Kaynak: www.bilinclihippiler.com, 6 Kasım 2010
Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkan Yardımcısı Metin Kılavuz, en temel gereksinim olan suyu, işletme maliyetine kentteki insanların hizmetine sunduklarını söyledi.Kılavuz, Diyarbakır Büyükşehir Belediyesinin ev sahipliğinde Sümerpark’ta düzenlenen ‘Uluslararası Su Hakkı’ sempozyumunda yaptığı konuşmada, insanlığın en temel ihtiyacı olan su ve beslenme gibi konuların bazı kesimlerce kar elde edilecek kalemler olarak görüldüğünü ileri sürerek, suyun, kar elde etme aracına dönüştürülemeyeceğini belirtti.
Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi olarak suyu kar elde etme aracı olarak görmediklerini ifade eden Kılavuz, ‘En temel gereksinim olan suyu, işletme maliyetine kentteki insanların hizmetine sunuyoruz. Türkiye’nin en temiz ve en ucuz suyunu kente vermekteyiz. Keşke kurum olarak işletme maliyetini üstlenebilseydik de vatandaşlarımıza suyu ücretsiz verebilseydik. Vatandaşların suya ulaşımını temel bir hak olarak görüyoruz’ dedi.
Kılavuz, çevreye duyarlılığın ve çevreciliğin, hep bir grup insanın çabaları olarak görüldüğünü, oysa insanın doğa üzerinde yarattığı tahribatların nefes alan herkesin temel sorunu olduğunu vurgulayarak, şöyle konuştu:
‘Mevcut sistemler varlıklarını sürdürmek için sürekli olarak kar elde etmek isterler. Bugün insanlığın kendi yaşamlarını sürdürmesi için asgari gereksinimi olan her şeye kar güdüsü ile bakılıyor. Çünkü insanların yaşamlarını sürdürmesi için su en temel gereksinimdir. Bütün siyasal sitemler suya, aynı zamanda bir egemenlik aracı olarak bakıyor. Oysa su insanın ve onun ayrılmaz bir parçası olan doğanın kendisine aittir. Peki doğayı nasıl koruyacağız? Bu bütünlüklü bir siyasi bakış ve felsefe ile mümkün olabilir. İnsanın doğa üzerinde hakimiyetinin kurulmadığı, onunla demokratik ilişki kurduğu bir sistem olabilir. Biz buna ‘demokratik ekolojik sistem’ diyoruz.’
– ‘SU, TOPRAK ANAYA VERİLMİŞ EN ÖNEMLİ HEDİYE’
Bolivya aktivisti Oscar Olivera da Bolivya’da suyun özelleştirilmesine karşı mücadele yürüttüklerini belirterek, sadece suyun değil aynı zamanda göllerin, göletlerin, akarsuların, derelerin ve yağmur sularının dahi özelleştirilmek istendiğini söyledi.
Suyun ticarileştirilmesinin yanı sıra sulama sistemlerinin de Özelleştirme kapsamına alındığına dikkati çeken Olivera, yaşamın bir parçası olan suyun ticari bir unsur şeklinde görülmesinden duydukları rahatsızlık nedeniyle özelleştirmeye karşı çıktıklarını ifade etti.
Olivera, 1999-2000 yıllarında demokratik katılımlı bir süreç başlattıklarını anlatarak, şöyle konuştu:
‘Karşımızda suyun özelleştirilmesine yönelik üç büyük şirket vardı. Bizden çok çok güçlüydüler. Ancak biz kararlılığımızla bunlara karşı düşüncemizi savunabildik. Mücadelemize bir milyon kişi katıldı. Suyun, yaşamın ve doğanın bir parçası olduğunu, belli bir zümreye ait olamayacağını savunduk. Su geçmişte de yerkürenin en önemli yaşam kaynaklarından birisiydi. Su, toprak anaya verilmiş en önemli hediye. Dolayısıyla yönetimi bir grup insana verilemez. Suyun yönetimi ve su ile ilgili karar hakkı tüm insanlara ait olmalıdır. Suyun ticarileştirilmesi kültürel değerlere, kimliklere de el konulması anlamına gelir. Bolivya ile buradaki halkı birbirine yaklaştıran ortak noktalar var. Halklarımızın umutları bizi birbirimize yaklaştırıyor.’
(SMA-ÖZ-ARD) – DİYARBAKIR