Suya erişimin küresel dağılımı

Birleşmiş Milletler Dünya Su Değerlendirme Programı’nın hazırladığı 2015 Dünya Su Gelişim Raporu’nun Kesin Veriler bölümünde yer alan “Bölgesel Bakış Açıları” adlı bölümü Su Hakkı Kampanyası’nın gönüllü çevirmenlerinden Ezgi Ercan’ın çevirisiyle yayınlıyoruz. 

Avrupa ve Kuzey Amerika

  • Birleşmiş Milletler Avrupa Ekonomik Komisyonu (UNECE) bölgesindeki pek çok ülke ekonomik bakımdan gelişmiş ve kişi başına düşen kaynak kullanımının yüksek olmasına rağmen, Pan-Avrupa bölgesinin doğusunda yoksulluk oldukça yaygındır. Her iki durumda da karşılaşılan başlıca zorluklar: kaynak kullanımı verimliliğinin artırılması, atık azaltılması, tüketim alışkanlıklarının etkilenmesi ve uygun teknolojilerin seçimidir.
  • Kaynakların verimli kullanıldığı bir Avrupa’ya ulaşmak için çizilen AB yol haritasına göre, 2020 yılına kadar, mevcut yenilenebilir su kaynaklarından yapılan su çekme işlemlerinin %20’nin altında olması gerekmektedir.
  • Bölgedeki birçok havzada, su kullanım sektörleri arasında anlaşmazlık vardır (UNECE, 2011). Havza düzeyinde farklı amaçlı su kullanımlarının bir araya getirilmesi ve ulusal ve uluslararası politikaların birbiriyle uyumlu olacak şekilde geliştirilmesi uzun bir süre boyunca öncelikli olacaktır.
  • Geniş alanlara yayılmış olan tarımsal kirlilik, bölgenin su kütlelerinin %38’i üzerinde önemli bir baskı oluşturmaktadır.
  • Atıksuyun yeniden kullanımının pek çok AB üyesi ülkede önemli bir potansiyele sahip olduğu bilinmektedir; ancak yetersiz standartlar ve atıksuların güvenilirliği ve mahsullerin satışı üzerindeki olası etkileri ile ilgili endişeler nedeniyle uygulanırlığı kısıtlanmaktadır.
  • AB Ortak Tarım Politikası (OTP)’nın 2013 sonrası dönem için reformu, AB bünyesinde tarımda su kullanımını önemli ölçüde değiştirebilir (ECA, 2014).

Asya ve Pasifik

  • Bu yoğun nüfuslu bölgede, iyileştirilmiş içme suyu kaynaklarını kullanan kişi sayısı 1990 ve 2012 yılları arasında, Güneydoğu Asya’da %19 ve Doğu Asya’da %23 oranında arttı; ancak 2012 yılındaki verilere göre, bölgede hala yaklaşık 1,7 milyar insanın (bu insanların yarısından fazlası kırsal alanlarda yaşamaktadır), geliştirilmiş hıfzıssıhhaya erişimi yoktur (WHO ve UNICEF, 2014a).
  • Bu bölge, kentsel nüfustaki yıllık %2,4’lük büyüme ile dünyanın en hızlı kentleşen bölgelerinden birisidir. 2012 yılında, bölgedeki toplam nüfusun %47,5’i (2 milyardan fazla kişi) kentsel alanlarda yaşadı (UNDESA, 2014); ve bu kentsel nüfusun %30’u gecekondu bölgelerinde yaşamaktadır (UN-Habitat, 2013). 2015 yılına kadar 2,7 milyar insanın kentsel alanlarda yaşıyor olacağı tahmin edilmektedir (UNDESA, 2014). Bu bölge sayısız kentsel su sorunu ile karşı karşıyadır.
  • Burası dünyanın afetlere en yatkın bölgelerinden birisidir. İnsanların ve sahip oldukları varlıkların, hidro-meteorolojik tehlikelere maruziyeti son yıllarda artmaktadır. Kentleşme, insanları ve değeri artmakta olan ekonomik kaynakları, sel yatakları gibi daha tehlikeli olan alanlara yöneltmektedir (UNESCAP/UNISDR, 2012).
  • Yeraltı suyunun kullanımı ile yapılan sulama, Asya ekonomisine yaklaşık olarak yılda 10-12 milyar ABD doları ($) katkıda bulunmaktadır. Sulama faaliyetleri için satılan yeraltı suyundan gelen kazanç da bu hesaba dahil edilirse, bu katkı yaklaşık 25-30 milyar ABD dolarına ($) yükselir (Shah ve diğerleri, 2003). Bangladeş, Çin, Hindistan, Nepal ve Pakistan birlikte dünyadaki toplam yeraltı suyu kullanımının neredeyse yarısından sorumludur (IGRAC, 2010).
  • Hindistan’da yeraltı suyu devriminin (mekanize kuyular ve borulu kuyuların toplam sayısı 1960 yılında 1 milyondan az iken, 2000 yılında 19 milyona yükseldi) yoksulluğun giderilmesinde büyük katkıları oldu, ama sulama talebindeki bu artış bazı bölgelerde şiddetli yeraltı suyu stresine sebep oldu.
  • Yeraltı suyu kaynakları sürdürülebilir sınırların ötesinde kullanılmaya devam edilirse, bu bölgede yaşayan nüfusun çoğunluğu için ana gelir kaynağı olan tarımsal üretim tehdit altında olacaktır.

