Kaynak: Açık Gazete, Yusuf Yavuz, 16 Aralık 2013
Başbakan Erdoğan: ‘Maşallah orada da karlar var. Karları da artık değerlendireceğiz!’
Türkiye kar altında elektrik kesintileriyle karanlığa gömülürken, Orman ve Su İşleri Bakanlığı’nın toplu açılış töreninde konuşan Başbakan Erdoğan, video konferans yoluyla Şanlıurfa’nın Suruç ilçesindeki su kanalının açılışını yaptığı sırada bölgede kar yağdığını görünce, “Artık su akar Türk bakar yok. Artık su akar Türk yapar var. Maşallah orada da karlar var. Karları da artık değerlendireceğiz” dedi.
ELEKTRİKLER KESİLİNCE DOKTORLAR EL FENERİYLE AMELİYAT YAPTI
Türkiye’nin dört bir yanında yaşanan kara kış manzaralarına bir de elektrik kesintileri eklenince milyonlarca yurttaş mağdur oldu. İstanbul, Ankara gibi metropollerin dışında Isparta’dan Diyarbakır’a kadar ülkenin dört bir yanında yaşanan elektrik kesintileri, eğitimden sağlığa birçok alanda günlük yaşamı da felç etti. İki gün önce Isparta’da yaşanan elektrik kesintisi yüzünden Isparta Devlet Hastanesi’nde gerçekleştirilen dört ayrı ameliyatın yarım kaldığı, doktorların cep telefonu ve el feneri ışığı ile ameliyata devam ettiği öne sürüldü.
BAKAN EROĞLU: ‘HES’LER OLMASA TÜRKİYE ELEKTİRİKSİZ KALACAKTI’
Ancak ülke genelinde bunlar yaşanırken Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu, önceki gün TBMM’deki bütçe görüşmeleri sırasında yaptığı konuşmada, HES’lere karşı çıkıyorsunuz ama HES’ler olmasaydı bugün Türkiye elektriksiz kalacaktı” görüşünü savundu.
KAMUOYU ENERJİ KONUSUNDA HANGİ BAKANA İNANACAK
Bakan Eroğlu’nun bu açıklaması, AKP hükümetinin bakanları arasındaki görüş ayrılıklarını bir kez daha ortaya koydu. Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar, geçtiğimiz ay yaptığı açıklamada, Türkiye, yılda 60 milyar dolarlık enerji ithal ettiğini belirterek, “Nükleer santral olmadan bu işin altından kalkamayız. HES’lerle de olmaz. HES’lerle ufak dereleri mahvediyoruz” ifadelerini kullanmıştı.
Bakan Bayraktar’ın tartışma yaratan açıklaması, HES’lerle büyük oranda tahrip edilen ve zaten tahsis edecek su kaynağı kalmayan Türkiye’de kamuoyunu nükleer pazarına ısındırma çabaları ve seçim öncesi kırsalda oluşan tepkileri yumuşatma “HES’abı’ olarak yorumlandı.
‘MAAŞALLAH ORADA KARLAR VAR, KARLARI DA DEĞERLENDİRECEĞİZ!’
Aylardır kendini tekrarlayan konuşmalarını sürdüren Başbakan Erdoğan ise, Orman ve Su İşleri Bakanlığınca yapımı tamamlanan 113 tesisin 11 Aralık’ta Ankara’da gerçekleşen toplu açılış töreninde de ezberini bozmadı. Törende konuşan Başbakan Erdoğan’ın, video konferans yoluyla açılışını yaptığı Şanlıurfa’nın Suruç ilçesindeki sulama istasyonunun bölgedeki verimi arttıracağını belirterek dile getirdiği, “Yani artık su akar Türk bakar yok. Artık su akar Türk yapar var. Maşallah orada da karlar var. Karları da artık değerlendireceğiz. Artık inşallah boşa hiçbir şey gitmeyecek” ifadeleri dikkat çekti.
Başbakan Erdoğan’ın Suruç’ta yağan karlara adeta göz diken değerlendirmeleri şimdilik espri gibi görünse de bugün enerji üretmek için yapılan su kullanım hakkı anlaşmalarının yakın gelecekte yağan karları, yağmuru ve hatta havadaki bulutu bile kapsayacağı bilinen bir gerçek.
‘TÜRKİYE ELEKTRİĞİNİN YÜZDE 40’INI KULLANAMIYOR’
Ancak ne Başbakan Erdoğan’ın ne de Bakanların açıklamaları Türkiye’nin ‘kara kış’ yaşadığı bu günlerde yaşanan elektrik kesintilerinin ardından ortaya çıkan sorulara yanıt verecek nitelikte değil. Bakan Eroğlu’nun “HES’ler olmasaydı Türkiye elektriksiz kalırdı” açıklaması tam anlamıyla bir yanıltmaca. Zira geçtiğimiz Ekim ayında Sinop’ta kurulacak nükleer santral için Japonlarla masaya oturan ve anlaşma imzalayan Türkiye’nin enerji politikalarına yönelik çarpıcı eleştirilerde bulunan nükleer fizikçi Prof. Dr. D. Ali Ercan, Türkiye’nin mevcut elektrik kapasitesinin yüzde 40’ını kullanamadığını, yüzde 15’inin ise kaçak kullanıldığını, bir başka deyişle ‘çalındığını’ belirterek, “yüzde 15 hırsızlık demek, Türkiye’de her yedi kişiden birinin ‘hırsız’ olduğunu gösteriyor” görüşünü dile getirmişti.
