Sulara gömülecek olan Hasankeyf’te son durum: ‘Gül dalında güzeldir’

Kaynak: Hatice Kamer, bbc, 7 Eylül 2017
Uzun bir aradan sonra Batman’ın tarihi Hasankeyf ilçesindeyiz. Hasankeyf’in en güzel sembollerinden biri olan Zeynel Bey türbesi bir süre önce yeni yerleşim yerine büyük bir törenle taşındı.
İlçeye ulaşmadan yolun sağında, Kesikköprü mevkiindeki kümbetin eski yeri artık bomboş. Bu boşluk tarihi ilçe için sonun başlangıcının bir nişanesi. Nehir boyunca yol kenarında kurulmuş inşaat şantiyeleri, bu sonun pek de uzak bir tarih olmayacağını gösteriyor.

Önemli bir ticaret merkezi
Hasankeyf’in kimler tarafından kurulduğu bilinmese de Bizans, Sasani, Emeviler, Abbasiler, Hamdaniler, Mervaniler, Artuklular, Eyyubiler ve Osmanlılar’ın burada hakim olduğu biliniyor. Artuklular zamanında önemli bir ticari merkezi olan Hasankeyf, Moğol istilasında büyük zarar gördü. İlçeyi onaran Eyyubiler ise Osmanlı-Safevi mücadelesinde çok yıprandı ve 1515 yılında Hasankeyf’i Osmanlılar’a bıraktı. Kale, köprü, El Rızık Camii, Sultan Süleyman, Koç ve Ulu Camiileri, Küçük Saray, Büyük Saray, hamam ve Zeynel Bey Türbesi yüzyıllardan günümüze kalan tarihi yapıların başında geliyor.

 

Baraj projesinde Hasankeyf’in tarihi ve kültürel varlıklarının kurtarılması için 25 milyon euro bütçe ayrıldı. Toplam 12 tarihi varlık, tarihi ilçenin karşı tepelerine kurulan yeni Hasankeyf’e nakledilecek, ama bölgede yaklaşık beş bin mağara ve şehrin şimdiki merkezi sular altında kalacak.

Yıkımda dinamit kullandılığı iddiaları
Birkaç hafta önce tarihi mağaraların olduğu kalenin de devamı sayılan bir kayalığın patlayıcılarla yıkıldığını gösteren videolar sosyal medyada çok kez paylaşıldı. Resmi kaynaklar patlayıcı kullanmadığını söylese de görüştüğümüz ilçe sakinleri yıkımda dinamit kullanıldığını savunuyor. Söz konusu yıkımın yapıldığı ‘Darphane’ bölgesi öyle gözlerden uzak bir yerde de değil. Kayalık, tarihi kalenin hemen yanında. O yıkım ilçenin hem manzarasını, hem dokusunu bozmuş.


Dokuyu bozan bu görüntü ilçe sakinlerini çok rahatsız etse de, yıkımın zorunlu olduğu kanaati yaygın. Görüştüğümüz birçok kişi kayalıkta çatlak olduğunu, yuvarlanan taşların insanları yaraladığını, kale için yapılacak koruma duvarı inşaatı sırasında işçilerin zarar görmemesi adına koruma amaçlı gerçekleştirilen bir yıkım olduğunu söylüyorlar. Ancak yıkım bu bölgeyle sınırlı değil, tarihi vadide yaklaşık beş bin mağara var ve bazı mağaraların da patlayıcılarla yıkıldığı belirtiliyor.

“50 yıllık baraj için binlerce yıllık tarihi sular altına bırakıyorlar”

Görüştüğümüz birçok kişi suyun altında kalacak ilçede bu yıkımlara anlam veremiyor. Yıkımları savunanlar olduğu gibi, buraların kasıtlı yıkıldığına inananlar da çok.
Kayalığın dinamitle yıkıldığını görenlerden biri de Hasan adındaki genç. Çok üzüldüğünü ve kızgın olduğunu söylüyor. “İzlerken çok üzüldüm, hepsini yıksınlar kökten kurtulalım dedim. Bu kadar masraf ile suyun yönünü değiştirip barajı başka yerde de yapabilirlerdi. Elli yıllık bir baraj için on binlerce yıllık tarihi sular altına bırakıyorlar.” Hasan “Burada Kürtler değil de Türkler yaşasaydı Hasankeyf’e böyle mi muamele edilirdi?” diye soruyor. O, barajın enerji için değil, politik ve güvenlik amacıyla yapıldığını düşünüyor. Onun gibi on binlerce insanın hayatını etkileyen barajın “terör olayları nedeniyle, terör geçişlerine engel olmak amacıyla” yapıldığına inanların sayısı az değil.

