediniz galiba” dedim… “Ben belediyeyim. Hizmet üretmek zorunda olan bir kurumum. Ticarethane değilim ki!” Çok bozuldu.
– İkinci dava neyle ilgiliydi?
Küçük köy garajını 500 bine yaptırdım. İhaleye çıkardım, 3 trilyona sattım. Ama ihaleye yabancı bir şirket ismiyle girİLdiği için satamazmışım. Gerçekten bilmiyordum. Bu arada başkaları şikayet etmiş. Belediyeyi basıp evrakları almışlar. Savcı “ihaleye fesat olmadığını biliyorum, beş kuruş para yemeyeceğini de biliyorum. Yalnız 840 bin lirayı geçince kapalı ihale yapılır” dedi. Böylece ihaleyi iptal ettim. Ama olmayan ihaleden dava açıp ceza verdiler.
SAVCIYA “KATİLSİNİZ” DEDİM
– Bir dava daha var. Utanıyorum söylemeye. Deniz kenarından yol geçiyor. Her yıl birkaç insan ölüyor. Bu yolu islah etmek istedik. Kaymakam destekledi. Yolun her iki kenarına 2 km istinat duvarı yaptık.
– Kıyı kenar çizgisini ihlalden de ceza aldık. Duvarı yıksaydım ceza vermeyeceklerdi. 10 yıl ceza aldık. Savcıya “siz katilsiniz” dedim. Aynı durumda çok yer var. Denizin ortasında lokanta var.