Kaynak: Milliyet, 4 Eylül 2012
Yemyeşil bir vadinin eteğindeki Çağlayan ve Arılı derelerinin arasında yaşayan Fındıklılar, bölgeye yapılacak HES’lere karşı çıkmak için yıllardır direniyor. İki yıldır süren etkinlik artık eğlenceli bir direniş oldu.
“Su hayattır, satılamaz.” “Dereler özgürdür, özgür akacak.” “Doğana, kültürüne, barışa sahip çık.”,“HES’lere inat yaşasın hayat.”
Yemyeşil bir vadinin eteğinde, ellerinde rengarenk pankart, üstlerinde yöresel kıyafetlerle böyle haykırıyordu Fındıklılılar… Çağlayan ve Arılı derelerinin arasında yaşayan halk, bölgeye yapılacak HES’lere karşı çıkmak için yıllardır direniyor.
Bu direniş iki yıldır bir şenliğe dönüştü. Viçe Platformu Çevre, Kültür ve Barış Şenliği önceki hafta sonu yapıldı. Şenliğin açılışında konuşan Has Parti Genel Başkan Yardımcısı Mehmet Bekaroğlu: “Viçe Platformu bundan üç yıl önce yine bu parkta bir sohbette doğdu” diye anlattı: “Laz, Hemşinli, Viçeli olmak, Viçe kültürüne sahip çıkmak bu platformda toplanmak için yeterli. Şenliği özellikle 1 Eylül Dünya Barış Günü’ne denk getidik. Ülkemiz ve bölgemiz iyiye gitmiyor. 1 Eylül, 1939’da Nazi Almanya’sının Polonya’ya saldırdığı gündür. Maalesef bugün coğrafyamızda böyle olaylar oluyor. Bu coğrafyanın zenginlikleri herkese yeter. Bir grup insan diğerlerinin haklarını gasp ediyor”.
Arhavi Derelerini Koruma Platformu sözcüsü Hamdi Gökdeniz ise Konaklı-Kemerköprü arasında çadır kurup HES’lere karşı geldiklerini söyledi ve sordu: “Kimin vadisini, suyunu hapsediyorlar? Kimin yaşam hakkını kime peşkeş çekiyorlar? Ağzı dili olmayanın, doğanın hakkı boynumuza vebal değil mi?”
Fındıklılı gençler adına konuşan Ayşegül Gümüşkaya da “Biz yok edilen doğanın, yok sayılan bir kültürün taşıyıcılarıyız” dedi, “Ve geleceği birlikte kuracağız”.
24 HES projesini durdurdu
Kendisi de Fındıklılı olan Mehmet Bekaroğlu, derelerin de kültürün bir parçası olduğu inancını taşıyor: “Taştan taşa atlamak, o derelerin yosun bağlaması… Bunlar buraların kültürü. Buradan kazanılacak para, bu kültürün karşılığı olamaz. Enerji kaçağını önlemek için harcanacak para, HES’ler için harcanacak olanın beşte biri. Mesele sadece enerji olsaydı, böyle bir yatırıma gerek olmazdı.”
Fındıklı iki dere arasında bir ilçe; Çağlayan ve Arılı. İlçenin nüfusu 10 bin. Bu sayı, yaz aylarında Fındıklılı olup da dışarıda yaşayanların gelmesiyle ikiye katlanıyor. 2007’de Çağlayan deresinde Paşalar HES projesiyle başlamış ilçenin mücadelesi. Şu anda iki dere üzerinde 24 HES projesi var. Ancak halkın tepkisi nedeniyle hiçbirine başlanmış değil.
Ölene kadar uğraşacağım
37 km’lik vadiyi Fındıklı halkı büyük bir kararlılıkla koruyor. HES ihalesini alan firmalar, bugüne kadar vadiye girebilmiş değil ama şu anda birkaç iş makinesi dereler etrafında çalışıyor. Fındıklı Derelerini Koruma Platformu aktivisti Osman Zorlucan, Arılı deresinde “Islah edeceğiz” deyip çalışmalara başladıklarını anlatıyor. Her yerde inşaat tepeden başlarken burada son noktadan başlanmış. Derenin denize yakın yerlerinde istinat duvarları inşa edilmiş, kıyılara dökülen betonlarda demir filizleri görülüyor. Zorlucan, bu işlemlerin halk tarafından geç fark edildiğini söylüyor.
İnşa edilen duvarlar derelerin hem insanlarla hem de hayvanlarla ilişkisini çoktan koparmış bile. Balıklar yuva yapamıyor, Fındıklı’nın benekli alabalığı neredeyse hiç yetişmiyor. Dereye düşen hayvanlar geri çıkamıyor. Eskiden yüzülen bu dereye, artık bulanıklaşan suyu nedeniyle kimse giremiyor.
Derelerin Kardeşliği Platformu üyeleri “Türkiye’deki HES projeleri suyu tünellere hapseden ve ticarileştiren projeler” diyor ve devam ediyorlar: “Bana göre Türkiye’nin enerjiye ihtiyacı yok. Trafo ve iletim hatları yenilenirse yüzde 17-25 tasarruf sağlanıyor, A sınıfı gereçler kullanılırsa yüzde 10, tasarruflu ampuller kullanılırsa da yüzde 17-18 tasarruf ediliyor”.
Fındıklı halkı da HES projelerinin yalnızca enerjiyi kapsadığına inanmıyor. Ortak kanı, suyun bu yolla ticarileşeceği, satışa açılacağı. Bu nedenle de “Bir çapa bile vurulamaz buraya” kararlılığı içindeler.
Fındıklılılar, DSİ ile HES projesini yapacak şirketler arasındaki sözleşmeye ulaştıklarını ve o sözleşmenin 8. maddesinde “enerji, içme, tarım suları için ortak tesis” sözünü gördüklerini söylüyor. Bu, “suyun satılması” anlamına geliyor. Şirketlerin ilçeye istihdam sağlayacağını anlatmasına rağmen, Fındıklılılar bunun da göz boyama olduğunu düşünüyorlar: “Fındıklı’da 24 HES yapmak istiyorlar ama burada 24 elektrik mühendisi yok ki… Ancak vasıfsız işçi çalıştırırlar.”
Fındıklı yeraltı suları olmayan; yağmur ve kar sularıyla yaşamını sürdüren bir coğrafyaya sahip. HES’ler aynı zamanda ilçenin suyla ilişkisinin kesilmesi demek. Yağmur ve nem olmazsa, çay da olmuyor. Son söz, HES protestolarında başı çekenlerden 70 yaşındaki Melahat Alişan’ın… On beş gün boyunca dere kenarındaki çadırda yatıp kalkıp nöbet tutmuş. Masmavi gözleri çakmak çakmak, “Annem beni dere kenarında doğurmuş. Yaşım geldi 70’e… İki kemik kalana kadar uğraşacağım” diyor. “Eğer istedikleri paraysa iki evim var satarım, oradan buradan toplar Başbakan’a gönderirim. Yeter ki bu dereleri bize bağışlasın”.