HES’LERDEN ÜRETİLEN ELEKTRİK AVRUPA’YA SATILACAK
Akıllardaki bir başka soru ise Türkiye’de üretilen elektriğin ne kadarının yurt dışına ihraç edildiği konusu. Bu konuda HES’lerle ilgili yapılan yatırımların hemen hepsinin gerekçelerinden biri olarak gösterilen “enerjideki dışa bağımlılığın azaltılacağı” yönündeki argümanı çürüten gerçekler var. Örneğin birkaç ay önce Isparta Yukarı Köprüçay Havzasında yapımına başlanan Kasımlar Barajı ve HES projesi için bakanlığa sunulan raporun gerekçe bölümünde, “Kasımlar Barajı ve HES Türkiye ekonomisine ve enerji pazarına katkıda bulunacaktır. Bunun yanı sıra Türkiye’nin ürettiği ‘yeşil enerji’ miktarına katkıda bulunacak, Kyoto Konferansı kayıtlarına göre, hali hazırda enerjilerinin yüzde 22’sini ‘yeşil enerji’ olarak tüketmeleri gereken Avrupa ülkelerine enerji ihracatı imkânına da katkı sağlayacaktır” ifadelerine yer verilmesi, bu konudaki uygulamanın kamuoyuna gösterilenden uzak olduğunu ortaya koyuyor.
HES’lerin ‘yeşil enerji’ olduğu savının, birçok uzman tarafından reddedilmesi bir yana ‘Avrupa’ya yapılacak enerji ihracatına katkı sağlama’ beklentisi ve alım garantisi pek çok şirketin iştahını kabartmaya yetiyor.
‘KURULU GÜCÜN YARISI TÜKETİLİRKEN NASIL ENERJİ SORUNU OLUYOR’
HES’lere ve çevre suçlarına karşı açtığı davalarla tanınan avukat Yakup Şekip Okumuşoğlu, HES’lerin yarattığı yıkımı savunmak, termik ve nükleer gibi yatırımlara da gerekçe yaratmak adına Türkiye’nin enerji açığının cari açık nedeni olduğu söylemlerini dilinden düşürmeyen siyasilerin yanıtlaması gereken pek çok soruyu gündeme getirdiği bir değerlendirmede bulunarak, “Dünyanın şanslı sayıdaki ülkesi hariç hemen her ülke petrol ve doğalgaz ithal etmektedir. Ama mesela dünyanın her ülkesi elektronik eşya, parfüm, bijuteri ithal etmez. Ama Türkiye mesela aynı miktar tutarında elektronik eşya, parfüm ve bijuteri de ithal etmektedir. Cari açıktan bahsediliyorsa ithal edilen bu kalemlerden de bahsedilmelidir. Diğer yanda Türkiye’nin bir enerji sorunu olup olmadığının samimi olarak tartışılması gerekir. Türkiye’nin bugün itibarı ile 61 bin MW üzeri kurulu gücü varken ve ortalama 30 bin MW elektrik tüketirken, bu yıl Haziran ayında bir günde rekor bir taleple ancak 37 bin MW tutarında bir tüketim talebi olabilmişken nasıl bir enerji sorunumuzun olduğu anlaşılamamaktadır. Üretilen elektriğin ne kadarının yurt dışına ihraç edildiği hakkında da bilgi verilmelidir” tespitinde bulunuyor.
ENERJİ, ÜRETİMDEN DAĞITIMA ÖZEL ŞİRKETLERİN İNSAFINDA
Başbakan Erdoğan’ın “Allah’ın suyunu paraya çeviriyoruz” sözlerinden sonra Allah’ın karını da paraya çevireceklerine işaret eden konuşmasından da anlaşılacağı gibi, ağaçtan kuşa, topraktan suya yaşamın tüm enerjisini paraya tahvil eden bir anlayışın dayatıldığı bu dönemde en temel hak ve ihtiyaçların kapitalizmin insafına terk edildiğine tanıklık ediyoruz.
YA HES’E RAZI OLURSUN YA DA KIŞ GÜNÜ ELEKTRİKSİZ KALIRSIN
Enerjinin, üretim araçlarından dağıtım ağına kadar özelleştirilmesinin yarattığı açmaz, kışın en zorlu günlerinde halka ölümü gösterip sıtmaya razı eden bir enerji politikasını dayatıyor: Ya yaşam alanlarını yok etme pahasına HES’lere, nükleere, termiğe razı olursun, ya da kış gününde elektriksiz kalırsın.