Kaynak: Hürriyet, Melis Alphan, 9 Haziran 2012,
Çevre Bakanı’na göre, çevre konusunda Avrupa’dan ilerideyiz. Doğru, ilerideyiz. Ama çevreyi katletme konusunda…
Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar, geçtiğimiz hafta bir park açılışında anlattıklarıyla öyle bir tablo çizmiş ki sanırsınız Türkiye’de değil, İsveç’te yaşıyoruz.
“Avrupa sanayileşmeyle dünyayı kirletti, atmosferde sera etkisi oluştu, biz çevre konusunda Avrupa’dan ileriyiz” demiş.
Rakamlar pek öyle demiyor ama.
Geçtiğimiz günlerde Türkiye, 2010’a ait sera gazı emisyon verilerini içeren Ortak Rapor Formatı ve Ulusal Envanter Raporu’nu Birleşmiş Milletler’e sundu.
Bu raporlara göre Türkiye, sera gazı emisyonlarını bir yılda yüzde 8.7, yani 32 milyon ton artırmış.
2010’da dünyaya 401.9 milyon ton sera gazı salmışız.
Diğer ülkeler sera gazı salınımlarını 1990 seviyesinin en az yüzde 5 altına çekme hedeflerini uygularken…
Bizde 90’dan beri artış yüzde 115.
Özetle, “rekora” koşuyoruz…
Ama ters yönde.
Geçen yıl Durban’da devletler, iklim değişikliğini durdurmak için yıllık kişi başı sera gazı salım miktarının en fazla 2 ton olması gerektiği konusunda anlaşmıştı.
Türkiye’de kişi başı miktar 5.5 ton.
Biraz daha kılımızı kıpırdatmazsak, Çin’i geçeceğiz. Çin’de kişi başı miktar 6 ton.
Yani, öyle pek çevre dostu bir halimiz yok.
Avrupa iklim değişikliğiyle mücadele ediyor; biz sebep oluyoruz.
1- Türkiye hâlâ sera gazı azaltımı konusunda hedef belirtmedi. Çin bile belirtti.
2- İklim değişikliği nedeniyle ülkede ciddi kuraklıklar, orman yangınları, tarımda verim düşüşü bekleniyor. Bizim ise “Etkilerin izlenmesi ve mevzuatın gözden geçirilmesi” gibi muğlak, yaptırımı olmayan bir stratejimiz var.
3- Hükümet yolunu açtı, 2B düzenlemesiyle orman vasfını kaybetmiş arazilerin satışı başladı. Yani, karbondioksit tutan en önemli unsur olan ormanlar devlet eliyle yok ediliyor.
4- Türkiye, iklim değişikliğinin başlıca nedeni olan kömüre “temiz kömür” adı altında yatırım yapmayı planlıyor. Eloğlu rüzgar ve güneş enerjisine yatırım yaparken biz hâlâ kömürün, termik santralin peşindeyiz.
5- Yenilenebilir enerji adı altında 2023’e kadar neredeyse tüm suları kullanacak şekilde HES yapmayı amaçlıyoruz. HES’lerin iklim değişikliği üzerindeki geri dönülmez sonuçlarını görmezden gelmeye devam ediyoruz.
6- Türkiye’nin 2023 hedeflerinden biri, elektrik dağıtım kayıplarını yüzde 8’e indirmek. Bunu şu an sağlamaya yeterli teknolojiye sahibiz. Niye 11 yıl bekliyoruz?
Yok mu bir akıl veren?
İklim değişikliği stratejilerini “İklim Değişikliği Koordinasyon Kurulu” belirliyor. Bu kurulda, ilgili bakanlıkların yanı sıra TOBB ve TUSİAD var.
Buradan çıkan kararlar hepimizi ilgilendiriyor. Ama ne hikmetse, yalnızca sermayenin fikri alınıyor; çevre sivil toplum kuruluşları gözlemci olarak bile toplantılara katılamıyor.
Bunları görelim, bilelim…
“İsveç gibi yerdeyiz” imalarına fazla itibar etmeyelim.