Kaynak: haberler.com, 12 Şubat 2016
CHP İstanbul Milletvekili Gülay Yedekci, Hasankeyf’in su altında kalmasının engellenmesi için TBMM Başkanlığı’na araştırma önergesi verdi.
Cumhuriyet Halk Partisi Milletvekili Yedekci önergesinde özetle, “Anadolu ve Mezopotamya’nın uygarlık tarihinde çok önemli kültürel değerler olduğu bilinmektedir. Hasankeyf, Mezopotamya’da insanlığın yerleşik hayata geçtiğinin en belirgin örneğidir. Hasankeyf’i birinci derece sit alanı yapan en önemli özellik bir bütün içerisinde, mağaralar, kalenin tarihi dokusu, ibadethaneler ve burada yaşayan atalarımızın mezarları, Zeynel Bey Türbesi ve kazı çalışmaları daha bitmemiş, gün ışığına çıkmayı bekleyen binlerce tarihi eserin burada yer almasıdır. Sular altında kalacak olan binlerce mağaranın taşınması zaten söz konusu değildir.” izahında bulundu.
Yedekci, Hasankeyf’te gün yüzüne çıkarılmayı bekleyen kültürel ve tarihi mirasın korunması ve kentin sular altında kalmasının engellenmesi için alınacak önlemlerin saptanması amacıyla Meclis araştırması açılmasını talep etti.
UNESCO’nun 10 kriterinden 9’unu yerine getiren Hasankeyf’in tarihi dokusundan kopartılarak başka bir yere taşınmak istendiğini ve Hasankeyf’in sular altında kaldıktan sonra bir daha kurtarılmasının olanaksız olduğunu belirten Yedekci’nin TBMM Başkanlığına sunduğu Araştırma Önergesi şöyle:
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BAŞKANLIĞINA
“Anadolu ve Mezopotamya’nın uygarlık tarihinde çok önemli kültürel değerler olduğu bilinmektedir. Hasankeyf, Mezopotamya’da insanlığın yerleşik hayata geçtiğinin en belirgin örneğidir. Hasankeyf’i birinci derece sit alanı yapan en önemli özellik bir bütün içerisinde, mağaralar, kalenin tarihi dokusu, ibadethaneler ve burada yaşayan atalarımızın mezarları, Zeynel Bey Türbesi ve kazı çalışmaları daha bitmemiş, gün ışığına çıkmayı bekleyen binlerce tarihi eserin burada yer almasıdır. Sular altında kalacak olan binlerce mağaranın taşınması, zaten söz konusu değildir.
Zeynel Bey Türbesi ise dış cephesindeki mozaik kaplamalardan dolayı eski özelliğini koruyamayacağı için sökülüp tekrar montajı imkânsızdır. Ray sistemi ile taşınması durumundaysa kot farkı çok olduğundan sarsıntılarla türbenin kesinlikle yıkılacağı ortadadır. Bir yapının planını yapmadan önce bireyin yaşadığı coğrafyadaki kültürel değerleri (gelenekler, dini değerler ve kültürel mekânlar) gözetilmelidir. Aksi halde plan işlevsizdir. Bu kural dünyanın her yerinde planlama babında her kurum ve kuruluş için geçerlidir. Hasankeyf’in sular altında bırakılması insanlık suçudur. Hasankeyf’te 60-70 yıl ömürlü baraj, 12.000 yıllık tarihe tercih edilmemelidir. Barajın havzasının bulunduğu alanlardan gelecek kil, silt gibi malzemelerin ölü hacim diye tabir ettiğimiz baraj alt kotunu doldurması sonucunda baraj ömrü tükenmekte ve atıl duruma gelmektedir. Erozyonun önlenmesi için gerekli ağaçlandırma yapılmadığından baraj ömrü en çok 60-70 yıla düşmektedir. 12.000 yıllık geçmişe sahip, insanlık var oldukça ayakta kalacak olan Hasankeyf’in bu ölü hacmin altında kalması engellenmelidir.
Ülkemizde yıllardan beri, insanlığın ve kültürlerin ana merkezi olan ve 1978’den beri 1.Derece Arkeolojik Sit Alanı ilan edilen Hasankeyf’in sular altında kalmasına sebep olacak olan Ilısu baraj gölü, 6000 hektar tarım yapılabilen alanı sular altında bırakacaktır. Cizre barajı gölü de oluştuğunda sulanabilecek alandan daha büyük bir tarım alanı sular altında kalacaktır. Dicle’nin aşağı ovalara taşıdığı tarımsal toprağı besleyen malzeme barajlarda tutulacağı için orta ve uzun vadede tarım toprakları yoksullaşacaktır. Barajdan gelecek suyla sulanacak tarım alanları, bu uygulamadan sonra tuzIanacaktır. Ilısu baraj gölü dolu durumda 300 km’nin üzerinde bir alanı kaplayacaktır. Kurak mevsimlerde bu alan 100 kilometre kareye kadar azalabilecek ve yeniden eski durumuna gelecektir. Böylece buralar salgın hastalıkların kaynağı olacaktır.
