Kaynak: Gerçek Gündem, 1 Ekim 2015
Isparta ve Antalya sınırlarında Yukarı Köprüçay Havzası’nda, köylülere ‘modern ve depreme dayanıklı’ diyerek yapılan evlere isyan var.
Isparta ve Antalya sınırlarında Yukarı Köprüçay Havzası’nda yapımı sürdürülen Kasımlar Barajı ve HES projesinde su tutma aşamasına yaklaşılırken evleri su altında kalacak olan köylüler kendilerine gösterilen yeni evler karşısında isyan etti. HES şirketi tarafından yapılan 50 metrekarelik evlerde köylülerin yaşamasının mümkün olmadığını dile getiren Darıbükü köyünden Hasan Uysal, “Bu evlerde ocak yok, baca yok, samanlık yok, ahır yok. Yapılan yeni evler köyün en kötü eski evinin bile karşılığı değil. Devlet bizi şirkete sattı ve sefalete sürükledi, köylü kandırıldı. Bu evlerde yaşanır mı yoksa köylüye mezar mı olur diye bekliyoruz” sözleriyle tepkisini dile getirdi.
Isparta’nın Sütçüler ilçesine bağlı Darıbükü köyü, bir süre sonra Kasımlar barajında su tutmaya başlanmasıyla birlikte tarihe karışacak. Yetkililerin açıklamalarına göre Kasım ayında baraj gölünde su tutma çalışmaları başlayacak. Yaklaşık 80 haneli köyün yöreye has geleneksel mimarisini yansıtan evlerinin büyük bölümü sulara gömülecek. Köylülerin bir kısmı bu evler ve arazileri için kamulaştırma usulleri uygulanmadan yapılan anlaşmalı satın alma yoluyla 20 ila 40 bin lira arasında değişen bedeller karşılığında taşınmaz mülklerini yüklenici firmaya satmak zorunda bırakılarak yaşam alanlarını terk etti. Ancak yaşlılardan oluşan yaklaşık 25 aile başka bir yerde yaşamak istemedikleri için eski evlerinin yerine yeni ev yapılmasını talep etti.
KÖYÜNÜ TERK ETMEK İSTEMEYEN 25 AİLE İÇİN BETONDAN YENİ EV
Bunun üzerine Çevre ve Şehircilik Bakanlığı 20-40 bin lira karşılığında evlerine el konulan köylülere TOKİ’ye yaptırılacak olan yeni evler için yaklaşık 125 bin lira maliyet çıkardı. Ancak baraj mağduru ve hiçbir ekonomik geliri olmayan köylüler ömür boyu borçlanacakları bu öneriye sıcak bakmadı. Ardından köyü terk etmek istemeyen 25 aile için Darıbükü Köyünün kuzeyinde yer alan ‘Düz Mevkii’nde uygun bir arazi tespit edilerek yeni geçtiğimiz Ağustos ayında evlerin inşasına başlandı.
KÖYLÜ MEKTUP YAZARAK SESLERİNİ KAMUOYUNA DUYURMAYA ÇALIŞIYOR
4 tanesi 70, geri kalanı ise 50’şer metrekare olarak inşa edilen yeni evlerin ortasında bir cami ile köy konağının da yapılması bekleniyor. Ancak bir süre sonra sulara gömülecek evlerinde yaşamayı sürdüren Darıbükü köylüleri şimdilerde kara kara yapılan yeni evlerde nasıl yaşayacağını düşünüyor. 25 evden birinin hak sahibi olan köylülerden Hasan Uysal, kamuoyuna seslerini duyurmak için bir mektup yazarak yaşananlarla ilgili tepkisini dile getirdi.
‘SESİMİZİ DUYAN VAR MI, ŞİRKET KÖYLÜYÜ KANDIRDI’
“Sesimizi duyan var mı? Şirket köylüyü kandırdı, devlet bize bakmıyor” ifadeleriyle başladığı mektubunda köylülerin yaşadığı mağduriyeti dile getiren Uysal, mektubunda özetle şunları anlattı:
‘YAPILAN EVLER GÜLÜNÇ, KÖYLÜYLE DALGA GEÇİLİYOR’
“Barajı yapan şirket köylüyü bin bir vaatle kandırdı. Köylüye ‘istimlak yapılacak’ denildi ancak pazarlık yoluyla evler ve araziler köylünün elinden alındı. Evlerini vermek istemeyenlere, ‘yeni ev yapacağız’ dediler. Baraj inşaatı tamamlanmak üzere ama köyden uzak bir yerde bir ay önce yapımına başlanan evler hala tamamlanmadı. Köyü ikiye böldüler. Köylünün huzurunu ruhsal dengesini bozdular. Yapılan evler çok gülünç. Adeta köylüyle dalga geçiliyor. Ev diye yaptıkları kümes mi oyuncak mı anlamış değiliz. Evlerin kimi 50 metrekare kimi de 70 metrekare olarak yapılıyor. İlgililere bunun nedenini sorduğumuzda, ‘efendim 70 metrekarelik evlerin sahiplerinin yerleri büyüktü’ diyorlar. Eşitlik ilkesine aykırı olarak yapılan evler sözde yığma bina ama 3 metre taş duvarın üstüne tek sıra 15 santimetrelik tuğla ile yapılıyor. Böyle yığma binayı ben ilk defa burada gördüm.
‘OCAK YOK, BACA YOK, KÖYLÜLER BU EVLERDE YAŞAYAMAZ’
Bu evlerde köylülerin yaşaması imkânsız. Köyde piknik tüpü bile olmayan aileler var. Bu evlerin hiç birinde ocak yok, baca yok. Ahır, samanlık, odunluk yok. Şirket yetkilileri basına ‘depreme dayanıklı, modern ve sağlıklı evler yapıyoruz’ diye demeçler veriyorlar ama sonuç hüsran. Devlet ve şirket köylüyü kandırdı. Doğuda özerklik ilan edilirken batıda köylünün özgürlüğü elinden alınıyor. Halk huzursuz ve perişan. Yapılan evler ihtiyaca cevap vermediği için herkes beddua ediyor. Köylülerin şu anda yaşadığı o beğenilmeyen evlerin konforundan eser yok. Yapılan yeni evler köyün en kötü evinin bile karşılığı değil.
‘BU EVLER KÖYLÜLERİN MEZARLARI MI OLACAK’
Devlet bizi şirkete sattı ve sefalete sürükledi. Ne yerel yöneticiler ne de genel idari yetkililer yaşanan sefaleti görmüyor. Köyün muhtarı var, soru soruyorsun, doğru dürüst bir yanıt alamıyorsun. ‘Görmedim, duymadım, bilmiyorum’ deyip işin içinden çıkıyor. Bir anlaşma, sözleşme göster diyoruz, ‘yapacaklar, edecekler’ diyor. Kısacası köylüler perişan durumda. Şirket para kazanacak diye köylüler ve doğa heba edildi. Acaba köylülerin su altında kalacak evlerinin yerine yapılan bu evleri denetleyecek bir kurum çıkacak mı? Acaba bu evlerde yaşanır mı, yaşanırsa ne kadar yaşanır, yoksa bu evler köylülerin mezarları mı olur diye merakla bekliyoruz.”