Kaynak: Açık Gazete, Yusuf Yavuz, 27 Nisan 2013
Bütün dünyada nükleer projelerden vazgeçilirken ülkemizdeki nükleer dayatma konusunda yaşanan gelişmeleri vurdumduymazlık ve aymazlık olarak niteleyen Derelerin Kardeşliği Platformu (DEKAP) Sözcüsü Ömer Şan, Erivan’daki Metsamor nükleer santralindeki sızıntıların Türkiye’nin doğusunda etkisini gösterdiğine dikkat çektiği açıklamasında, HES’lerin de Çernobil’den farklı olmadığını öne sürdü.
DEKAP SÖZCÜSÜ ÖMER ŞAN: ‘ÇERNOBİL HALA ÖLDÜRÜYOR’
Ukrayna’nın Çernobil kentindeki Nükleer Enerji Reaktörünün 26 Nisan 1986’da patlamasıyla ortaya çıkan felaketin üzerinden tam 27 yıl geçti. Patlamanın ardından radyasyon yüklü bulutların insan yaşamını ve doğayı tehdit ederek ölümcül sonuçlar doğurduğuna işaret eden DEKAP Sözcüsü Ömer Şan, Çernobil felaketinin yıldönümü nedeniyle yaptığı açıklamada, “çeşitli bilimsel veri ve raporlara göre ‘Çernobil faciası’nın bu etkileri hala bizleri etkilemeye devam ediyor! Çernobil hala öldürüyor!” dedi.
KARADENİZ İNSANI ÇERNOBİL’İ UNUTMAYACAK
“Doğu Karadeniz’in hemen her evinde Çernobil’in etkileriyle yaşanan kanser ölümleri devam ederken, çocuklar sakat doğmaya, insanlarımız amansız kanser hastalıklarıyla mücadeleye devam ederken Çernobil’i unutabilirler mi?” sorusunu yönelten Şan, “Çernobil nükleer faciasının bu olumsuz etkileri hala insanlarımızın genlerinde yaşıyor. Aradan geçen 27 yılda, yurdumuz insanı ve özellikle de Karadeniz insanı Çernobil’i unutmadı, unutmayacak ve unutturmayacak!” ifadelerini kullandı.
AYMAZLIK BUGÜN DE DEVAM EDİYOR
Felaket sonrasında yapılan uyarılara, verilen tepkilere kulak asmayan, gerçek dışı rapor ve açıklamalara imza atarak halkı yanıltanları unutmadıklarını kaydeden Şan, “ne yazıktır ki bugün de aynı anlayış, aynı kafa, aynı vurdumduymazlık, aymazlık ve pişkinlik devam etmektedir! Bugün hala Çernobil’in bu etkilerini saklayarak, Çernobil’i aklamak için oluşturulan komisyonlarda, ülkemiz ve bölgemizdeki kanser vakalarındaki artış ve çeşitliliğin ‘psikolojik’ sonuçlara bağlanması, aynı aldatmacanın devam ettiğinin en açık göstergesidir” görüşünü savundu.
NÜKLLER, ‘EVDEKİ TÜPGAZ’A İNDİRGENEREK DAYATILIYOR
İki yıl önce Fukuşima’da yaşanan nükleer felaketin etkilerinin de hala insanların üzerinde dolaştığını kaydeden Şan, “bütün dünyada nükleer karşıtlığı hız kazanıp, nükleer projelerden vazgeçilirken; ülkemizdeki nükleer dayatma konusunda yaşanan gelişmeler bu vurdumduymazlık, aymazlık ve pişkinliğin diğer bir göstergesidir. Bu dayatmacı zihniyet; nükleer konusunda yanlış yaptıklarını, yanıldıklarını kaydederek dünyadan özür dileyen Japon Başbakanı’nın açıklamalarına karşın; nükleer santralleri ‘evdeki tüp gaz’ boyutuna indirgeyerek; Sinop’tan, Mersin’e ve Trakya’ya kadar doğal yaşam alanlarımıza nükleer santral yapmak için direnmekte ve savunmaktadır” dedi.
