Kaynak: Radikal
Irak’ın Tuzhurmatu kentine bağlı Amirli kasabasındaki Türkmenler, 18 Haziran’dan bu yana IŞİD kuşatması altındalar. Açık hava hapishanesinden farksız duruma gelen Amirli’de yaşanan dramı kasabada memur Hüssam Fazıl ve Türkmen Kurtarma Kurumu (Save Turkmen Foundation) Medya Sorumlusu Mehdi Sadoon Beyatlı ile konuştuk.
İki çocuk sahibi 32 yaşındaki Hüssam Fazıl, doğduğu Amirli’de IŞİD kuşatması başlamadan önce memurluk yapıyordu. Ancak şu anda kimse mesleğini icra etmiyor. Fazıl, Beyatlı’yla sık sık konuşuyor ve bölgedeki durumu aktarıyor.
Tuzhurmatu doğumlu 30 yaşındaki Beyatlı ise Irak’ın birçok kentinde görev yapan Türkmen Kurtarma Kurumu’yla birlikte raporlar hazırlıyor, belge topluyor ve belgesel çekmeye hazırlanıyor. Kurum, Güney Irak’a göç etmek zorunda kalan Türkmenlere yardımcı oluyor. Konuşmamız esnasında da havan topları düşen bölgedeki durumu Fazıl ve Beyatlı’dan dinledim.
Amirli’deki durumu anlatabilir misiniz? Ne gibi zorluklar yaşıyorsunuz?
Amirli’de 50 günden fazla bir süredir 15-16 bin insan dört bir taraftan kuşatılmış halde. Buradaki durum çok kritik. Ne yiyecek ne ilaç var. Büyük bir elektrik sıkıntısı yaşıyoruz, karanlığa mahkum olduk. İnsanların psikolojik durumları berbat halde. Her gün üzerlerine bombalar yağıyor. Ancak en büyük sıkıntımız su. İçecek suları olmadığı için buradaki insanlar kuyudan su içmeye çalışıyor. Yeri kazılıp altından çıkan su içilir mi?
YENİ DOĞAN BEBEKLER YAŞAYAMAZ
Bu durum hastalıklara neden olmuyor mu?
Tabii ki oluyor. Bu suyun birçok zararı olduğu için insanlar hastalanmaya başladı. Bir kere bu su çok tuzlu. İkincisi de, kuyu suyu özellikle çocuklarda ishale neden oluyor. İlacımız ya da doktorumuz olmadığı için de kimseyi tedavi edemiyoruz. Çocuklar konusunda bir diğer sıkıntı da süt eksikliği. Çocuklar süt olmadan büyüyebilir mi? Yetişkinler yine az da olsa dayanmaya gayret ediyor, yeni doğanlar bu şartlarda yaşayamaz.
Hiç doktor gelmiyor mu kasabaya?
Bağdat’tan gönüllü olarak geliyorlar ama en fazla iki gün durup dönüyorlar. Bağdat’tan Amirli’ye her gün uçaklarla silah yardımı yapılıyor. Doktorlar da bu uçaklarla geliyor. Biz defalarca Bağdat’la iletişim kurduk, bize kalıcı doktor gönderin dedik. Bombalardan yaralananlar oluyor ve cerrah olmadan tedavi edilmeleri imkansız. Gelmiyor…doktor gelmiyor… Şunu da söyleyeyim, burada hamile kadınlar var. Doğumları çok sıkıntılı oluyor, çocuklarını kaybedebiliyor anneler. 15 bin kişiye 1 ebe düşüyor, düşünebiliyor musunuz? Hamileler, eğer fırsat bulurlarsa uçağa binip Bağdat’a gidiyorlar doğum için ama bu da gerçekten çok zor.
IŞİD tehlikesi var çünkü… IŞİD uçağın geldiğini görüyor. Uçak yerde uzun süre kalamaz ki. Zaten geldiğinde de üç uçak birden geliyor. Biri yere indiğinde diğer ikisi denetleme yapıyor. İnen uçak da 10 dakika duruyor ve gidiyor. 10 dakika içinde yetiştin yetiştin. Hastalar ve yaşlıların 10 dakikada uçağa yetişmesinin neredeyse imkansız olduğunu tahmin edebilirsiniz. Uçağa yetişemediği için ölenler oldu. Bazen de tam uçak havalandıktan sonra yaralanmalar oluyor. Bu durumda yaralı kişinin ertesi günü beklemesi gerekiyor, tabii dayanabilirse.
