Alakır susmayacak!

Alakirin Sesi

Alakirin SesiAlakır Nehri üzerinde yapımı süren ve planlanan HES’lere açılan davaların çoğu “yürütmeyi durdurma” kararıyla sonuçlanmasına rağmen inşaatlar tam gaz devam ediyor. Bu hukuksuzluğun başlıca nedenlerinden biri projelerde davacılarla alay edercesine yapılan ufak değişiklikler.İnanmayacaksınız ama Kürce I HES projesine karşı kazanılan dava, projenin adını sırasıyla Kürce II olarak değiştirmek suretiyle bertaraf edilebiliyor. Bazı davalar da süre aşımı nedeniyle kabul edilmiyor. Hal böyle olunca “hukukla hukuksuzluk” oyununun kaçıncı perdede olduğunu bırakın sıradan vatandaşı, avukatlar bile takip etmekte güçlük çekiyor.

Oyunun son perdesinde Kürce HES’inin kapakları 5 Aralık 2012’de mahkeme tarafından “yürütmeyi durdurma” kararıyla açılmıştı. Ancak aradan haftalar geçmesine rağmen karar uygulamaya konmadı. Bunun üzerine kararının uygulanması için Change.org üzerinden bir kampanya başlatıldı. Yaklaşık 7000 kişinin attığı imza sayesinde Kaymakamlık ve Jandarma harekete geçerek Kürce HES’in baraj kapaklarını 26 Şubat 2013 tarihinde açtı. Ama Alakır ancak 22 gün akabildi. Zira yeni bir mahkeme kararıyla barajın kapakları tekrar kapatıldı. Alakır’ın Kürce kelepçesi kilitlenince de toprağın damarlarına su gitmez oldu. Bu gidişat en kısa zamanda durdurulmazsa kangren olan toprağın canlıları bir kaç megawatt elektrik üretimi için yok olacak. Alakır’ın köylüleri ise susuz topraklardan göç etmek ve geleneksel yaşam biçimlerinden kopmak zorunda kalacak.

Alakır Nehri Kardeşliği bu kararın temyizine gideceklerini belirtip, bununla yetinmeyeceklerini, HES’lere karşı mücadelenin sadece hukuksal değil, bilimsel ve eylemsel alanlarda da devam edeceğini söylüyorlar. Nitekim onlar Alakır’ın Sesi adlı üç müzk albümü yapmışlar. Albümlerinin sokaklarda satılmasından elde edilen parayı Alakır Vadisi’nde inceleme yapan bilirkişiye ve tuttukları avukatlara veriyorlar. Alakır’ın kardeşleri ayrıca barajlar ve HES meselesini ele alan “Anadolu’nun İsyanı – Canımızı Veririz Suyumuzu Asla” adlı bir belgesele de katkıda bulunmuş. Onlar, Bey Dağları’ndan doğup Akdeniz’e varmadan önce 62 km boyunca akan Alakır Nehri’nde kurulma ya da planlama aşamasında olan 8 HES’in hikayesini son üç senedir Türkiye’nin gündemine taşıyor.

Alakır’ın kardeşlerinden biri de Birhan Erkutlu. Birhan 2003 yılında Irak Savaşı’na karşı barış eylemlerine katılmış. Dönüşte hayat arkadaşı Tuğba Günal ile başka bir hayat mümkün diyerek yola düşmüş. İki genç kendilerini iklimi ve doğasıyla “yeryüzünde cennet” denilen yerlerden birinde, Alakır Vadisi’nin Kuzca Köyü’nde bulmuşlar. Burada şehir hayatının ezberlerinden birer ikişer arınıp, toprak ve suyla sıfırdan başlamışlar. Toprağı suyla karıp evlerini, yemeklerini ve yeni hayatlarını baştan kurmuşlar. Birhan yaşamlarındaki bu değişimin, sağlıklı içme suyu, sağlıklı gıda ve sağlıklı ikame haklarının peşinden gitmeye karar vermeyle başladığını söylüyor. Vadilerine HES firmasının kepçeleri girdiğinde ise bu hak mücadelesinin ölçeği büyüyor. Birhan, şehir mesafesinden HES’lerin yarattığı yıkımın yeterince anlaşılmadığını söylüyor. Hergün kesilen ağaçları, susuzluktan ve açlıktan ölen hayvanları görmek, olup biten bu vahşeti insanlara anlatmayı kaçınılmaz bir görev haline getiriyor.

Hukuğun bir ileri iki geri gittiği bir yerde hakkının peşinden giden herkesi çok çetin bir mücadele bekliyor. Bu mücadele yaşam boyu sürecek cinsten. Bu mücadelede insanın haklıyken haksız düşmesi, suyunu ve toprağını en barışçıl yöntemlerle savunduğunda bile terorist damgası yemesi an meselesi. Bu mücadelenin ölçeği görünenden çok büyük. Bu bir varoluş mücadelesi. Zira, tüm dünyada küçük bir azınlık dışında, herkesin ve her canlının temel yaşam hakları muazzam bir gaspın cenderesinde. Bu gaspın bahanesi çok; 2013 hedeflerine ulaşmak, enerjide dışa bağımlılıktan kurtulmak, daha çok ekonomik üretim, daha hızlı kalkınma vs. Uzunu kısası, cılızı gürü tüm akarsular bu gasp furyasından en fazla payı alıyor. Yaşam kaynağı su, enerjinin hammaddesine çevrilerek kirletilip tüketiliyor. İnsanın, kurdun, kuşun ve gelecek nesillerin su hakkı çalınıyor. Suyun öz hakkı çalınıyor.

Türkiye’de Alakır, Dicle, Fırat, Munzur ve Çoruh gibi yüzlerce akarsuyun, dünyada Amazon, Mekong, Nil ve Ganj gibi binlerce nehrin hak mücadeleleri tıpkı suyun akıp denize, denizlerin okyanusa ulaşması gibi bütünle buluşmalı. Çünkü suyumuz bir, toprağımız bir, mücadelemiz bir. Buluşmak ve tekleşmeden birleşmek için harekete geçmek gerekiyor. Akarsular akıp okyanuslara ulaşacak, insanlar harekete geçip aynı hak mücadelesinin parçası olacak. Nehirlerin şırıltısı insanların sesine, su toprağa karışacak.

Akgün İlhan

http://marksist.org