8 bin yıllık Hevsel Bahçeleri’ndeki ağaç kıyımına karşı BDP Gençlik Meclisi öncülüğünde başlatılan direniş kitleselleşerek devam ediyor. Kürt coğrafyasındaki doğa katliamlarına karşı gerçekleştirilen en büyük eylem niteliğini taşıyan Hewsel direnişi için change.org üzerinden açılan imza kampanyası da 30 bine yaklaştı. Hala imza vermediyseniz change.org’da devam eden “HEWSEL BAHÇELERİ Katliamı “Ekolojik bir yıkıma” neden olacak “HES projeleri ile Dicle nehri yok olacak.” tıklayıp bir imza verebilirsiniz.
Çevre ve Şehircilik Bakanlığı kararıyla yapı rezerv alanı ilan edilen 8 bin yıllık Hewsel bahçeleri kentin akciğeridir.
Ancak UNESCO Miras listesi için uzun süredir çalışmalar sürerken, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın 23 Ağustos’ta Silvan Köprüsü ile Diyarbakır’ın tarihi On Gözlü Köprü arasındaki Dicle Vadisi’ni “Yapı Rezerv Alanı” olarak ilan etmesi herkesi şaşırttı.
Üstelik, Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü de Dicle Nehri üstüne üç hidroelektrik santral yapılacağını açıkladı. Bu santrallerden Dicle 2’nin Hevsel bahçelerinde tahribata yol açacağı söyleniyor.
Diyarbakır’ın güney batısında Dicle Vadisi içinde yer alan 700 hektarlık Hewsel Bahçeleri, Diyarbakır’ın yeşil alanıyla hem akciğeri, hem besin kaynağı, hem de simgesi.
Dicle nehrinin debisinin azalmasıyla oluşan delta zamanla verimli bahçe ve bostanlara dönüştü. 1960’lı yıllarda adına “Hoser” denen bu ağaçlıklı alan süreç nedeniyle Hewsel olarak anılmaya başlandı.
Nehir kıyılarındaki bahçelerde güvercin gübresinden yararlanılarak ünlü Diyarbakır karpuzları yetiştirildi. Uzun yıllar, şehrin sebze meyve ihtiyacı buradan karşılanırdı; hala da bu ihtiyacın bir kısmı karşılanıyor. Ayrıca Hevsel Bahçeleri’nde 100’den fazla kuş çeşidinin yanı sıra kirpi, tilki, sansar, su samuru, domuz ve sincap gibi hayvan türleri de yaşıyor.
Uzun bir süredir kentimizi ve yarınlarımız olan çocuklarımızı yakından ilgilendiren, Diyarbakır Surları ve Hewsel Bahçelerinin UNESCO adaylığı konusu; hükümet cephesinden gelen açıklamalarla ciddi endişelere yol açmıştır.
Diyarbakır Surlar’ının ve Hewsel Bahçelerinin UNESCO adaylığı serüvenini 2011 yılından beridir yakından takip etmekteyiz. Ancak son dönemlerde bir çok gazete haberinde, Diyarbakır’a bir lütüfmuş gibi sunulan ‘’ Hevsel Bahçelerinin’’ Yapı Rezerv alanı olarak belirlenmesiyle ilgili haberlerini ise büyük bir endişeyle takip etmekteyiz.
Hewsel Bahçeleri; Diyarbakır Kentinin kurulduğu günden itibaren (M.Ö 6000) Dicle Nehri’nin kıyısında, Kale ile Dicle Nehri arasındaki alanda bereketli alüvyonların yığıldığı topraklarda yer almakta ve kentin besin kaynağı olan çok önemli bir yeşil kuşağı kapsamaktadır. Binlerce yıldır Diyarbakır kentinin besin deposu durumunda olan bu alan Diyarbakır Surlarının UNESCO adaylığıyla, önemi bir kez daha anlaşılmıştır. Bu bakımdan Diyarbakır Surları UNESCO dosyasına Hevsel Bahçeleri’de eklenmiştir.
Bu kadar zahmetli çalışmalar sonrasında ortaya çıkan bu emeğin bir şekilde meyve vermesi beklenirken, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından Diyarbakır’ın hemen yanı başında Dicle Üniversitesi ile Kent merkezi arasında kalan ve ağırlığını Dicle Nehri vadisini oluşturduğu ve Hewsel bahçeleri’ni de içine alan bu alanın yapılaşmaya açılmasının planlanması, kentin can damarı olan bu yeşil havzayı tamamen ortadan kaldırmış olacak.
Şimdi Burada Şu Soruları Sormak Gerek:
1- Diyarbakır’ın, Hewsel Bahçeleri gibi önemli bir tarımsal alanda yapı rezerv alanına ihtiyacı var mı?
2- Diyarbakır ile ilgili bu karar alınırken kentin hangi bileşenlerinden bilgi ya da görüş alındı?
3- Tamamına yakını alüvyon dolgu olan bu alanın deprem zemin etütü yapıldı mı?
4- Bu yapılaşmaya başlanırsa yaşam alanları değişecek yüzlerce canlının nereye gideceği ve yeni yaşam alanları bulma konusunda herhangi bir araştırma yapıldı mı?
5- Bu alanın yapılaşmaya açılması Diyarbakır Surları ve Hewsel Bahçelerinin UNESCO’ya adaylık sürecini nasıl etkilenecek?
6- Nehir yatağına hangi zihniyetle ev yapılacak?
Bu soruları uzatarak devam ettirebiliriz. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın bu sorulara verebileceği cevapları merakla bekliyoruz. Kentimize herhangi bir yarar sağlamayacağı apaçık ortada olan bu proje; baştan ölü doğmuş ve Diyarbakırlılar için yok hükmündedir.
Diyarbakır Kenti için herhangi bir kazanımı olmayan bu projenin raflara kaldırılması hatta bir daha konusu açılmamak üzere kapatılması Diyarbakırlıların takip edeceği en önemli konulardan biri olacaktır. Bu nedenle bakanlığın bu kıyıma son vermesini doğamızı özgür bırakmasını istiyoruz. Tüm insanlığın bu kampanyaya sahip çıkması dileğiyle şimdiden sevgiler…