Uçaktan malzemeleri almaya kim gidiyor?
Burada ufak sağlık ocağı gibi bir şey var. Orada birkaç hemşiremiz var, onlar gidiyor. Onlara, Albay Mustafa’nın komutasındaki silahlı araçlar eşlik ediyor.
Gıda olarak ne geliyor?
Amirli kuşatılmadan önce IŞİD tehdidini alıp yiyecek depolamaya çalıştık ki o bizi olsa olsa 10 gün idare etti. Kuşatmadan sonra ilk yapılan yardımı depoladık ve herkese adil bir şekilde, eşit olarak dağıttık. Aile başına 3 kilo pirinç, yarım kilo mercimek, yarım kilo kuru fasülye, 1 şişe yağ ve ufak bir kavanoz salça düştü. Sonra uzun süre yardım yapılmadı. (Hüssam) Biz beş kişi yaşıyoruz ama 8-10 kişi yaşayan da var. Bu kadar yiyecek bizi ne kadar idare edebilir?
Gıda yardımı bitince ne yaptınız?
Buğday tarlalarımız ve hayvanlarımız var. Depolarda buğday olduğu için genelde ekmek yiyoruz ve eğer birazcık süt bulabilirsek, çocuklardan artan kadarıyla yoğurt yapıyoruz. Üç gün önce geldi en son yardım, topladık ve paylaşacağız.
Bombalanma anında nereye sığınıyorsunuz?
Bir kere şunu söyleyelim; buraya gece gündüz bomba yağıyor. Nereye düşecekleri de hiç belli olmuyor. Bomba seslerini duydukları zaman insanlar evlerinin altındaki bodrumlara iniyor. Bodrumu olmayanlar ise bir köşede saklanıyor. İnsanlar alıştı artık, bombalara alıştık…
BURASI AÇIK HAVA HAPİSHANESİ
Ya sokakta yakalanırsanız?
Sokağa çıkmıyoruz ki! Burası açık hava hapishanesi. Bombaların nereye düşeceği belli olmadığı için insanlar ancak kapılarının önlerinde hava alabilir. Hava çok sıcak olduğu için eve yakın yerlerde gölgelik arıyoruz. Nerede gölge var oraya oturuyoruz. Çarşıya gidilmiyor, evimizden uzaklaşamıyoruz. Soğuk suyumuz yok. Zaten gece uyku yok; evde kalanlar korkudan ve sesten uyuyamıyor. (Hüssam) Ben de dahil olmak üzere erkekler de sürekli nöbet tutuyor, sürekli gerginiz. Kısaca burada hayat yok.
Bundan sonra ne olacak? (Bu sırada Tuzhurmatu’ya havan topu saldırısı düzenlendi)
Silah tarafından iyiyiz, yeterli miktarda silah geçiyor elimize. Böyle giderse sonuna kadar kendimizi, memleketimizi koruyabiliriz. Çatışmalar yoğun olarak Amirli’nin kuzeyinde yaşanıyor. Amirli şu ana kadar Türkmenlerin IŞİD’e karşı dayanabildiği tek yer. Eğer Bağdat’tan silah gelmeseydi çok kısa sürede ölürdük. Üstelik, Tuzhurmatu’yla Amirli arasında 20 kilometre var ve bu da buranın düşmesi halinde IŞİD’in Tuzhurmatu’ya da gireceği anlamına geliyor. Amirli düşerse Tuzhurmatu’da katliam yaşanır, tıpkı başka yerlerdeki gibi kadınlar tecavüze uğrarlar. Silah hariç, bize gelen yardım çok az, kendi kendimize mücadele ediyoruz. Türkmenlerin durumu çok kritik, resmen Türkmen katliamı yaşanıyor. Kimse bizi duymuyor, medya konuşmuyor. Kimliğimiz tehdit altında, yok olacağız neredeyse. İlk kez yurtdışından bir medya kuruluşu bizimle ilgileniyor, konuşuyor. Amirli’dekilerin adına size çok teşekkür ederiz.