Hasankeyf’te kepçelerle kazı yapılıyor!

Ilısu-hasankeyfKaynak: Yüksekova, 16 Haziran 2014
Baraj inşaatı nedeniyle Hasankeyf antik kentinin taşınması kararından vazgeçen Türk hükümeti, bu kez arkeolojik kazılar yerine kentin sembolü olan iki katlı köprüde su altı koruması adı altında başlatılan kazı çalışmasında kepçeler kullanıyor.
Tarihi 12 bin yıllık antik kent Hasankeyf’in Ilısu Baraj Projesinden kurtarılması için uzun yıllardır verilen çevre mücadelesi, destek veren yabancı bankalarına geri adım attırırken, buna rağmen 1956 yılından bu yana göreve gelen 40 Türk hükümeti, baraj politikasında ısrarını sürdürüyor. Yüz binlerce hektar tarım arazisi ile yüzlerce köy ve 200 tane binlerce yıllık höyük ile tarihi kent Hasankeyf’in sular altında kalacağına dikkat çeken Hasankeyf Çevre Gönülleri Aktivisti Sosyolog Ömer Faruk, Akyüz, Ilısu Barajının yüzde 80’nin tamamlandığına da dikkat çekti.

Türk Devleti’nin baraj yapımında ısrarcı olması manidar olduğunu söyleyen Sosyolog Akyüz, iki ayrı konsensüsün boşa çıktığını da hatırlatarak “Hasankeyf Yaşatma Girişimi olarak uzun yıllar Hasankeyf’in kurtarılması için mücadele veriyoruz. Özellikle Ilısu Barajı ile birlikte Dicle Vadisinin yok olmasıyla yüz yüze kalan 200’ü aşkın höyük ve Hasankeyf’i yok edecek baraj projesi Kürdistan coğrafyadaki bütün eko-sistemi yok edeceği bir barajdan söz ediyoruz. 2001 yılında baraj yapımında kredi veren konsensüsün dağıtımında bir oynayan etkinliklerimiz olmuştu. İkinci konsensüsün dağıtılmasında 2007 yılında Kürdistan ve Avrupa’daki etkinliklerimiz belirleyici rol oynamıştır. Ama ne yazık ki Türkiye Cumhuriyeti Devleti baraj noktasında çok ısrarcı davranıyor. Türkiye baraj noktasında kendilerine verilen desteğin geri çekilmesine rağmen kendi imkanları ile yapmaya çalışıyor” dedi.

HASANKEYF’TE PSİKOLOJİK SAVAŞ YÜRÜTÜLÜYOR

Baraj yapımında ısrar eden devletin Hasankeyf halkı ve kurumlar üzerinde farklı yöntem ve metotlarla baskı oluşturduğuna dikkat çeken Akyüz, barajın bittiği izlenimini vererek halkın umutlarını kırmaya yönelik psikolojik savaş yürütüldüğünü şu sözlerle ifade etti: “Şu an baraj gövdesinin yüzde 90’nın bittiği gibi göstermeye çalışıyor. Buda aslında psikolojik bir tutumdur. Oysa yeni Hasankeyf şehri oluşturup kamu kurumlarını yeni şehre götürerek Hasankeyf halkını umutsuzlaştırma ve umutsuzlaşmaya itmek isteniyor. Bu diğer kurum ve çevreler üzerinde de böylesi bir psikolojik hava yaratılmak isteniyor. Oysa biz Ilısu Barajı su toplasa dahi baraja karşı mücadelemiz sonuna kadar devam edecektir. Hasankeyf ve Dicle Nehrinin yok olmasına hiçbir şekilde kabul edeceğimizi kimse beklememelidir. Hasankeyf Yaşatma Girişimi olarak mücadelemiz daha yeni başlamıştır. Son noktaya geldiğini sananlar bunu böyle bilmeliler” diye konuştu.

DEVLET ALTERNATİF PROJELERE KAPALI

Hasankeyf’in kurtarılması için devletin tüm alternatif projelere kapalı olduğunu söyleyen Akyüz, Kürdistan halkının yeni bir göç dalgasıyla karşı karşıya da olduğu uyarısında bulundu. Akyüz, “Türkiye Cumhuriyeti kör bir inatla ve kimseyi dinlemeden bir uzlaşıya gitme niyeti de bulunmamaktadır. Ilısu Barajı değil de daha küçük ölçekli eko sisteme zarar vermeyecek şekilde bir takım alternatif projeler üretirken, bunu kökten ret ediliyor. Baraj ihalesinin rantından tutalım, büyük tarımsal alanların sular altında kalacağı ülke ekonomisine ve Kürdistan zarar vereceği ve 78 bin insanın göç edeceği yerinden göç edilerek, halen Kürdistan’da göç etkisi ortadan silinememişken, bu insanlar tekrar kentin varoşlarına yerleşecek yeniden yoksulluk algısıyla karşılaşacak. Ama ne yazık ki devlet kırsal kalkınmayı ekolojik olarak topraklarını işleyecek imkanları geliştireceği, sürdürülebilir turizm kalkınma politikalarını geliştirebilmesi yerine ne yazık ki bütün dünyanın vazgeçtiği alternatif enerjilere yöneldiği biliniyor. Fakat Türkiye’de ısrarla baraj projeleri bugün olumsuz anlamda ürününü alıyoruz. Hiç beklenilmeyen bir mevsimde dolu yağışının olması, felaketlere neden olabilecek su taşkınları tamamen eko sistemle oynamakla bir durumdur” şeklinde konuştu.

Dünya Kültür mirasının 10 kriterinden 9’u Hasankeyf’te mevcut olduğunu belirten Akyüz, 60 yıl içerisinde göreve gelen tüm hükümetlerin ısrarı aynı düzeyde devam ettiğini kaydederek, “İlk baraj projesi aslında 1954 yılında başlatılmış. 1982 yılında revize edilmiş ve revize edildikten sonra Doğu ve Güneydoğu Anadolu Projesi inşa edilmesi kararı alınmıştır. 1954 yılından bu yana da 40 tane hükümet değişti. Yaklaşık 60 yıldır baraj projesinde ısrar ediliyor.  Oysa Hasankeyf tarihi, kültürel ve doğal güzellikleri olarak dünyada ONESCO Kültürel Mirasın 10 kriterinden 9’unu taşıyan tek yerleşim yeridir. Aslında Hasankeyf’in turizme açılarak kendisini ve bölge halkına çok büyük ekonomik kalkınmasına neden olabilir” dedi.

“Ilısu Barajının sular altında bırakacağı alanlarda 200’e yakın höyük bulunuyor” diyen Akyüz, arkeolojik çalışma yapılması gerekirken, kepçelerle kazılar yapıldığına dikkat çekerek şöyle konuştu: “Aslında bu 200 höyükler kazılırsa ve tarihin gün yüzüne çıkartılması için çalışma başlatılırsa 10 yılları alabilecek bir durumdur.  Ne yazık ki Ilısu barajı projesinde binlerce yıllık tarihi eserlerin olduğu alanda başlatılan kazı çalışmalarında kepçelerle kazılar yapılıyor. Hasankeyf’in simgesi olan tarihi iki katlı köprünün yerinde korunması amacıyla başlatılan kazı çalışmasında resmen tarih katlediliyor. Başta tarihi mekan ve eserlerin taşınmasını belirtiyorlardı şimdi de yerinde koruyacağız deniliyor. Aslında burada da büyük bir belirsizlik söz konusudur. Şimdi barajın yüzde 80 bitme aşamasına geldiği açıklanıyor ve baraj inşaatının bulunduğu alana hiçbir şekilde yaklaştırılmıyoruz.”