Kaynak: Açık Gazete, Yusuf Yavuz, 8 Kasım 2012
Bir zamanlar Batı Anadolu’nu en uzun nehri olarak bilinen Büyük Menderes’i görenler hayrete düşüyor.
Denizli’nin Çal ilçesinde Büyük Menderes Nehri üzerinde inşasına başlanan 13,49 MW Kurulu Güce sahip olan ‘Akkent Çalkuyucak HES Projesi’nin yarattığı tahribattan dolayı küçük bir dereye dönüşen bir zamanların görkemli nehrinde doğal yaşam tehdit altında. Bir süre önce inşat atıklarını Büyük Menderes’e döktüğü iddialarıyla gündeme gelen HES projesinin şantiyesi ise Çalkuyucak köyünün içine kurulması nedeniyle tepki çekiyor.
Denizli’de bir grup doğasever tarafından kurulan Doğa Sevenler Derneği (DOSEV) üyeleri, tepkilerin odağındaki HES projesi hakkında bilgi almak ve gelişmeleri yerinde incelemek için bölgeye bir gezi düzenledi.
‘KURUMLARIN HES’TEN HABERİ YOK!’
Denizli’nin Bekilli ve Çal ilçeleriyle Çalkuyucak ve Çalçakırlar köylerini kapsayan yaklaşık 20 kilometrelik havzayı etkileyeceği belirtilen HES projesi hakkında yetkililerden bilgi alamadıklarını belirten DOSEV üyeleri, “yaptığımız araştırmalarda, öncelikle HES’lerin çevreye zarar verip vermediklerini denetleyen ve uygunluk raporu veren ÇED yetkilileriyle görüştük. Bürokrasiye takılan görüşmemizde sağlıklı bilgi alamadık. İlgili diğer kuruluşlardan da bilgi almaya çalıştık. Ulaşabildiğimiz kuruluşların konu hakkında bilgileri yok. HES’in sesini duyan yok. Bilen de yok. Çevreye zararı yetmiyormuş gibi köylü sakinlerinin sağlığını da tehdit edici hale gelen HES’e kimse ses vermiyor” açıklamasında bulundular.
DOĞASEVERLERİN FİLM GİBİ HES İNCELEMESİ: ‘YOL BOYUNCA TAKİP EDİLDİK’
Denizli’de yayınlanan yerel gazetelerde “Denizli enerji üssü olacak” başlığıyla yer alan bölgedeki HES projelerinin istihdam yaratacağı gerekçesiyle çevreye verdiği zararın kamufle edilmeye çalışıldığı görüşü savunulan DOSEV açıklamasında, “Çalkuyucak köyünde de aynı yöntemle köy sakinlerinden bazılarına HES inşaatında iş verme yoluna gitmişlerdir. Bunların oyununa kanan köyün ileri gelenleri de araçlarını HES şantiyesinde çalıştırarak, bugün bahçesinden domates kopardığı günlerini yarın bulamayacağının farkında bile değil. HES tahribatlarını görmek için ilerlediğimiz Çalkuyucak-Çalçakırlar arasındaki yolda şirket çalışanlarının engeline takıldık. İlerlememize izin vermediler. Zaten yol boyunca da takip altıydaydık. Çünkü yolun ilerisinde, zaten sessizliğe bürünmüş Menderes’e dökülen molozlar, belki de daha derin yıkımların olduğunu idda eden köylülerle çalışmaları yukarıdan görebileceğimiz alana çıktık” denildi.
YETKİLİLERDEN ALAMADIKLARI BİLGİYİ KÖYLÜLERDEN ALDILAR
“Yetkililerden bilgi alamayınca ateşin düştüğü yerde yaşayanların kapısını çaldık” ifadelerine yer verilen açıklamada, Çalkuyucak köyünde eşi Huriye ile birlikte yaşayan 69 yaşındaki İbrahim Altıntaş’ın DOSEV üyelerine yardımcı olmaya çalıştığı kaydedildi. DOSEV’in amacının hiç bir kurum ve kuruluşu yargılamak olmadığının altı çizilen açıklamada, HES’lerin kuruluşundan üretim aşamasına kadar geride bıraktığı izlerin neler olacağını tespit ederek bu konuda kamuoyunun bilinçlendirilmesinin hedeflendiği ifade edildi.
