Maviyle işaretlenmiş bungalovlardan birinde yaşayan Belinda S., kocası Kevin ve yaşları 4 ile 20 arasında değişen dört çocukları, yakında yaşayan kuzenleri tarafından kovalarla getirilen su ile hayatlarını idame ettiriyorlar. “Kolay değil” diyor Belinda. Aile, şehrin daha iyi bir bölgesinde daha iyi bir mekanda yaşıyorlarmış. Belinda ve Kevin aynı tesiste çalışıyorlarmış. Halleri vakitleri oldukça yerindeymiş. Faturalarını ödüyorlarmış. Fakat şirket tesisi kapatmış ve Detroit’in dışına taşınmış. Kevin, kar amacı gütmeyen bir eğitim öğretim kuruluşu olan HOPE’da yeni bir iş bulmuş; fakat Belinda bulamamış. İşsizlik yardımı alabilmesi için belirlenen sınır süresini de aşmış. Şimdi, saati 11 dolara, bütün evi Kevin geçindiriyor. Bin dolardan fazla su faturası borçları var. Belinda’nın iddiasına göre, faturaların kimisi henüz onlar eve taşınmadan öncesine ait. “Çok zor ama idare ediyoruz.” diyor. “Tanrı merhametlidir, idare ediyoruz.”
Federal hükümet tarafından sudan yoksunluğun çocuk ihmali olarak algılandığına dair yaygın bir korku olduğundan, Belinda soyadının yayınlanmasını istemiyor. Başkaları ise durumlarını konuşmaya hiç yanaşmıyor. Kampanya grupları, suları kesilen vatandaşları gazetecilerden korumaya çalışıyorlar. Çünkü, daha önce yapılan kimi yayınlar krizin bir erken dublajı gibi algılandı ve sosyal medyada suistimal edildi.
Birleşmiş Milletler’in geçen ay yaptığı değerlendirmeye göre durum çok vahim. BM, güvenilir içme suyu ve hıfzıssıhha özel raportörü Catarina de Albuquerque başkanlığındaki uzman heyeti, lobiler tarafından açılan bir resmi şikayet davasında, faturasını ödeyemeyenlere su hizmetinin kesilmesinin bir insan hakkı olan suya erişim hakkını ve diğer uluslararası insan haklarını ihlal ettiği yönünde görüş bildirdi. Kasaba toplantısında, belediye sözcüsü Johnson, BM’nin müdahalesine dudak bükerek, ciddiye almayı reddetti. “Ben kurumun buna cevap vermesi gerektiğini bile düşünmüyorum. Dünya barışına ulaşmayı hedeflediğini söyleyen bir oluşumdan bahsediyoruz, bunun gerçekleşmeyeceği de ortada.” şeklinde yorum yaparak vatandaşların göğüslerinin sıkışmasına ya da dalga geçmelerine neden oldu. Toplantı salonunun balkonundan telefonu ile fotoğraf çeken bir dinleyicinin önünde bir kaç polis memuru güvenlik gerekçesiyle nöbet tuttu.
Belediye sözcüsü Johnson, faturalarını ödeyen hiç kimsenin suyunun kesilmeyeceğini defalarca iddia ederek dinleyicileri öfkeden deliye döndürdü. Johnson, “Ne derseniz deyin, böyle bir şey yok.” demeye devam ederken Lila Carbil koltuğundan ateş püskürüyordu. “İnsanlar ödeyemiyorlar. Ve hatta ödeyemedikleri için utanıyorlar. Anlamıyorsunuz!” diye seslendi.
Suçlamalar gittikçe yükseliyordu. Özel dikim elbisesinin içinde ve cilalanmış ayakkabılarıyla oldukça bakımlı görünen Johnson, Cabril’e dönüp “Ben varoşta doğdum, ama oradan çıkmanın yolunu kendim buldum.” diye cevap verdi. “Bana yoksulluktan anlamadığımı söylemeyin, yoksulluğu yaşadım ben.”
Toplantı salonunun girişinde dinleyicilere içinde bir mini klavyeli cihazlar olan paketler verilmiş ve interaktif ekranlardaki önemli soruları oylamaları istenmişti. Oylamada katılımcıların %75’i, su kesintisi politikalarına karşı olduğunu beyan etti. Paketlerin içinde üzerinde Detroit Su ve Kanalizasyon İdaresi’nin armasının bulunduğu bahçe için -ücretsiz- yağmur suyu ölçerlerin de bulunması da, hayret vericiydi.
Ertesi gün, Detroit’in kabarıp taşan öfkesi birkaç bin kişinin su kesmek için gelen kamyonların sevk edildiği tesise yürüdüğü, girişi engellediği bir gösteriye dönüştü. 9 kişi gözaltına alındı. “Bankaların borcu kapatılıyor, bizim suyumuz kapatılıyor.” diye slogan atılıyordu. Su kesintilerinin acilen ve uzun erimli olarak ertelenmesini ve yoksulların daha az ödemesini sağlayacak şekilde su fiyatlandırmasında esaslı bir değişikliğe gidilmesini talep ettiler.
Hidrolik kırılma karşıtı ve güvenilir su yanlısı kampanyacı, aktör Mark Rufallo kalabalığa seslendi: “Bu kesintiler ahlak anlayışımızı tamamıyla yerlere seriyor. Bakın, burası Amerika. Trilyon dolarlar, yasa dışı bir savaşı finanse etmek için, gözünüzü açıp kapayıncaya kadar okyanus ötesine gönderilir. Ama iş topluma su sağlamaya gelince para bulunamıyor. Hem de bu ekonomik yıkımın nedeni bu insanlar değil, Wall Street bankaları iken.”
Su ve Kanalizasyon İdaresi tarafından tedavüle çıkarılan 1.16 milyar doların bononun neredeyse yarısı -547 milyon dolar-, kentin kredi puanının düşmesiyşe Wall Street’teki büyük bankaların sözleşmeleri fesh etmesinin ardından su hizmetini sonlandırmak için harcandı.
Rutland Caddesi’ne geri dönersek, Belinda’nın evinin önündeki kaldırımdan yırtık ve kirli kıyafetler içinde sakallı bir adam ayaklarını sürüyerek geçiyor. Ona doğru bir hırıltı ve inleme ile karnını sıvazlayarak, yiyecek istediğini anlatıyor. Adamı gönderdikten sonra Belinda çocuklarına yemek yapmak için istiyor: tabii ki kuzeninin taşıdığı suyla! Komşularının bir kısmı su şebekelerini kaçak yollarla çalıştırıyor olsa da, o bunu yapamayacağını söylüyor. “Tabii ki cazip geliyor. Ama ben kaçak bir iş yapmayı beceremem. Yapsam da yakalanırım.”
Kaynak: The Guardian