Dünyada müşterekler siyasetinin ortaya çıkışında önemli yere sahip İtalyan Su Hareketi’nin müşterekler kavramı İspanya’da da Su Yaşamdır Platformu tarafından sahiplenildi. Katalonya’daki su hareketinin başını 2011 yılında birçok sendikanın, sosyal hareketin ve sivil toplum örgütünün ortak bir manifesto yayınlaması ile kurulan Aigua és Vida (Su Yaşamdır) platformu çekiyor. Bu platform da İtalya’daki Forum gibi sadece basitçe suyun belediyeler tarafından yönetilmesini değil, bir müşterek olarak kabul ettikleri suyun, halkın katılımının sağlandığı bir demokratik katılım süreci ile yönetilmesini talep ediyor. Platform, hayatın ve ekolojinin ticarileştirilmesine karşı insanları ve çevreyi merkeze alan bir yönetimi savunuyor. Platformun mücadelesi sonucu 2014 yılında Katalonya bölgesindeki altı belediye su yönetimini yeniden belediyeleştirdi. Su Yaşamdır platformunun ortaya çıkmasının ardından, 2012 yılında, bir de ulusal çapta faaliyet gösteren Kamusal Su Ağı (Red Aqua Publica) kuruldu. Bu platformlar, sendikaları, STK’ları ve yerel belediyeleri ortak su politikaları etrafında bir araya getirmeyi başardılar.
Kamusal Su Ağı ise 2015 seçimlerinin ardından su meselesini konuşmak üzere Barselona, Madrid, Valensiya, Zaragoza, A Coruña, Santiago de Compostela gibi sol adayların kazandığı şehirlerin belediye başkanlarını da davet ederek Kamusal Su İçin Şehirler Konferansı düzenledi. Neoliberal piyasa çözümlerinin tüm dünyaya dayatıldığı bir dönemde bu konferansta ilan edilen Suyun Kamusal Yönetimine İlişkin Bildiri bir kilometre taşı olma potansiyeli taşıyor. Bir araya gelen aktivistler, sendikalar, STK’lar ve belediyeler suyu bir kez daha “müşterek” ve su hakkını bir “insan hakkı” olarak ele aldıklarını ilan ederek, suyun kamusal yönetiminde belediyelerin, yerel meclislerin ve diğer kamu örgütlerinin daha yakın bir ilişki kurması gerektiğinde uzlaştılar.
Su hakkı üzerinden yükselen hareket müşterekler siyasetini başlangıcı olmuştu ancak hareket hızla diğer müştereklere doğru genişledi. Hatta Müşterek Barselona hareketinin oluşumuyla birlikte ilk kez somut olarak bir kentin bütün olarak bir müşterek olarak düşünülmesi gibi bir gelişme yaşandı.
Barselona geçtiğimiz 9-11 Haziran 2017 tarihinde Korkusuz Şehirler Toplantısı’na da (Fearless Cities Meeting) ev sahipliği yaptı. Uluslararası ölçekteki bu belediyecilik toplantısının çağrısında şöyle deniliyordu: “Korkunun ve güvensizliğin nefrete, eşitsizliklere, yabancı düşmanlığına ve otoriterliğe çevrilerek yükseldiği bir dünyada kentler insan haklarını, demokrasiyi ve müştereklerini savunmak için bir araya geliyor”. Toplantıya 5 kıtanın 68 ülkesinden 180 kentin belediye başkanları, çalışanları, barınma ve kent hakkı üzerine çalışan STK’lar ve çeşitli platformların temsilcileri katıldı.
Korkusuz Şehirler platformu henüz bir yılı dolmamasına rağmen hızla dünya çapında bir belediyeler ağı olarak yayılıyor. Üç önemli gelişme yaşanacak bu yaz: 1- Korkusuz Şehirler haritası yayına başladı. Fearlesscities.com’da networke dahil olan belediyeler görülebilir. 2- yakında çıkacak Korkusuz Şehirler kitabı ve 3- Dünya çapında yapılacak bölgesel toplantılar. New York’ta Temmuz ayında Korkusuz Şehirler Belediyeler Zirvesi adıyla Kuzey Amerika bölgesel toplantısı, Varşova’da Doğu Avrupa zirvesi, Brüksel’de Batı Avrupa ve Valparaiso’da Latin Amerika zirveleri yapılacak.
Bolivya’da suyun özelleştirilmesine karşı başlayan, İtalya’da suyu müşterek olarak görülmesini ete kemiğe büründüren ve Barselona’da bir kentin tamamını müşterek olarak gören hareketin izini sürmeye devam edeceğiz.