Kaliforniya son 1200 yılın en kurak günlerini yaşarken, ardı ardına yaşanan dördüncü kurak yılda tüm istatistiki verilerin ötesinde kuraklığın insan yaşamlarını nasıl etkilediğini Los Angeles Times’taki yazı dizisinde çok çarpıcı bir şekilde ele alan Diana Marcum Pulitzer Ödülü’ne layık görülmüştü.
İnsan hikayelerine odaklanan bu yazı dizisinin Türkçe çevirilerini bu haftadan itibaren sizlerle paylaşıyor olacağız. Zor zamanlarda insanlar arasında gelişebilecek yardımlaşma ve dayanışmayı konu alan “Kasabanın Suyunu Taşımak” başlıklı makaleyi Su Hakkı Kampanyası gönüllüsü Deniz Moralıgil’in çevirisiyle yayınlıyoruz. Önümüzdeki haftalarda diğer makaleleri de yayınlamaya devam edeceğiz.
18 ARALIK 2014, PERŞEMBE
KASABANIN SUYUNU TAŞIMAK
Kuraklık, bir kadının omuzlarına yeni bir sorumluluk yükledi
Diana Marcum, DOĞU POTTERVILLE, KALİFORNİYA’DAN BİLDİRİYOR.
Çeviri: Deniz Moralıgil
Büyükanne en güzel pazar günü giysisi ve çalışmayan bir çamaşır makinesinin üzerine koyduğu bir kutu buzlu çayı ile boyası dökülen bir evin yanında oturuyor. Evin suları dört aydır kesik.
Fark edilmesi güç bir toprak yolda 70 yaşlarında bir kadın 5 galonluk (*) su bidonlarını tek kişilik prefabrik evine taşıyor. Onun için çok zor zira vücudu kemoterapiden dermansız kalmış. Musluklarından üç aydır su akmıyor.
İlkokulda, bir yemekhane görevlisi bütün çocukların okula kir içinde geldiğini anlatıyor.
Tulare Vilayeti’ne bağlı bu dağınık nüfuslu belde Kaliforniya kuraklığından en fazla etkilenen yer. 7.300 kişiden ibaret nüfusunun neredeyse 1.000’inin suyu akmıyor.
72 yaşındaki Donna Johnson saymaya başlayana kadar çok az kişi bunun farkındaydı.
Sıcaklığın 41 dereceyi bulduğu bir hafta, Johnson mor renkli steyşın vagon arabası ile “Dikkat köpek var!” işaretlerini ve terkedileli uzun zaman olmuş gibi görünen üst taraftaki yollardan geçti. Evlerin arkasında konuşlanmış mobil evler gördü. Yeni bulduğu bu komşulara “Selam, suyunuz var mı?” diye sordu.
Aldığı yanıt hep aynı oldu, “hayır”.
…
Johnsonların kuyusu haziran ayında kuruduğu vakit, ne o ne de kocası Howard bunun çok daha berbat bir sorunun habercisi olacağını akıllarına getirmişti.
Donna Johnson “‘Kaliforniya’da Kuraklık’ konusunu haberlerde duymuştum, ama bu denli kötüleyeceğini nereden bilebilirdim” diyor.
Herkesin soğuk birer gazoz içerek soluklandığı benzin istasyonunda kulağına çalınan sohbetlere dair şunları söylüyor Johnson: “Her şey, ama her şey kavrulup gitmiş.”
Hiçbir kamu kuruluşu durumun farkında değildi, ta ki bu haftaya kadar. Batı eyaletlerinden, yalnızca Kaliforniya; özellikle Central Valley gibi kırsal bölgelerde bulunan, tahminen 600,000 adet özel, ev kuyusuna rağmen yeraltı sularına bir düzenleme getirmemişti. Bu civardaki yeraltı sularının seviyesi kimi yerlerde normal seviyesinden 18 metre, kimi noktalarda çok daha fazla aşağılara çekilmişti ve on binlerce kuyu kuruma tehlikesi altındaydı.
Temmuz ayında Johnson suyu akmayan Doğu Potterville ahalisinin bir listesini çıkardı. Bu işle meşgulken, onlara su götürmesi gerektiğini anladı.
“The Potterville Recorder” gazetesi yayınladığı bir makalede Johnsonların kuraklık mağdurlarına ulaştırmak için pet şişe su topladığını duyurarak ev adreslerini ve telefon numaralarını okuyucularıyla paylaştı. Ertesi gün Donna Johnson’ın arabasının yük bölmesi kolilerce pet şişe ile doluydu.
Johnson, taşıma işine yardım etmesi için eski bir komşusunun 19 yaşındaki oğlu Matt Rogers’ı başyardımcısı olarak görevlendirdi. Su gereksinimi olanların telefonları, yardım şişeleri kadar seri biçimde gelmeye başladı.