SOLUNUM HASTASI HURİYE NİNE’NİN BURDUNUN DİBİNE ŞANTİYE KURDULAR
İbrahim Altıntaş ve diğer köylülerden HES nedeniyle yaşanan mağduriyetin dinlenildiği bilgisine yer verilen açıklamada, “kiminin tarlası sular altında kalmış, kiminin tarlasına giden suyu kesilmiş. HES ile şantiye arasındaki yolu kullanan iş makineleri tarlalarını yıkmış. Kesilen ağaçlar ve molozların Menderes Nehri’ne dökülmesi de cabası. Köylülerden İbrahim Altıntaş’ın eşi Huriye Altıntaş, solunum hastası. Haftada iki kez solunum cihazına bağlanıyor. Şimdi de köyün içindeki HES şantiyesinden çıkan tozlar ve köyün içinden sürekli geçen iş makineleri hem Huriye Altıntaş’ın nefesini, hem doğanın nefesini kesiyor. İbrahim Altıntaş ise konuyla ilgili Başbakanlığa iki kez dilekçe yazmış ancak bir sonuç alamamış” denildi.
‘HES ŞANTİYESİNİN ATIK SULARIYLA KÖYÜ SULUYORLAR’
Geçtiğimiz yıl bölgede yapılan denetlemeler sonucu yetkililerin HES şantiyesinin çevreye zarar vermediği yönünde rapor düzenlediği bilgisine yer verilen açıklamada, çevreye yayılan tozu önlemek için HES şantiyesinin çamurlu atık sularıyla sulama yapılarak köyün tehlikeye sokulduğu kaydedildi.
BÜYÜK MENDERES HES YÜZÜNDEN KÜÇÜK BİR ÇAYA DÖNÜŞTÜ
HES için açılan yollarda çok sayıda ağacın kıyıldığının altı çizilen açıklamada, “Menderes’in doğal akış yönünün değiştirilmesi ve suyunun belirli havuzlarda toplanmasıyla adeta küçük bir çay görünümünde sessizce aktığı gördük. Büyük Menderes’in bir zamanlar yanına yaklaşmak bile mümkün değilken bugün gördüğümü manzara şaşırtıcı. Selvi, çınar ve söğüt ağaçları ile dönüm dönüm tarlaların bulunduğunu alan şimdi çıplak bir arazi ve çamur deryası içinde” ifadelerine yer verilerek şöyle denildi:
‘KESİLEN AĞAÇLARI KIŞ BOYUNCA ŞANTİYEDE YAKTILAR’ İDDİASI
“Köylülerden İbrahim Altıntaş yıllar önce ormandan bir merkep yükü odun toplamış ve Ormancıya yakalanmış. Bunun için 2 yıl mahkemelerle uğraşmış ve sonunda merkebini geri almak ve hapse girmemek adına 40 kiloluk odun için 300 lira para cezası ödemiş. Ayrıca mahkeme süreci de cezaya dönüşmüş. Şimdi İbrahim Altıntaş, ‘benim 40 kilo odunumu gören Ormancılar bu ağaçlar kesilirken neredeydi?’ diye soruyor. İbrahim Altıntaş’ın sorusunun yanıtı şu: Ağaçlar kesilirken Ormancılar yine geldi ancak şantiye yetkililerin baskıcı hareketleriyle hiç birşey yapamadılar ve kesilen ağaçları da kış boyu şantiyede yaktılar. Kimsenin aracı bağlanmadı, kimse para cezası ödemedi.
‘KÖYLÜLERE GÖRE DENETLEME YAPILMADI’
Bunlar olup biterken Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED) denetleyicileri neredeydi? An be an bu havayı soluyan, yaşayan İbrahim Altıntaş buna da cevap veriyor; ‘buraya hiçbir denetleme kurumu gelmedi.’ Türkiye’nin bir çok yerinde olduğu gibi burada da masa başında bir günde alınan kararlarla oldu bittiye getirilip kurulan HES’lerin tahribatı yapım aşamasında ve sonrasında da sürüyor. Aldığımız bilgilere göre burada kurulan HES’in enerji üretebilmesi için, su belirli havzada dinlendirilip, sonra hızını artırıcı basınç sistemi kurulacağını öğrendik. Büyük Menderes, HES kurulacak debiye sahip değil, suni yöntemlerle enerji üretilecek. Uzmanların verdiği bilgilere göre bu havzada bulunan canlılar, yok olmaya mahkum olacak. Bugün gördüğümüz aralıklı çıplaklıklar yakın zamanda birleşerek yeşilin yerini boz renkler alacak.”