Kaynak: Mikdat Kadıoğlu, Milliyet, 9 Şubat 2014
Neden radar görüntülerinde Marmara ve Karadeniz kıyılarıyla birlikte Trakya tarafındaki yağış ekoları İstanbul’u üç taraftan kuşatıyor ama İstanbul üzerine gelince bir anda kayboluyor?
Şehirleşmenin şehir iklimine etkisini en iyi karlı havada uçaktan bakınca; kentleri karsız, kırları karlı görünce anlarsınız.
Meteoroloji Genel Müdürlüğü’nün internet sayfasındaki radar ürünlerini yağışın nerede olduğunu görmek için ziyaret ederim. Özellikle de “Beklenen yağış nerede kaldı?” diye bu sayfaya demir atarım. 26 Ocak 2014’te güneyden gelen yağışı radar görüntülerinden takip ediyordum. Tuhaf bir şekilde Marmara Denizi’nden İstanbul’a yaklaşan yağış ekolarının İstanbul’un (deniz değil) beton kıyılarında yok olduğunu gördüm. “Rastlantıdır” deyip geçtiğim bu durumun 28 Ocak’ta da tekrarlandığını görünce, ilginç olduğuna karar verdim.
Neden radar görüntülerinde Marmara ve Karadeniz kıyılarıyla birlikte Trakya tarafındaki yağış ekoları İstanbul’u üç taraftan kuşatıyor ama İstanbul üzerinde kayboluyor?
Bu önemli soruya bilimsel araştırma yapmadan kesin bir cevap vermek mümkün değil. Ancak literatürden, şehirleşmenin yerel yağışlara etkisi konusunda bilinen genel şeylerden bahsedip fikir yürütebiliriz.
Artan şehirleşme yerel hava şartlarını etkiliyor
Yer ile hava arasında sınırı oluşturan çok ince hava tabakasına “sınır tabaka” diyoruz. Artan şehirleşme, işte bu sınır tabakada ve dolayısıyla yerel hava şartlarında beklenmeyen değişikliklere yol açabiliyor. Aslında 1800’lerde endüstriyel devrimin başlamasıyla, kentleşmenin hızlanarak arttığı şehirlerde ve civarında iklim değişiminin başladığı biliniyor. Kentler büyüdükçe, kent iklimi de çevresindeki kırsal bölgeden çok daha farklı olur. Nitekim kent gecelerinin, kırsal bölgelerin gecelerinden daha sıcak olduğunu (“şehir ısı adası”) şehri kaplayan duman ve sis tabakasından da anlayabiliriz.
Şehirlerde iklimin değiştiğini gösteren en somut örnek, sıcaklığın değişmesiyle yağışın değişen tipi ve pürüzlülük nedeniyle de artan yağış miktarıydı (“şehir yağmur adası”). Genel bir kanıya göre kırsal alanlara nazaran şehirlere daha az kar fakat daha çok yağmur yağar. Ayrıca yüzeyi çok pürüzlü ve zayıf rüzgarları olan şehirler, hava sistemlerinin hareketlerini engeller ve şehir üzerinde daha fazla kalmalarına neden olur. Şehirsel ve kırsal alan yağışlarını inceleyen birçok araştırma, şehir üzerine düşen yağış miktarının en yakın kırsal kesime düşen yağış miktarından yüzde 10 daha fazla olduğunu göstermişti.
İstanbul’un havasında toz miktarı çok yüksek
İstanbul’da da şehirleşme ile yıldan yıla bina yoğunluğu ve dolayısıyla sürtünme artıyor. Böylece rüzgar şiddetinde de bir azalma gözleniyor.
Bu şekilde rüzgarın sakinleşmesi sonucu, yağış getiren sistemlerin, biraz da şehrin oluşturduğu pürüzlülükten dolayı şehir üzerinde kırsal kesime nazaran daha fazla kalarak şehir merkezlerinin daha fazla yağış almasına neden olduğunu 1995 yılında yaptığım bir çalışmada göstermiştim.
Fakat söz konusu radar gözlemleri bugün çok farklı bir duruma işaret ediyor. Sanki Japonya’nın megakentlerinde yaşananlara benzer bir durumla karşı karşıyayız. Çünkü Seiguti ve Tamiya 1970’te yaptıkları bir çalışmada Japonya’nın en kirli üç şehri Tokyo, Osaka ve Nagoya’da gözlenen yağışın kırsal kesimlere göre giderek azaldığını belirlemişler. Özellikle İstanbul havasında kükürt gibi klasik hava kirleticileri çok azalmışken, toz miktarı hâlâ çok yüksek seyrediyor. Sonuçta toz gibi partiküller, bulutlardaki su buharı için yoğuşma çekirdeği görevi görür. Bulut tohumlama çalışmalarından da bilindiği gibi, bulutların yoğuşma çekirdekleri ile aşırı tohumlaması sonucu, buluttaki su damlacıkları yeterli büyüklüğe ulaşamadığı için gözlenen toplam yağış miktarında önemli azalmalar olur.
Söz konusu iki radar görüntüsünde güneybatıdan İstanbul’a yaklaşan alçak basınç merkezleri var. Bu merkezlerin rüzgarları Bursa ve Kocaeli’ndeki toz gibi hava kirleticilerini de İstanbul’a taşıyor olabilir. Bu durumda, “rüzgar altı” olan Trakya’da yağışın artmasının ama İstanbul üzerinde azalmasının, şu ana kadar yapılmış bilimsel çalışmalara benzer bir durum olduğunu söyleyebiliriz.
Sonuç olarak Avrupa’nın tek megakenti olan İstanbul’da “şehir ısı adası” giderek büyürken, “şehir yağmur adası” kayboluyor.