“Hasankeyf’e veda etmeye geldik”
Tatil olması nedeniyle ilçe merkezi kalabalık ama bu kalabalık birkaç yıl öncesiyle kıyaslanamayacak kadar az. Su altında kalacak Eski Köprü’nün ayakları yenilenmiş. Ama yenileme çalışmasını görenler “keşke eskisi gibi kalsaydı” diye iç geçiriyor. Kale yolu güvenlik sebebiyle beş yıl önce kapatılmadan önce, suyun kenarına kurulmuş çardaklar vardı. Nehirden avlanan taze balıkları yemek için bekleyen turistler, ayaklarını suya sokarak tarihi kentin eşsiz manzarasını izleyebiliyorlardı.
Ancak beş yıldır Kale yolu kapalı, nehir kenarı da yasak, bu yüzden artık çardaklar da yok. Nehrin karşı kıyısında kurulmuş tek tük masalar ise pek rağbet görmüyor.
Gelen ziyaretçilerin çoğu çevre il ve ilçelerden. İnsanlar güvenlik endişesiyle kameraya konuşmak istemiyor ama birçoğu Hasankeyf’e veda etmeye geldiklerini anlatıyor.
Haksız da sayılmazlar, çünkü artık tarihi ilçenin son demleri.


Hasankeyf’e nazır açılmış bir kafede servis yapan Ömür adındaki genç garson, turist rehberi edasıyla gelen müşterilere istikbaldeki Hasankeyf’i anlatıyor. Hasankeyf’e liman yapılacağını söylüyor ama bütün anlattıklarına karşın, eski haliyle kalması gerektiğini söylüyor. Batman ve İstanbul’dan gelen bir grup genç de, sosyal medyada dinamitle gerçekleşen yıkımı gördükten sonra Hasankeyf’in sonunun geldiğini düşündüklerini ve ilçe sular altında kalmadan gelip görmek istediklerini anlatıyorlar.
Bir genç kız “Hasankeyf’i bir daha böyle göremeyeceğiz galiba, elveda demeye geldik” diyor. Murat adlı genç ise “Tarih yok olmasın, Hasankeyf sular altıda kalmasın dediğimde bile bunu hükümet karşıtı bir ifade olarak görmeyeceklerini bilmiyorum” diyor. Tarihi ilçeden Yeni Hasankeyf görülüyor. Karşı tepelerin eteğine kurulmuş binaları ve Zeynel Bey türbesini çıplak gözle de görebiliyorsunuz. Yeni ilçenin bir köşesine taşınmış olan türbe, yalnız ve uzak görünüyor.
1409 yılında yapıldığı söylenen El Rızk Camii minaresi de türbe gibi karşıya taşınacak.

“Sit alanı olması sorundu”
İlçe merkezinde resmi tüm kurumlar karşı tepedeki yeni şehre taşınmış bile. Şubat ayına kadar ilçe sakinlerinin de yeni konutlara geçmesi bekleniyor. Sit alanı olduğu için Hasankeyf’te inşaat yasaktı ve yeni ev yapmak mümkün değildi. Bu durum, ilçe sakinlerinin şikayetçi olduğu en temel sorundu. Daha konforlu evlerde yaşamak uğruna Hasankeyf’in sular altında kalmasına izin vermeleri, ilçe sakinlerine yöneltilen eleştirilerin başında geliyor.


