Kaynak: ekolojistler.org, Fevzi Özlüer, 25 Aralık 2012
Kozan’da bulunan Köprü Barajı’nın kapağının şubat ayında patlaması sonucunda HES’lerde yaşanan işçi katliamları kamuoyunun gündemine taşındı. Onlarca işçi sele kapılarak öldü. Ağıtlar yakıldı, suyu sis kapladı.
Bu ağır hava altında DSİ, sorumlular listesinde hedef gösterilmeyi içine sindiremediği için bir basın açıklaması yaptı. Yaptığı açıklamada özetle, HES’lerin özel şirketler eliyle denetimine olanak veren yönetmeliğin Danıştay tarafından yürütmesinin durdurulmasının bu ölümlere neden olduğu anlamına gelecek ifadeler kullandı. Aynı açıklamada, “neden sadece DSİ’yi suçlu ilan ediyorsunuz? HES yapan, denetim yapan şirketlerin isimlerini de anın” diyerek bu şirketlerin ismini kamuoyuyla kendisi paylaştı. Teşhir etmek devlet idaresi açısından da belli ki kural olmuştu. Sorun çözemiyorsan, şanım yürüsün hukuku işledi.
DSİ’nin o günlerde yaptığı açıklamadan bir süre sonra (Eylül ayında) Anayasa Mahkemesi HES’lerin özel şirketler tarafından denetimine olanak sağlayan Enerji Piyasası Kanunu’nun Geçici 14. Maddesini iptal etti ve bu kararın Resmi Gazete’de yayınlandıktan altı ay sonra yürürlüğe gireceğine de hükmetti. Fakat Anayasa Mahkemesi’nin eylül ayında verdiği bu karar Resmi Gazete’de henüz yayımlanmadı.
Bu gelişmelerle birlikte, HES cinayetlerini Danıştay’ın yürütmeyi durdurma kararına bağlayan DSİ’nin bir üst mahkemeye itirazı kabul edildi ve Danıştay 10. ve 13. Daireleri’nin müşterek kararıyla verilen yürütmenin durdurulması kararı da Danıştay İdari Dava Daireleri tarafından kaldırıldı. Özcesi, Su Yapıları Denetim Hizmetleri Yönetmeliği ve bu yönetmeliğin dayanağı olan 4628 sayılı Enerji Piyasası Kanunu’nun Anayasaya aykırılığı mahkemeler tarafından kabul edilmesine karşın, Anayasa Mahkemesi kararı Resmi Gazete’de yayımlandıktan altı ay sonra yürürlüğe gireceği için yargısal denetim ötelendi.
DSİ hemen bu “sevindirici” haberi sitesinden duyurdu: “13.05.2011 tarihli ve 27933 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Su Yapıları Denetim Hizmetleri Yönetmeliği yürürlüktedir.” dedi. Ama daha dün, su yapılarının denetimini yapacak bir mekanizma olmadığından HES kazaları olduğunu söyleyen DSİ, eylül ayından beri giderek artan HES kazaları ve en son dün meydana gelen HES cinayeti hakkında bir açıklama yapma gereği duymadı.
Keşke vurdumduymazlık bununla sınırlı kalsaydı. Ama olmadı. Hukuka sığmayan sınırlar bendini aştı. Elektrik Piyasası Kanunu Tasarısı 17 Aralık 2012 günü Meclis’e sevk edildi. Bu kanun tasarısında Anayasa Mahkemesi’nin iptal ettiği ve fakat Resmi Gazete’de yayımlanmadığı için yürürlüğe girmeyen kararındaki yasanın ilgili maddesi birkaç ufak rötuşla aynı şekilde yasama organının önüne geldi.
Tasarı’nın 15. Maddesine göre, “Su kullanım hakkı anlaşması çerçevesinde elektrik enerjisi üretmek maksadıyla yapılacak olan üretim tesislerinin su yapısıyla ilgili kısımları ile gerçek ve tüzel kişiler tarafından yapılacak baraj, gölet ve regülatör gibi su yapılarının inşasının inceleme ve denetimi zorunludur. Denetim hizmetleri masrafları ilgililerine ait olmak üzere DSİ tarafından yapılır veya DSİ tarafından yetkilendirilecek Türk Ticaret Kanunu’na göre kurulmuş şirketlerden DSİ tarafından müşavirlik hizmeti satın alınarak yaptırılır” hükmü eklendi. Oysaki Anayasa Mahkemesi yürürlükte bulunan 4628 sayılı Enerji Piyasası Kanunu’nun geçici 14. Maddesinin f bendinde yer alan, “ (Ek: 13/2/2011-6111/204 md.) 20/2/2001 tarihli ve 4628 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu ve Su Kullanım Hakkı Anlaşması çerçevesinde elektrik enerjisi üretmek maksadıyla yapılacak olan üretim tesislerinin su yapısıyla ilgili kısımları ile gerçek ve tüzel kişiler tarafından inşa edilecek suyla ilgili yapıların inşasının inceleme ve denetimi, masrafları ilgililerine ait olmak üzere DSİ tarafından yapılır veya gerektiğinde yetkilendirilecek denetim şirketlerine yaptırılması sağlanır. Denetim şirketleri ile ilgili uygulamaya ilişkin usul ve esaslar, ilgili bakanlıkların görüşü alınmak kaydıyla DSİ tarafından çıkarılacak yönetmelikle düzenlenir.” hükmünü Anayasaya aykırı bulmuş ve iptal etmişti.
İşçi güvenliği ve sağlığını gözetmeyen, risk denetimi yapamayan matbu ÇED olumlu ve ÇED gerekli değildir süreçleri, işçi güvenliğini teğet geçen su hakkı anlaşmaları ve üretim lisansları bir yandan HES şantiyelerini güvencesiz bırakıyor. Diğer yandan HES şantiyelerinde özel denetimin denetim olamayacağına ilişkin Anayasa Mahkemesi kararları görmezlikten geliniyor.
Şimdi DSİ, çıkıp yeniden işçi ölümlerinde benim bir sorumluluğum yoktur diyebilecek mi? İstediğiniz tüm yasa ve yönetmelikler yürürlükte. Ama ölümler bir türlü durmuyor. İşletmede çalışan birkaç mühendisin alacağı ceza ile siz güvenli bir işyeri ortamı yaratmayı mı bekliyorsunuz?
Siz şirketler, siz idareciler, yoksulluk sınırı altında ve yüzlerce metre yüksekte, ayazda çalışmanın bedelini canıyla ödeyen insanların vebalini üstünüzden atabilecek misiniz? Bir vicdan muhasebesine davet değil bu yaptığımız; ama işçi ölümlerinin vicdani sorumluluğunu üzerine almayanlar, yaşama hakkını çiğnemenin hukuki bedelini de unutmamalıdır. Bu kazaların hukuki sorumlusu bu denetimleri yaptıran DSİ, ilgili denetim şirketleri ve HES yapan şirketlerdir.