Kaynak: Turnusol, Av. Arif Ali Cangı, 17 Kasım 2012
İzmir’in Dikili ilçesinde 4 dönem Belediye Başkanlığı yapan Osman Özgüven’e eski garaj yerinin satışı ihalesine giren bir firmanın (henüz tüzel kişiliğini kazanmamış olması) nedeniyle, ihale daha sonra iptal edilmesine rağmen, “ihaleye fesat karıştırmaktan” 4 yıl 2 ay hapis cezası, ikinci el araç ihalesi yapan Belediyeye bağlı Jeotermal A.Ş.’ nin (SGK’ya borcu olduğundan)”ihaleye fesat karıştırmaktan” 4 yıl 2 ay hapis cezası verildi. Her iki cezanın da Yargıtay 5. Ceza Dairesi tarafından onandığı haberleri büyük bir tepki ile karşılaştı.
Sizce bu cezanın anlamı nedir? Bu cezaya en çok kim sevinmiştir? Bu ceza en çok kimin işine geliyor?
12 Eylül karanlığında nefes aldıran festivaller düzenleyen, Allianoi’nin kurtarılması, suya erişim hakkı, altına feda edilen yaşam alanlarının korunması mücadelesinde hangi belediye başkanı vardı? Osman Özgüven.
Çıkan sonuç, Osman Özgüven’in yargı eliyle tasfiye edilmesidir. Yapılan, kültürel mirasın korunması, suyu ücretsiz sağlayan, yaşam alanlarını kirleten altın madenciliğine, termik santrallere karşı duran yaşamı savunma politikalarının tasfiyesi girişimidir. Sessiz kalmamalıyız, buna sessiz kalmak, sıranın bize gelmesine yol açacaktır.
Ha bir de bu davalar devam ederken Osman Başkanı yalnız bırakanlar, şimdi ağlamaya kalkarlarsa bilin ki akıttıkları timsah göz yaşıdır.
Dikili Belediye Başkanı Osman Özgüven, 10 tona kadar suyun ücretsiz sağlanması, belediye çalışanlarına % 50 indirimli su tarifesi uygulanması ve ödenmemiş su faturalarındaki gecikme zamlarının affedilmesine ilişkin belediye meclis kararları nedeniyle, kamuyu zarara uğratarak görevini kötüye kullanma gerekçesiyle açılan davadan beraat etti.
Kozak yaylasında açılmaya çalışılan maden ocakları için sarfettiği sözleri nedeniyle Koza Altın İşletmeleri A.Ş.nin açtığı 20.000,00 TL. lik manevi tazminat davası ise reddedildi.
Ne demişti Osman Özgüven? “Günlük küçük menfaatler için geleceğinizi yok etmeyin, siyanürle altın çıkarmak çok eski yıllara dayanıyor, bu yöntemle Ovacık’ı talan ettiler, Şimdi Kaz Dağları ve Kozak Yaylası’nda bunu yapmak istiyorlar, yoksul halkımızın elinden sahip oldukları değerleri alıyorlar, altınla zehirliyorlar, suyu özelleştiriyorlar. Şimdi de havayı özelleştirmeye çalışıyorlar. Oksijen deposu Kaz Dağları ve Kozak Yaylası’nda altın arama faaliyetleri ile insanımızın oksijenini yok etmeye çalışıyorlar, onların Allahı para, parayı da kendileri için istiyorlar, köylerde birkaç kişiye iş vererek kendilerine fedai tutmak istiyorlar, onların bu oyunlarına gelmeyelim, el birliği içinde en doğal hakkımız olan yaşam hakkımızı savunalım”.
Mahkeme neye karar verdi; “Altın madeninin işletilmesi sırasında çevre kirliliğinin oluştuğu genel bir kabuldür. Kozak Yaylasındaki işletme sırasında da çevre kirliliğinin oluşacağı, halkın kullanacağı suyun kirleneceği şüphesizdir…”
MAHKUMİYET KARARI ONAYLANAN DOSYALARDA NELER VAR?
Her iki dosyada da Savcılık aşamasında alınan bilirkişi raporları ile yetinilmiş, yargılama sırasında yeniden rapor bile alınmamıştır.
Her iki dosyadaki suçlamada manevi unsur yok, bilerek yapılan bir hileli davranış yok. ihaleye giren şirketin tüzel kişiliğini kazanmadığının ortaya çıkması üzerine ihale iptal edilmiş. Diğerinde de Jeotermal A.Ş.’nin SGK’na prim borcu olmasına rağmen ihale açılmasının ne gibi hileli yanı olabilir?.
Diğer yandan yine her iki dosya için suç nitelemesinde hataya düşülmüş, olsa olsa görevi ihmal suçu oluşmuştur.
Gayrimenkul satışı ihalesi davasında tek suçlama henüz tüzel kişiliğini, kazanmamış şirketin ihaleye katılması olarak belirlenmiş (TCK madde 235/2-a-2 “İhaleye katılma yeterliğine veya koşullarına sahip olmayan kişilerin ihaleye katılmasını sağlamak”). Şirket kuruluşunun nasıl yapılacağı Türk Ticaret Kanunu’nun madde 289 ve devamı maddelerde düzenlenmiştir. Yani şirket kuruluşu uzunca bir sürece yayılan bir işlemdir. ihaleye girildiği aşamada şirketin kuruluşu işlemlerine başlandığı anlaşılıyor. Bu durumda şirketin tüzel kişiliğinin kazanması için gereken usulü işlemlerin tamamlanmamış olması suçun maddi unsurlarını oluşturmaz.
Diğer yandan TTK.’nun 301. maddesine göre; Şirket ticaret siciline tescil ile hükmi şahsiyet kazanır, ancak tescilden önce şirket namına yapılan işlemlerden işlemi yapanlar ile kurulacak şirket sorumludur. Bu durumda kuruluş aşamasındaki şirketin henüz kuruluş prosedürü tamamlanmadığı, daha sonra tamamlandığından İhaleye katılma yeterliğine veya koşullarına sahip olmayan kişilerin ihaleye katılmasını sağlamak zorlama bir değerlendirmedir. Yani TTK.nın şirket kuruluşuna ilişkin hükümleri kararda göz önüne alınmamış.
Mahkumiyet kararı verilen davalarda müdafi olmamakla birlikte benim kısaca değerlendirmelerim bunlar.
Mahkumiyete yol açan süreçte asıl üzerinde durulması gereken siyasi sorumluk. TCK’nın 235. maddesi düzenlemesine göre, evrak eksikliği bile ‘ihaleye fesat karıştırma suçu’ olarak nitelendirilebilir. Tipik görevi ihmal eylemi bile ihaleye fesat karıştırma olarak nitelendirilebiliyor. İhale dosyası hazırlamak da uzmanlık işidir, hangi ilçe belediyesinde böylesi uzmanlar var ki? Bu gün ilçe belediyelerinin yaptığı ihale dosyalarının hangisi incelense ihaleye fesat karıştıran yakalanır. Sorun siyasetin çözmesi gereken bir hal almıştır, TCK’nın 235. maddesi yeniden düzenlenmelidir. İhaleye fesat karıştırma suç tanımı, görevi kötüye kullanma suçuyla karıştırılamayacak biçimde yeniden düzenlenmelidir..
Bu çarpık yasal düzenlemenin ihalesi Osman Özgüven’e kaldı. Bakalım, kendi belediye başkanı mahkum olmuş bir parti olarak ana muhalefet partisi CHP bir şey yapacak mı?