Kaynak: Miktad Kadıoğlu, Milliyet, 04 Mayıs 2014
Havalar böyle giderse Türkiye’nin başı dertte! Korkunç tablo! Kuraklıktan fazlası var. Yağmur yoksa cari açık var!
Bu şekildeki haberlerin temelinde “cümle farkı”ndan çok daha fazlası var. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız’ın “Kuraklık nedeniyle elektrik ithal etmeyi düşünüyoruz” açıklamasının ardından Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu’nun “Sıkıntı yok” açıklaması yapması kafaları karıştırmıştı. Yıldız bu açıklamalarla ilgili “Burada bir anlaşmazlık mı var?” sorusu üzerine, “Bakanımızla farklı cümleler kullansak da aynı şeyi kastediyoruz. Herhangi bir tezat yok” demişti. Bu durumu Radikal gazetesi 25 Nisan tarihli haberinde “Kuraklıkta ‘cümle’ farkı” başlığıyla vermişti. Bu tartışmaya Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı da katılsaydı benzer bir şekilde farklı şeyler söyleyebilirdi. Çünkü Türkiye’de kuraklık konusunda düzeltilmesi gereken önemli zihinsel, kurumsal ve kavramsal problemler var.
Önlemler iş işten geçmeden önce alınmalı
Aslında yağışların azlığı kuraklığın ilk işaretidir. Tarımsal kuraklık, meteorolojik kuraklıktan sonra oluşur. Böylece tarım, kuraklık nedeniyle etkilenen ilk sektördür. Yağışların akışa geçerek nehir ve göllerin su seviyelerini etkilemesi belli bir zaman alır. Bu nedenle, hidrolojik gözlemler kuraklığın ilk işaretlerinden sayılamaz. İçme ve kullanma su sıkıntıları ile tarımsal ve hidrolojik kuraklığın sonuçları son aşamada sosyoekonomik kuraklık olarak kendini gösterir. Fakat bu son aşamada su büyük ölçüde bittiğinden çözüm için yapacak fazla bir şey yoktur. Özetle ve en basit anlamda kuraklık, sektördeki arz ve talep ilişkisinde su sıkıntısıdır. Dolayısıyla sadece tek bir parametreye bakarak tüm sektörler için kuraklık “var” ya da “yok” denilemez.
Ülkemizde kuraklık ilerledikçe alışık olduğumuz yatıştırıcı bazı söylemleri duymaya başlarız. Örneğin, “Şu anda kuraklıktan bahsetmek doğru değil. Filanca aylardaki yağışları beklemek gerek”… Ayrıca, “7-15 yılda bir görülen kuraklık” gibi söylemler de havada uçuşmaya başlar. Halbuki herkesin ezbere bildiği gibi “Akdeniz ikliminde yazları sıcak ve kurak; kışları ılık ve yağışlı geçer”. Bu nedenle Akdeniz iklimi hüküm süren bölgelerimiz kışın yeterli yağış almadığında “havalar böyle giderse/gitmezse” filan demeyip önlemlerimizi zamanında almalıyız.
Örneğin, hidroelektrik barajların işletilmesinde de baraj göllerinin mümkün olduğu kadar dolu tutulması esastır. Kurak yaz aylarını düşünmeden, iki gün yağış aldık diye tam kapasite enerji üretimine geçilmez. Bu da ancak kuraklığa karşı önceden planlar hazırlama, kuraklığın sürekli takibi
ve zamanında hidro-meteorolojik ayarlamalar yapmak ile mümkün. Özetle son, yani “Uyan da balığa gidelim!” aşamasında su bittiği için yapacak bir şey kalmıyor ve ülkemize “yağmur bombacılar”ı üşüşmeye başlıyor.
Kuraklık tek elden ve doğru şekilde izlenmeli
Evet, Akdeniz iklimine sahip olan bölgelerimiz bu sene yeterince kar yağışı alamadı. 2014 mayıs ayı tahminleri batı kıyılarımız ile Türkiye’nin doğusunda fazla olmak üzere mayısta yağmurların tüm ülkemizde mevsim normallerinin üzerinde olacağını söylüyor. Fakat hava sıcaklıklarının mevsim normallerinden
1 derece civarında yüksek olması bekleniyor. Sonuç olarak havalar böyle giderse şimdiki yağmurlar, yağmayan karın yerini alamaz ve daha da kötüsü mevsim normallerinin üzerinde olan hava sıcaklıkları zaten yerde az olan karın da çabuk erimesine ve süblimasyon yoluyla havaya uçup gitmesine neden olabilir. Kuraklık için ne yapılacaksa onu (geç kalmış da olsak) şimdi yapmamız gerekir(di).
Kuraklık afetiyle ilgili tanım, plan, mevzuat, strateji, politika, doğru bir anlayış ve uygulamamız yok. Farklı uzmanlar ile uygulamacılar arasında
bir köprü, işbirliği, istişare mekanizması ise hiç yok. Böylece, bilimsel, yasal ve kurumsal destekten yoksun ve kalıplaşmış bilgilerle kuraklığa kısa
vadeli ve kısıtlı bir şekilde bakıyoruz.
Halbuki iklim, hava, afet ve su birbirinden ayrılmaz konulardır. Bu hizmetler tek bir çatı altında toplanmalı ve meteorolojideki devlet tekeli kaldırılmalı. Kuraklığı gelişmiş ülkelerde olduğu gibi tek elden ve doğru bir şekilde izlemeliyiz. Bunun için, örneğin Amerika’daki Nebraska Üniversitesi’nde olduğu gibi İTÜ Meteoroloji Mühendisliği Bölümü’nde Kuraklık İzleme ve Önleme Merkezi kurulabilir.