“Aileler gece yarısı arayıp ‘suyumuz tamamen bitti’ diyorlardı ve biz onlara su götürüyorduk.“, diyor Rogers ve ekliyor, “Su getirdiğimiz insanlara ’72 yaşındaki bir kadın için çok ağır bir iş bu’ diyordum, Donna köpürüyor ve insanlara yaşını söylemekten vazgeçmemi söylüyordu.”
Yine de sayının giderek artması, su tedariğini oldukça zahmetli bir görev haline getirmekteydi.
“Akşamları eve dönünce ağlıyordum, bu insanların hali ne olacak diye“, diyor Johnson, “Susuzluktan, pisi pisine ölebilir ve ardından unutulup giderler“.
…
Aylar boyunca çok sayıda insan Potterville’e komşu vilayeti ve ilçe su işleri müdürlüğünü arayarak suyu çekilmiş kuyuları bildirdi. Aldıkları cevap hep aynıydı: “Özel mülkiyete ait kuyular bu birimin sorumluluk alanına girmiyor.”
Yetkililer durumun vehametini henüz anlamamışlardı.
Geçen ay; gönüllüler, itfaiye ekipleri ve resmi görevliler; 300 eve üç hafta yetecek miktarda içme suyu dağıttılar.
Yangın musluklarından doldurulan bir depo, Doğu Potterville itfaiye müdürlüğünün önünde halkın banyo ve tuvalet ihtiyacını karşılamak için konuldu. Üzerinde İngilizce ve İspanyolca uyarılar yazılıydı: “İçme suyu değildir.”
Kâr amacı gütmeyen kuruluşlar su bağışlarını ve teslimatları koordine etmeye başladılar. Artık Johnson tek başına değilse de günlük su taşımaları devam ediyor.
“Vilayet Acil Durum Masası’ndakiler canlarını dişlerine takmış çalışıyorlardı“, diyor Johnson “ama şurası da malumdur ki Doğu Potterville gibi bir yerdesiniz, kimilerini çok zor buluyorsunuz ve bulduğunuz herkes de form doldurma heveslisi değil.”
Sıcaklığın neredeyse tost makinası gibi insanların üzerine bastırdığı bir gün Johnson ve Rogers tıka basa pet şişe su ile dolu sandıkları araca yüklüyorlar.
Johnson kenarı dantelli kovboy şapkasını iyice aşağıya doğru indiriyor. Güneş gözlükleri boncuklu ve zebra gibi çizgili. Tişörtünde fil desenleri var, dikiz aynasında da fil şeklinde bir süs sallanıyor. “Bu hafta filler” diyor, “haftaya melekler ya da atlar olabilir”.
Eskiden erkekler konusunda da kararsızmış, ta ki bir fizik tedavi uzmanı olan ve etliye sütlüye karışmayan Howard ile evlenene kadar. İkisinin de ortak ilgi alanı atlar olunca 20 sene evvel Doğu Potterville’de, kasaba dışında at yetiştirmeye uygun alana sahip bir ev satın almışlar.
“Eğer doğu yakasındansan, hiçbir şey değilsin derler, biliyor musunuz?” diye soruyor Rogers. “Kimse bir şey değil” diye yanıtlıyor Johnson.
…
Bir balya saman gibi eciş bücüş bir hal almış ve solmuş bir çimin üzerinde 9 yaşındaki Destiny Carillo yanlamasına takla atmaya çalışırken, dedesi, boyacı Raul Carillo onu izliyor.
Direksiyonu onların evine doğru kıran Johnson soruyor, “Selam, suyunuz var mı?”
“Birazcık” diyor adam, “ama iki kişi su dökünse bitecek“.
Derli toplu evde sekiz kişi yaşıyor. Destiny’nin annesi, Veronica Carrillo, minik bir saksı sardunya ile süslenmiş verandaya çıkıyor.
“Su için çok teşekkür ederiz. Kime gideceğimizi bilmiyorduk. Minnettarız.“diyor kızının saçlarını düzeltirken.
Sonraki blokta, 84 yaşındaki Manuel Dominguez var, kapıyı çalınınca hemen ses vermiyor.
“Başına bir şey gelmiş olmasın? Yaşlı bir adam. Hep evde olur” diyor Johnson ardından bir daha sesleniyor, “huuuuu!”.
Dominguez köşeyi dönüp ortaya çıkıyor, arka bahçedeki su pompası ile uğraşıyormuş.
“Yeraltındaki suyun tükendiğine inanmak istemiyor hâlâ” diyor 65 yaşındaki sevgilisi Gloria Acosta, elinde arka bahçeden getirdiği bir yığın dolu su şişesi var.