Hasankeyfliler bu eleştiriyi insafsız buluyorlar. Sit alanı olduğu için evlere müdahale edilemediğini, yenileme çalışması yapamadıklarını, alternatifsiz oldukları için kamulaştırma kararına boyun eğdiklerini ifade ediyorlar. Hasankeyf’te yıllarca çobanlık yapan ve son yıllarda kaledeki mağara evini kafe olarak işleten, ilçenin bir kültür rehberi gibi kabul gören Çoban Ali de Hasankeyf’in sular altında kalacak olmasına üzülüyor. Ama tarihi mekanların taşınacak olmasını da kazanım olarak görüyor.
“Minare, cami, hamam ve kale kapısı yeni şehire taşınacak. Ama asıl kalenin üstünde yer alan Roma Sarayı, Küçük Saray kalacak, vadiye bir dolgu yapılacak. O dolgudan sonra bir set örülecek ve Hasankeyf turizme kazandırılacak. İnsanlar dinamit ile yıkımdan rahatsız ama çatlak ve tehlikeli kayaları düşürmek zorundaydılar çünkü bu kayalar ileride yıkılarak insanların canını alabilirdi.”

Çoban Ali’nin Yeni Hasankeyf’ten beklentileri de büyük. “Orası büyüyecek, çünkü sit alanı yok, çalışma imkanı var. Gelişme alanı var, ama burada (eski Hasankeyf) öyle bir imkan yoktu” diyor. Çoban Ali, “yakın zamanda su savaşları başlayacak ve aslında hikayenin güzel yanı suyu elde tutmaktır” diyerek tartışmaya farklı bir boyut da kazandırıyor.


Esnafa iki haftalık mühlet
Esnafa bayramdan önce tebligat gitmiş, kaleye giden yolda turistik eşyaların satıldığı dükkanlar da iki hafta içinde boşaltılacak. Çarşı da kapatılınca tarihi mağaralara giden yol da tamamen kapatılmış olacak, yani Hasankeyf’i dolaşma şansı da ortadan kalkacak. Esnafa bayramdan sonra 15 günlük mühlet verilmiş, karşıya taşınmak zorundalar. Kalenin kilitli kapısı önünde minibüsten bozma kebapçı dükkanını işleten Sinan Bahçeci de “Gül dalında güzeldir” diyerek Hasankeyf’e gereken değerin verilmediğini söylüyor.

“Yeni Hasankeyf’e kovuyorlar bizi. Orda kapalı bir yer yapmışlar, bir dükkan veriyorlar. Karşıdaki Hasankeyf kupkuru bir yer, kim gelir ki oraya. Bir şey yapamayacağız, mağdur olduk” diyor. “Hasankeyf’in su altında kalmasını istemiyoruz” diye ekliyor. Bahçeçi, geçen yıl Ekonomiden sorumlu Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek ile arasında geçen bir diyaloğu da anlatıyor. “Şimşek ile karşılaştık. Yapma, eyleme, yazıktır, tarihi yok ediyorsunuz, senin de memleketin dedim, ama maalesef yok ediyorlar, işte tarihimizi hapsetmişler, kilit altında” diyor. “Hasankeyf’te birlik, beraberlik yok, bu yüzden bu haldeyiz” diye eleştiriyor. “İnsanlar tarihlerine sahip çıkmadı, parayı gören Batman’da ev aldı. Benim mahkemem daha sürüyor, ben almadım ve evimi boşaltmayacağım” diyor.

100’ü aşkın köy su altında kalacak
Ilısu Barajı’nın gövdesinin inşaatı Mardin’in Dargeçit ilçesinin Ilısu Köyü’nde bitmek üzere. Şu aralar teknik altyapısı yapılıyor. Bir iki yıl içinde barajın su tutmaya başlayacağı ve ilçenin su altında kalacağı öngörülüyor.
2020’ye kadar tamamlanması planlanan baraj ile sadece Hasankeyf değil, Mardin, Şırnak ve Batman üçgeninde 100’ü aşkın köy sular altında kalacak.
Ancak tüm çabalar ve tartışmalar, dokuz medeniyetten günümüze gelen tarihi Hasankeyf’i geleceğe taşımaya yetmeyecek, çok değil, birkaç yıl sonra bu güzel ilçe sular altında kalacak.