Arap Bölgesi

  • Arap bölgesinde sürdürülebilir kalkınma yolundaki ilerlemeleri yavaşlatan su ile ilgili engeller göz önüne alındığında su kıtlığı ön plandadır. Arap Yarımadası’nda yenilenebilir su kaynaklarından tatlı su çekme yüzdesi 2011 yılında tahminen %505 olarak hesaplanmıştır (FAO AQUASTAT).
  • Nüfus artışı ve artan sosyo-ekonomik baskılar, bu bölgede tatlı su kaynaklarının bulunabilirliğini azaltmıştır. Arap nüfusunun yaklaşık %75’i 1000 m3/kişi/yıl’lık su kıtlığı seviyesinin altında ve yaklaşık yarısı 500 m3/kişi/yıl’lık aşırı su kıtlığı seviyesinin altında yaşamaktadır.
  • 2011 yılında 355 milyon kişi olarak hesaplanan toplam Arap nüfusunun yaklaşık %17’sinin (60 milyon kişi) iyileştirilmiş içme suyu kaynaklarına erişimi yoktur. Ancak bu durum, tüketicilerin su kaynaklarına düzenli ve güvenilir bir biçimde erişebildiği veya temin edilen suyun kalitesinin içim açısından güvenli olduğu anlamına gelmemektedir. Arap bölgesindeki nüfusun %20’sinin (71 milyon kişi), geliştirilmiş hıfzıssıhha imkânlarına ulaşımı bulunmamaktadır (UNESCWA, 2013a; WHO ve UNICEF, 2013). Bölgesel çatışmalar, su temini ve hıfzıssıhha hizmetlerinin sürdürülebilirliğini daha da kötü hale getirebilir.
  • Yirminci yüzyılın ortalarından itibaren Arap bölgesinde sürekli bir ısınma eğilimi mevcuttur  (Donat ve diğerleri, 2014). Kuraklık şimdi UNESCWA üyesi ülkelerdeki arazi alanının üçte ikisini etkilemektedir (UNESCWA, 2013a). Aynı zamanda, nadir ama şiddetli olan ani sel baskınları, 2012 ve 2013 yılında birçok ülkede altyapıya zarar verip kullanılamaz hale getirmiştir.
  • Ortalama olarak, tüketim seviyeleri ülkeler arasında önemli farklılıklar gösterse de, tarım sektörü Arap bölgesindeki en büyük su kullanıcısı olmaya devam etmektedir – geçtiğimiz on yıl içerisinde Cibuti’de çekilen tatlı su miktarının %16’sı tarım amaçlı iken, bu oran Somali için %99’dur (FAO AQUASTAT).
  • Çoğu Arap ülkesi, ulusal gıda açığını dengelemek amacıyla, gıda ithalatına bağımlı kalmaktadır. Kırsal geçim kaynakları üzerinde olumsuz etkiler yaratmadan, gıda güvenliğini sağlamak adına, mevcut olan acil sosyal ve politik ihtiyaçlar; Arap hükümetleri ile beraber toplumun tarıma bağımlı kesimlerini; su kaynaklarını koruma amacıyla sulama verimliliği programları, atıksuların yeniden kullanımı ve su hasadı şemaları gibi yöntemleri kullanmaya yöneltmiştir.
  • Bölgedeki bazı ülkeler zengin petrol ve doğalgaz rezervlerine sahip olsalar dahi, alternatif enerji kaynakları düşünülmediği sürece, suyun tuzdan arındırılması (desalinasyon) sürdürülebilir bir seçenek olamaz. Bölgenin su – enerji kombinasyonunun çeşitlendirilmesi adına nükleer enerji yatırımları yakından takip edilmektedir. Çok sayıda nükleer enerji ile çalışan desalinasyon tesisinin önümüzdeki 20 yıl içerisinde Arap ülkelerinde kullanıma açılması beklenmektedir; tek başına Suudi Arabistan dâhilinde, 2030 yılı itibariyle 16 taneye kadar nükleer desalinasyon tesisi inşaasının tamamlanması ön görülmektedir (WNA, 2013).

