Bu yıl Temmuz ayının sonunda Türkiye devletinin Kuzey Kürdistan’da savaşı yeniden başlatmasıyla birlikte Türk ordusu ormanları ateşe vermeye başladı. Türkiye hükümeti ve Kürt Özgürlük Hareketi arasında barış sürecinin başlamasının üzerinden 2,5 yıl geçmesinin ardından, Türkiye devleti PKK’nin gerilla örgütü HPG’ye (Halk Savunma Güçleri) ve yasal zeminde mücadele eden politik aktivistlere saldırılarını sürdürüyor.
Türk ordusunun planlı ve sistematik bir şekilde yaptığı bombalamalar orman yangınlarına neden oluyor. Özellikle Dersim, Şırnak ve Diyarbakır kentlerinde ordu HPG’ye karşı yürüttüğü operasyonlarda ekolojik olarak son derece hassas olan ormanları yaktı. Türk ordusu bu şekilde HPG’yi durduracağını düşünüyor. Uzun yıllardır devam eden Kürt isyanıyla mücadelede kullanılan bu metot 1990’lı yıllarda Kuzey Kürdistan’da çok yaygın olarak kullanıldı. Çatışma bölgelerinde bulunan neredeyse tüm büyük ormanlar o yıllarda yakıldı.
Orman yangınlarının çoğu savaşın başlamasının hemen ardından Türk hükümeti tarafından “güvenlik bölgesi” olarak ilan edilen bölgelerde başlatıldı. Bu nedenle etkilenen bölgelere gitmeye ve yangınları söndürmeye çalışan yöre halkı ve aktivistler engellendi. Bu inisiyatifler, sorumlu kamu kurumları eyleme geçmediği için oluşturuldu. Yerel kamu kurumlarının hükümetten müdahale etmemeleri yönünde talimat aldıkları düşünülüyor. Bugüne kadar Kuzey Kürdistan’da çoğunlukla meşe ağaçlarından oluşan birkaç yüz hektar orman kül oldu.
Kürdistan’daki orman yangınları karşısında ana akım medya ve genel Türkiye kamuoyu sessiz kalırken bölgedeki sivil toplum örgütleri herkesi savaş politikalarına eşlik eden ekolojik kıyıma karşı duyarlı olmaya çağırıyor. Mardin’deki orman yangınlarına konusunda geçtiğimiz günlerde İHD Mardin Şube Başkanı Av. Erdal Kuzu basın açıklamasında şunları dile getirmişti:
“Yasa ile korunan ormanların, bu bölgede korunmaması, çıkan yangına müdahale edilmemesi çevre hakkı ihlaline devletin göz yumduğunun kanısını uyandırmaktadır. Ormanların çığlığına ses vermek gerekiyor. Belki de bu ses savaşı kanıksamış vicdanımızın yeniden nefes almasını sağlayabilir. Orman yakılarak, barış sağlanamaz. Orman yangınlarına sessiz kalarak iklim değişikliğine karşı mücadele edilmez.” diye konuştu.
“Savaşı kanıksamış bir toplumun çocukları ölen Kürt ve Türk gençlerini, savaş zayiatı olarak görmeye alışmışken anlaşılan o ki yanan ormanlar da, dur demediğimiz savaşın normal sonucu olarak görülüyor. ‘Yaşamak istiyorsak enerjiye ihtiyacımız var’ diyen zihniyet barajları, nükleer santralleri, hayatımızda normalleştirirken, kendi çözemediği savaşı da her türlü sonucuyla hayatımızda var ediyor. Kürt sorunun çözümsüzlüğü temel insan hakları ihlallerini artırdığı gibi çevre hakkı ihlallerine de yol açmaktadır” dedi.
Kürdistan’da artarak devam eden orman yangınlarına ve doğa katliamlarına karşı çevre örgütleri çalışmalarına devam ediyor. Diyarbakır’da DTK Ekoloji Meclisi ve Mezopotamya Ekoloji Hareketi’nin öncülüğünde yaklaşık 60 sivil toplum örgütü, orman yangınlarının yaşandığı, HES ve baraj projelerinin yapıldığı alanlara 16-17-18 Ağustos 2015 tarihlerinde ziyaretler düzenledi.
Konuya ilişkin açıklama yapan DTK Ekoloji Meclisi Komisyonu Üyesi Şehbal Şenyurt Arınlı, geçici hükümetin ortaya koyduğu savaş politikalarının Kürdistan’da yoğun bir ekolojik yıkıma neden olduğunu belirterek, “Bu ekolojik yıkımlarla, bölge insanın ve tüm Türkiye demokrasi güçlerinin yaşam damarları kesilmek istenmektedir” dedi. Geçici hükümetin, Karadeniz’den Ege’ye, Ege’den Kürdistan’a kadar gerçekleştirdiği ekolojik yıkımları hızlandırdığını ifade eden Şenyurt Arınlı, şunları aktardı: “Bizler yaşam savunucuları olarak Karadeniz’de Yeşil Yol’a karşı direnenler, Ege’de Soma’da madene karşı direnenlerle birlikte mücadele edip haykıranlar ile Sinop’ta nükleere karşı mücadele edenler bir araya geliyor, Kürdistan dağlarındaki yangınları doğa talanını yerinde tespit ederek topyekun savaş politikalarına hayır diyor ve ekoloji mücadelesini ortaklaştırıyoruz.”
Mezopotomya Ekoloji Hareketi de ekolojik meseleler konusunda çalışan uluslararası politik aktivistleri, toplumsal hareketleri ve STK’ları uluslararası delegasyona katılmaya çağırıyor. Oluşturulacak bu delegasyon geçen haftalarda gerçekleşen orman yangınlarının boyutlarını ve etkilerini, Türk yetkililerin tavırlarını, yöre halkının yangınları söndürme çabalarını ve eğer varsa devam etmekte olan yangınları incelemeyi ve uluslararası toplumu kendi gözlemleri temelinde bilgilendirmeyi içeriyor. Bu kirli savaşta Türkiye devletinin son derece yıkıcı tutumunun uluslararası seviyede de ele alınması gerektiğinin altını çiziyorlar. Uluslararası delegasyonun çalışmalarını 8-12 Eylül 2015 tarihlerinde yapması planlanıyor.
Kaynak: Mezopotomya Ekoloji Hareketi