Kaynak: Dr. Çiğdem Dürüst, Kıbrıspostası, 21 Ocak 2016
Hazır herkes Davos’tayken su meselesi de bir görüşülseydi. Çünkü konu sadece bizim konumuz değil. Konu Türkiye ve bölgedeki tüm diğer devletleri ilgilendiriyor. Güney Kıbrıs Rum yönetimi demekte ısrarcı olduğumuz Kıbrıs Cumhuriyeti ile İsrail bu ilgili devletlerin başında geliyor.
Su bir ekonomi meselesidir. Su ile dengelerin değişebileceği hareketlilikler Akdeniz’in bu bölgesinden Afrika kıtasına da bulaşan bir mesele…
***
Bildiğiniz üzere, Türkiye’den Kıbrıs’a su temini projesi bir süreden bu yana sallantıda. Sadece konu değil sallanan, aynı zamanda İsrail’i Kıbrıs’ı ve Türkiye’yi de sallamakta. Sonuçta milyarlık bir yatırım ve getiriden söz ediliyor…
Sallantının sebebi suyun gelişi değil, suyun satışı ve idaresi. Üstelik sallantı yatırımın gerçekleşmesinin ardından çıkmış gibi göründüğünden daha da ilgi çekici görünüyor.
Ne de olsa hiçbir devlet, böylesi bir yatırımı haybeye yapmaz…
Suyun Kıbrıslı Türkler için adaya getirildiğine vurgu yapan Türkiye Cumhuriyeti yetkililerinin ağızlarından dökülen cümleleri izlediğinizde bunu açıkça duymak mümkün. Bunca yatırımı yapan bir devlet adına konuşan ben olsaydım da devlet çıkarı için belki de farklı davranmaz, konuşmazdım.
Ne dersiniz?
Suyun bir kısmının İsrail’e aktarılması konusundaki spekülatif haberlerden bahsettiğimi biliyorsunuz. İlk günden bu yana, suyun sadece Kıbrıs’ın kuzeyi için gelmediğini dile getiriyorduk. Zaten bu suyun barışa vesile olacağını, gerekirse güneye de taşınabileceğini söyleyen de biz değildik. Ayrıca yapılan yatırımın sadece su için yapılmıyor olduğuna dair düşüncelerimizi de sizlerle paylaşmaya çalışıyorduk.
Nitekim suyun yönetimi noktasında çıkan krizin görüşülmeye devam ettiği bugünlerde, konunun başka hangi noktalara aktarılabileceği konusundaki şaibelerle çetrefillenmesi şaşılacak bir durum değil.
***
Pozisyonu nedeniyle, adayı elinde tutmayı veya adayı kendi ülkesi için de kullanışlı kılmayı ümit eden güçlü devletlerin her birinin ada üzerindeki planlarını hepimiz çok iyi biliyoruz. Yaşanmakta olan idari problemin temelinde yatan gerçek sebebin de suyun başka ülkelere aktarılması ile ilişkili olabileceğini düşünmek bu noktada kulağa çok yanlış duyulmuyor. Ayrıca Kıbrıs sorununda bir çözümün hayata geçirilmesi halinde Türkiye’den getirilen suyun akıbeti, Türkiye Cumhuriyeti için elbette oldukça önemli bir sorun haline dönüşebilecek.
Bütün bunları düşünerek, emperyalizmin dünyada nasıl çalıştığını da bilerek, suyun yönetimi, KKTC’nin dünya devletleri arasındaki duruşu ve sudan elde edilebilecek maddi manevi çıkarların kimin işine yarayabileceği şeklinde ilk aklımıza gelecek çıkar noktaları bu anlamda çok iyi değerlendirilmelidir. Böylesi bir değerlendirmenin yapıldığı anda, suyun yönetimi konusundaki tartışmaların önemi daha anlamlı hale gelir.
Uzun lafın kısası, su projesi sadece Kıbrıs’ın kuzeyi düşünülerek hayata geçirilen bir proje değildir. Hatta sadece su düşünülerek de hayata geçirilen bir proje değildir. Bu nedenle bizler bu konuyu tartışmakta oldukça geç kalmış olduğumuzu hissederken yanılmıyoruz. Suya kavuşmak uğruna kabul ettiğimizi düşündüğümüz bazı ayrıntılar, esasında şimdi var oluşumuzu, çözümsüzlük halinde oluşabilecek sorunları veya çözüm halinde ortaya çıkabilecek sorunları görmemiz açısından ipuçları taşıyor. Su konusunda Kıbrıs Cumhuriyeti’nin, BM’nin, Kıbrıs adası üzerinde çıkarı olduğu için elini buradan çekme konusunda temkinli davranan diğer devletlerin ne düşündükleriyle ilgili kapsamlı bir araştırmanın yapılması bu nedenle elzemdir.
Keşke bu konu bugünlerde İsviçre’nin Davos kentinde yapılan zirvede konu edilebilseydi. Çünkü ancak bu takdirde suyun gidişatına ve bizim için anlamına yön verebileceğiz.