Latin Amerika ve Karayipler

  • Son on yılda Latin Amerika ve Karayipler; yoksullukta önemli azalmalara, yüksek ekonomik büyümeye ve daha geniş çaplı makroekonomik istikrarın yanısıra orta sınıfın ortaya çıkışına tanık oldu (UNECLAC, 2013a ve 2013b). Ancak, 160 milyondan fazla insan (nüfusun yaklaşık %28’i) hala yoksulluk içinde yaşamaktadır.
  • Bölgede elde edilen su ve hıfzıssıhha temini düzeyleri, diğer gelişmekte olan ülkelerle kıyaslandığında daha yüksektir (WHO ve UNICEF, 2014b; Jouravlev, 2004; Sato ve diğerleri, 2013). Ancak bu tür genel tahminler hizmetlere asıl ulaşım seviyesini abartma eğilimindedir; özellikle, hizmet kalitesindeki eksiklikler kırsal alanları ve yoksul insanları orantısız bir biçimde etkiler (Jouravlev, 2011).
  • Bölgedeki göreceli su bolluğu göz önüne alındığında, birinci öncelik su yönetişimini geliştirmek ve güçlendirmektir; bunun için, su kaynakları yönetimi ve kullanımındaki mevcut yaklaşımların kökünden değiştirilip, yeni yaklaşımların sürdürülebilir biçimde sosyo-ekonomik kalkınma sürecine entegresi ve yoksulluğun azaltılması gereklidir.
  • Bölgedeki birçok ekonominin temeli doğal kaynakların ihracatına dayanmaya devam etmektedir; ve bu üretim aşamasında büyük miktarlarda su kullanımı anlamına gelir. Ekonomik faaliyetler ve nüfus, kuru ve yarı nemli bölgelerde yoğunlaşma eğilimindedir. Bu durum, kıt su kaynaklarının kullanımında miktar açısından, ama aynı zamanda, son dönemlerde kalite ve kullanım imkanı açısından da artan rekabete yol açmaktadır.

Afrika

  • Afrika’nın potansiyel su kaynaklarının sadece %5’i geliştirilmiştir ve kişi başı ortalama depolama miktarı, Kuzey Amerika’daki 6000 m3’e kıyasla, 200 m3’tür.
  • Hidroelektrik enerji potansiyelinin %10’undan azı elektrik üretimi için kullanılmaktadır (Sperling ve Bahri, 2014); aynı zamanda, nüfusun sadece %57’sinin modern enerji hizmetlerine (başlıca elektrik) erişimi vardır ve bölgedeki büyük şehirlerin çoğunda artan kentleşme hızına bağlı olarak bu erişim daha az güvenilir hale gelmektedir (IEA, 2013).
  • 2012 yılında, toplam nüfusun yaklaşık %36’sının iyileştirilmiş su kaynaklarına, ve %70’inin geliştirilmiş hıfzıssıhhaya erişimi hala bulunmamaktaydı (WHO ve UNICEF, 2014b).
  • Tarım, Afrika’daki birçok ekonominin belkemiği olup son derece değişken ve öngörülemez yağış düzenlerine bağlıdır. Afrika’nın ekili arazilerinin sadece %5’i sulanmaktadır.
  • Bölgedeki ithalata bağımlılık gitgide artmaktadır. 2011 yılında Afrika ülkeleri gıda ithalatına (balık hariç) 35 milyar ABD doları ($) harcadı ve Afrika dâhilindeki ticaretin bundaki payı ise %5’ten azdır (Africa Progress Panel, 2014).

Şekil 4:  Ana havzalarda fiziki su kıtlığının küresel dağılımı (2011)

Not: Harita, büyük nehir havzalarında sulama amacıyla su tüketimine bağlı su kıtlığının küresel dağılımını göstermektedir. Kaynak: FAO

Kaynak: UNESCO

Çeviri: Ezgi Ercan

1988 yılında İzmir’de doğdu. İstanbul Üniverstesi Çevre Mühendisliği Bölümü’nden mezun olduktan sonra İsveç’te Lund Üniversitesi’nde Çevre Bilimleri ve Sürdürülebilirlik üzerine Swedish Institute (SI)’den burs alarak yüksek lisans yaptı. Lisans tezini Türkiye’deki alternatif enerji kaynakları ve küresel ısınma hakkında yazdı. Yüksek lisans tezi için Güney Afrika’daki ilkokullarda çevre eğitimi ve aktif öğrenme teknikleri üzerine yerel kuruluşlar ile birlikte çalışmalar yürüttü. Şimdiye kadar kendi çalışmaları, farklı üniversiteler ve çevre kuruluşları için teknik çeviriler yapan Ezgi, su ve çevre kalitesi konusunda da laboratuar ve çalışma deneyimine sahip ve Stockholm’de yaşıyor.

Email: [email protected]