TÜRKİYE’NİN DOĞU SINIRINDAKİ METSAMOR TEHLİKESİ
Çernobil’in bir benzeri olan Ermenistan’ın başkenti Erivan’daki Metsamor Nükleer Santralinde de aynı tehlikenin bulunduğuna işaret eden Şan, yıllardır Metsamor Santralinde yaşanan sızıntılar, özellikle doğu bölgelerimizde etkisini gösterdiğini ve tehlike boyutunda ölçümler yapıldığını kaydederek, “hemen başımızın ucundaki bu tehlike göz ardı edilerek, neredeyse hiçbir önlem alınmazken; yaşamın vazgeçilmezi sularımız, derelerimiz, vadilerimiz, doğa ve bütün bunların ayakta tuttuğu, var ettiği yaşamlarımız, siyasi iktidarların ve şirketlerin topyekûn saldırılarıyla karşı karşıyadır” uyarısında bulundu.
‘HES’LER DE ÇERNOBİL’DEN FARKLI DEĞİL’
Ülke genelinde yaşam alanlarına geri dönüşümsüz zararlar veren hidroelektrik santrallerinin(HES) de Çernobil’den farklı olmadığını ileri süren Şan, “Çernobil’deki emperyalist çıkar ve paylaşım hesaplarının bu kez HES’ler üzerinden insan ve doğal yaşamı tehdit etmekte; sularımız, vadilerimiz ve derelerimiz, kısacası tarihi, sosyal ve kültürel değerlerimizi barındırdığımız doğal yaşam alanlarımız rant ve çıkar hesapları ile yağmalanmaktadır.
YÜKSEK GERİLİM HATLARI KANSERİ TETİKLİYOR
HES ‘lerde üretilen enerjinin nakledilmesi için tarım alanları ve kentleri sarmalayacak olan yüksek gerilim hatlarının görmezlikten gelindiğine dikkat çeken Şan, yüksek gerilim hatlarının da Çernobil benzeri kanser vakalarının tetikleyicisi olduğunun hazırlanan bilimsel raporlarla da ortaya konulduğunu öne sürdüğü açıklamasında ayrıca şu görüşlere yer verdi:
HALKA ŞİRKETLER ARASINDA MÜCADELE DEVAM EDİYOR
“Siyasal iktidar, süreci hızlandırmak için bütün hukuksuzluklar ve yasa tanımazlıkların yanında yasaları değiştiriyor, yöre halkı ve şirketler arasında devam eden mücadelede şirketlerin yanında saf tutup, halka sırtını dönüyor. Köylülerimize biber gazı, cop ve tazyikli sularla saldırılıp, vatan sevmezlik ve teröristlikle suçlanıyor! Bu zor koşullar altında bile su, toprak ve yaşam mücadelesi veren yaşam savunucuları ve köylüler teslim olmuyor.
ATA TOPRAKLARINDAN GÖÇE ZORLANIYORUZ
HES projeleriyle, termik santrallerle, güvenlik amaçlı sınır barajlarıyla, nükleer santrallerle, maden aramaları ve taşocaklarıyla; elektrik, mera, kıyı ve orman kanunlarıyla insanca yaşam hakkımız elimizden alınarak, hayatlarımız sermaye sahiplerinin insafına teslim ediliyor. Atalarımızın, dedelerimizin yüzyıllardır koruyup kolladığı, bizlere gelecek nesillere aktarmak üzere emanet ettiği yaşam alanlarımızdan göçe zorlanarak yurtsuzlaştırılıyoruz. Bütün bunların karşısında bilime dayalı, akılcı ve insancıl yaşam hakkımız olarak, doğal yaşam alanlarımıza verilmek istenen geri dönüşümsüz zararları önlemek için HES projeleri başta olmak üzere bütün bu projelere karşı demokratik ve hukuksal mücadelemizi kararlılıkla sürdüreceğiz.”