Amerika Ulusal Okyanus ve Atmosfer İdaresi (NOAA) tarafından yürütülen araştırma, son dönemde Avustralya’nın güneyinde yağışlardaki azalmanın nedenini inceledi ve insan aktivitesinin bu azalmaya ciddi bir katkısı olduğu sonucuna ulaştı. Nature dergisinde yayınlanan araştırmanın bulguları, atmosferde mevcut sera gazı ve ozon miktarındaki artışların yağışları baskıladığını ortaya koydu.
Araştırma; geleceğe dair iklim simülasyon modellerini kullanarak, önümüzdeki dönemde kıtanın güneyinde pek çok bölgede kış kuraklığının etkisini arttıracağını belirledi.
En fazla yağışı Mayıs-Eylül arasında alan başkent Perth, öngörülen yağış azalmalarına karşı savunmasız olacak. Kışın düşen yağış, çoğunlukla Hint Okyanusu’ndan rüzgarlar ile taşınan nemli havadan kaynaklanıyor. Daha önceki çalışmalar, karbon emisyonları dolayısıyla atmosferde tutulan havanın, hava modelini değiştirdiğini ve ekvatorun %40 ile %50 arasındaki kuzey ve güney enlemlerinde şiddetli rüzgarların görüldüğü bölgeleri daha kuzeye ittiğini gösteriyor. Bu, Perth’in ve bir miktar da Adelaide ile Melbourne’a, iklim değişikliği yüzünden daha az yağış düşmesi ile karşı karşıya kalınacağı anlamına geliyor.
Melbourne Üniversitesi’nden iklimbilimci David Karoly’ye göre, Perth’in başına gelecekler ortada, her şey daha kötüye gidecek. Şimdiden azalan yağışların etkileri zaten görülüyor, gelecekte ise yağışlardaki bu azalma bugünden iki katı daha fazla olacak.
Yağmur suyunun yüzeysel akış ile Perth’deki su kaynaklarına ulaşmasında son 50 yıla göre %75’lik bir düşüş mevcut. Araştırma, bu durumun insan kaynaklı iklim değişikliğinin bir sonucu olduğunu söylemekten çekinmememiz gerektiğini ortaya koyuyor.
Karoly’ye göre Perth’in kaderi, alternatif su kaynakları bulabilmesine bağlı çünkü öngörülen yağış azalması gerçekleşirse, şehir kendi nüfusuna yetecek suyu karşılayamayacak. Yağış rejimindeki azalma ayrıca şarap endüstrisini ve tarımı da etkileyecek.
Hükümet, çözümü iki tuzsuzlaştırma tesisi açmakta buldu. Fakat eğer Perth suyunu, deniz suyunun tuzdan arındırılması ile sağlayacaksa bu ortaya bir çelişki çıkartıyor. Tuzsuzlaştırma tesisleri çok miktarda enerjiye ihtiyaç duyuyor, adeta su gibi elektrik tüketiyor. Güney Avustralya’da ise tuzsuzlaştırma tesislerine yetecek kadar yenilenebilir enerji üretimi mevcut değil. Dolayısıyla tuzsuzlaştırma tesislerini fosil yakıttan üretilen elektrik enerjisi ile işletmek, sorunu derinleştirmekten başka işe yaramayacak.
Avustralya Devlet Üniversitesi’nden iklim araştırmaları öğretim üyesi Nerilie Abram ise çalışmanın Avustralya’nın geleceği için oldukça endişe verici bir tablo çizdiğine dikkat çekiyor. Abram, sera gazı salımlarını azaltmak için ciddi önlemler alınmadığı müddetçe önümüzdeki yüzyıl boyunca Avustralya’nın güney bölgelerinin daha da kuraklaşacağının bu çalışma ile kanıtlandığını belirtiyor.
İklim değişikliğinin etkileri sadece yağış rejimlerinde gözlemlenmeyecek, ayrıca Antartika Okyanusu’nda da sıcaklık artışı ve büyük buz kitlelerinin erimesi şeklinde gözlenecek. Deniz seviyesinde böylesi hızlı bir artışın önümüzdeki yüzyılda olası etkilerinin oldukça büyük olacağı tartışma götürmez.
Kaynak: The Guardian