Belediyelere kontörlü su sayacı tepkisi

Ergene2Kaynak: Açık Gazete, 22 Mart 2013

22 Mart Dünya Su Günü’nde yazılı bir açıklama yapan Ergene Platformu Sözcüsü Avukat Bülent Kaçar, sınırlı su varlığına sahip olan Türkiye’nin yeraltı sularını ve nehirlerini en hızlı kirleten ve tüketen ülkelerden biri olduğuna işaret etti. Suyun ticarileştirilmesinden doğan rantın sermayenin iştahını kabarttığına dikkat çeken Kaçar, suyun, alınıp satılan ekonomik bir mal haline gelmesinde dünyada birçok kurumun aktif rol oynayarak çokuluslu su şirketlerine ‘çalışma zemini’ yaratıldığını ve suyu piyasaya açan her adımın açık bir insan hakkı ihlali olduğu görüşünü savundu.

BM İLE KÜRESEL ŞİRKETLERİN DİLİ ORTAKLAŞTI

Birleşmiş Milletler’in 1977’de Arjantin’in Mar del Plata kentinde düzenlediği su konferansında, içme suyuna erişimin bir insan hakkı olduğu sonucunda birleşildiği anımsatan Kaçar, bu farkındalığın kısa süre içinde BM söylemi ile şirketlerin söyleminin ortaklaşmasına neden olduğuna dikkat çektiği açıklamasında şu ifadelere yer verdi: “BM’in 1992’de Dublin’de düzenlediği Su ve Çevre Konferansı’nda, bir önceki yaklaşımın tam tersi olarak, ‘suyun ekonomik bir mal’ olduğu kararı benimsenmiştir. Bu karar ile su piyasa koşullarına açılacak ve kamu hizmeti anlayışı dışına çıkarılabilecektir. BM’in Rio de Jenerio’da düzenlediği Çevre ve Kalkınma Konferansı’nda da suyun ‘ekonomik bir mal’ olarak çevreye duyarlı bir şekilde yönetilmesine ilişkin yaklaşımlar benimsenerek su bir üretim faktörü olan mal konumuna indirgenmiştir.”

YURTTAŞ SÖMÜRÜ ARACI OLMAK İÇİN GÜNDEME GELEBİLİYOR

Artık suyla ilgili tek kaygının, kar aracı olan bu malın, üretimi aksatacak bir tükenme ve kirlenme çizgisine düşürmeden kullanmak olduğuna işaret eden Kaçar, “Onlar için su bir metadır, suya ancak parasını ödeyen müşteriler ulaşabilir. Yoksul yurttaş – emekçi ise, ancak yeni sömürü aracı olabilme kapasitesi varsa sermayenin gündemine girebilir. Tarımda kullanılan suyun özelleştirilerek, çiftçinin tarlasının başına kontörlü su saati takılması, zaten ürününü maliyetinin altında satmak zorunda bırakılan çiftçimizin tarımsal üretimi ve tarlasını terk etmesi, kentlere göç etmesi anlamına gelmektedir. Çiftçinin suya ulaşamaması, tüketicinin gıdaya ulaşamaması anlamına gelmektedir” görüşünü savundu.

SU DEVLERİNİN İLGİ ODAĞI TÜRKİYE’NİN KALKINMA YARIŞI

1990’larda su hizmetlerinin aşamalı olarak özelleştirilmesiyle birlikte dünya su devlerinin ilgi odaklarından birinin de Türkiye olduğuna işaret eden Kaçar, uluslararası özelleştirme lobilerinin ‘Dünya Su Forumu’ gibi küresel toplantılarına ev sahipliği yapan Türkiye’nin kendini şiddeti gittikçe artan bir kalkınma yarışının içinde bulduğunu belirtti.

BELEDİYELERİN ÖNCE PARA SONRA SU ANLAYIŞI DEĞİŞMELİ

Açıklamasında, Trakya’daki bazı belediyelerin içme suyu hizmetini ön ödemeli kontörlü su sayacı uygulamasına dönüştürmesinin su hakkına ve sosyal hukuk devleti ilkesine açıkça aykırı olduğu kaydeden Kaçar, “Belediyelerin görevi olan kamu hizmeti ön ödemeye tabi tutulamaz. Suya erişim hakkı tartışılmasız bir insan hakkıdır. Dayatılan önce para sonra su anlayışı hemşehri değil müşteri olarak algılandığımızın göstergesidir. Tüm belediyeler ve Bakanlıklar suya ve su hakkına bakışını değiştirmelidir” ifadelerine yer verdi.

ERGENE ÖLÜM SAÇIYOR, İDARİ TEDBİRLER DERHAL UYGULANSIN

Trakya’nın alternatifsiz su varlıklarından biri olan Ergene Nehri ve havzasının çevresine ölüm ve hastalık saçtığına dikkat çeken Kaçar, çevre ve insan sağlığı yönünden tehlike yaratan sanayi faaliyetlerinin süre verilmeksizin durdurulması hükmünün derhal uygulanmasının yasal zorunluluk olduğu kaydedilerek devletçe kirletenlere karşı etkin idari tedbirlerin derhal uygulanmasını talep etti.

SU HAKKINI SAVUNMA ÇAĞRISI

Kentsel ve kırsal alanda yaşayan tüm yurttaşların, içme ve kullanma gereksinimlerini karşılayan suyu piyasaya açan her adımın açık bir insan hakkı ihlali olduğunu belirten Kaçar, açıklamasını şu çağrıyla noktaladı: “yalan ve talana artık yeter. Doğamıza ve yaşam alanlarımıza yönelik bu yıkım politikalarına izin vermeyelim. Havasını, suyunu, toprağını yani yaşamı savunan herkesi bu süreçte doğanın sömürülmesini engellemeye ve su hakkımızı savunmaya çağırıyoruz.”