2863 sayılı kültür ve tabiat varlıklarını koruma yasasının 20. maddesine göre “taşınmaz kültür varlıkları ve parçalarının korunması esastır” ayrıca; ülkemizin 1999 yılında AB’ye uyum sürecinde 1992 Valetta/Malta Arkeolojik Mirasın Korunmasına İlişkin Avrupa Sözleşmesini onaylamıştır. Bu konvansiyona göre arkeolojik veriler yenilenemez kaynaklardır. İnsanlığın bilgi edinme kaynaklarıdır ve her türlü bayındırlık projesinde bunların korunması esastır. UNESCO’nun 10 kriterinden 9’unu yerine getiren Hasankeyf, tarihi dokusundan kopartılarak başka bir yere taşınmak isteniyor. Her bir yapı parçalı olduğu kültürel bütün ile birlikte değerlendirilmelidir. Yapılar yapılırken bulundukları topografya, rüzgâr yönü ve güneşlenme yönü göz önüne alınarak înşa edilir. Hasankeyf, yüzlerce yıl Romalıların, Urartuların, Asurların, Abbasilerin, Hamdanilerin, Mervanilerin, Eyyübilerin, Selçukluların, Akkoyunların ve Osmanlıların kattıklarıyla zenginleşmiştir. Batman-Gercüş- Midyat karayolu üzerindeki köprüsü, Dicle’yi yüz metre yukarıdan izleyen kalesi, kalenin kuzey tarafında Dicle’ye bakan Sarayı, kuzeydeki vadiye bakan Ulu Camii, kentin ortasındaki Sultan Süleyman Camii ve kentin ortasında bulunun Koç Camii, Dicle nehrinin sol kıyısında açıkta yer alan Zeynelbey türbesi, nehrin sol kıyısında Batman-Hasankeyf karayolunun kıyısında yeni köprünün karşısındaki bir tepe üzerinde yer alan İmam Abdullah Türbesi ile doğal bir açık hava müzesidir. Hasankeyf ve Dicle Vadisi’ndeki tarihi ve doğal zenginlikleri, sürdürebilir turizm yatırımları ile insanlığın hizmetine sunmak varken llısu barajında ısrar etmenin hiçbir mantıklı tarafı yoktur. Uygun yatırım araçları ve alt yapı sisteminin geliştirilmesi halinde ciddî bir turizm potansiyeline sahip olan Hasankeyf, herhangi bir yıkıma neden olmadan bölge ekonomisine, barajdan elde edilmesi planlanan gelirden daha fazla katkı sunacaktır. Meclis Genel Kurulu’ndan geçen bu kanunla Mezopotamya medeniyetlerinin vazgeçilmez bir kenti olan Hasankeyf yok edilecektir, ilçenin şimdiki konumunun kuzeyinde oluşturulacak olan yerleşimin sadece adı Hasankeyf olacaktır. Yapılacak olan baraj gölü ile zaten iklimin değişeceği ortadadır. Yeni oluşturulmak istenen ilçe, coğrafya ve iklim olarak kültürel zenginlik, topografya ve mimari olarak kent bütünü anlayışıyla bakıldığında başka bir yerleşke olacaktır. Ilısu barajı ve hidroelektrik santralinin sosyal, doğal, arkeolojik, siyasi ve ekonomik yıkımlara neden olacağı açıktır. Hasankeyf toprak yapısı gereği kireç taşı ve yumuşak topraktan oluşması, bunun da yapılacak olan barajın enerji verimliliğini oluşturabilecek noktaya gelmeden debisinin dolacağını bilimsel olarak da göstermektedir. Sonuç olarak dünya için de çok önemli olan Hasankeyf sular altında kalmasın diyoruz, Hasankeyf’in dünya mirası olması için yapılan girişimler ise uluslararası kriterlere uygunluk sağlanmasına karşın, yine aynı kriterlerin ilgili dosyanın hükümet tarafından UNESCO’ya sunulmasını şart koşması ve Kültür Bakanlığı’nın da bu başvuruyu yapmayı red etmesi nedeniyle sonuçsuz kalmıştır. Finansmanın tamamının dış kredi ile sağlanması planlanan Ilısu barajı projesi çerçevesinde kredinin ilgili yabancı hükümetlerce onayı için sağlanması gereken uluslararası mevzuat kapsamında hazırlanan çevre etki değerlendirme raporu dünya bankasının op 4.01 ve op 4.04 şartlarını sağlamadığı iddia edilmektedir. Hasankeyf’in üzerinde kurulu olduğu jeolojik birim kaya ortamı gözenekli bir kayadan oluşmaktadır. Kolay kazılır özelliğe sahiptir. 12.000 yıllık antik kent Hasankeyf’in taşınması mümkün değildir, Hasankeyf’in sular altında kalması halinde ise; su düzeyi alçalıp yükseldiğinde, kayayı oluşturan karbonat kırıntıları ve çimentosu kolayca suda çözünecektir. Bu nedenle, Hasankeyf su altında kaldıktan sonra bir daha kurtulması olanaksızdır.
Hasankeyf’te gün yüzüne çıkarılmayı bekleyen kültürel ve tarihi mirasın korunması ve kentin sular altında kalmasının engellenmesi için alınacak önlemlerin saptanması amacıyla Anayasa’nın 98 inci ve TBMM İçtüzüğünün 104 üncü ve 105 inci maddeleri gereği, Meclis araştırması açılmasını arz ederiz.”