Önceden günde 3 galon içme suyu taşırmış Potterville’deki kendi evinden buraya, ama ev sahibi farkına varınca bırakmak zorunda kalmış. Su faturasının artmasından korkuyormuş ev sahibi. Gloria 7.98 USD ödeyip aldığı 24 şişelik 3 kasa su getirmiş yanında. “Artı 2.38 USD California Geri Dönüşüm Bedeli” diyor. Eğer devlet yardımı ve çocuk bakıcılığından geliyorsa kazancınız, bunların hesabını yapmanız lazım. Johnson bir yirmi dörtlük kasa daha bırakıyor.
Dominguez’in kızı Angie Nunagray giriyor kapıdan içeri, elinde bulaşık yıkamakta kullanmak üzere getirdiği 5 galonluk bir bidon su ile. Her gün geliyor, kitap yığınlarına, makas koleksiyonuna – ne kadar makasın olursa olsun asla fazla değildir – ve köşede çatılı, dolu tüfeklerine dokunmadan ortalığı toparlıyor.
“Elekrik süpürgesi kullanıyorum, bir de toz alıyorum, ama su olmadan asla tam anlamıyla temizlenmiyor” diyor.
Dominguez kırık bir gitar çıkarıyor ve Meksika valsleri çalmaya başlıyor. Acosta gözlerini döndürürken, adam “kafayı yediğimi sanıyor, ama yine de beni seviyor” diyor.
…
Elinde flüt kılıfı taşıyan bir kız çocuğu bir köpeğin tasmasını çözüyor, toprak yolda gözden kayboluyorlar. Bir adam bir kova suda ellerini yıkıyor. Altlarında biraz olsun su kaynağı kalmış şanslı yerlerin bahçelerinde çimenler hâlâ yeşil.
Marcella Ramirez, 70 yaşında. Prefabrik evinin dışında Nuh nebiden kalma bir bebek arabası ile beklerken Johnson’un arabasının geldiğini duyuyor. Madeni bahçe duvarının üstünde telden çiçekler bitmiş. Döküntü bir garajın orada Amerikan bayrağı desenli bir rüzgâr çorabı sarkıyor. Minyatür bir dilek kuyusu – kupkuru – toprağın ortasında.
“Matt taşır onları içeri” diye sesleniyor Johnson.
Ramirez kabul ediyor, ama mecbur kalırsa tekerlekler sayesinde, kendisinin de taşıyabilecek kadar gücü olduğunun altını çiziyor. Şanslı bir kadınım diyor. Geçen sene zor bir yılmış, erkek kardeşini kaybetmiş, kendi kanseriyle savaşmış, sonra haziran ayında kuyu kurumuş. Şimdi sağlıklı hissediyor kendini, saçları yeniden uzamış, hele şu güzelim SUV’sine bakın bir.
“Okula, mokula gitmedim ben hiç” diyor, “ama arabam var, ehliyetim var, güzel bir alış veriş oldu, ne okumam var ne de yazmam.”
Johnson’ın kaşları kalkıyor.
“Marcella, vilayet görevlilerinin bıraktığı su teslimat formlarından var mı sende? Doldurmana yardım etmemi ister misin?”
Ramirez’in arabasının kaportası üzerinde hangi kutunun işaretleneceğine şaşırmış bir şekilde konuşuyorlar.
Johnson soruyor: “Kaç etnik kökenin var senin?”
“Kaç neyim var?”
Tekrar yola koyulduklarında Johnson yağmuru son gördüğü zamanı anlatıyor.
“Aylar önceydi. Eskiden lavanta ve bir sürü çiçeğin olduğu yerdeydim. Damlaların daha yere düşmeden kuruyuşunu izledim.”
Kasabanın ortasından geçen anayolda bir anne 6 yaşındaki kızını yıkıyor – elbiseleri üzerinde, mavi bir plastik bidonun içindeki atık suyun içinde. Kız kıkırdıyor, şampuanı akıtmak için başını ördek gibi suya batırıp çıkarıyor.
Yakındaki bir ağaca asılı bir salıncak sıcak havayı dağıtarak salınmakta. Basamaklar bir zamanlar orada duran bir seyyar eve kadar çıkıyor. Kuyu kuruyunca evin sahipleri su bulmak için başka yere gitmiş olmalılar.
(*)1galon = 3.785 litre
Kaynak: Pulitzer
Çeviri: Deniz Moralıgil
Öyküleri ve şiir çevirileri çeşitli dergilerde yayımlandı. “Gölge Falı” isminde bir öykü kitabı var. Birçok kolektif kitapta şiir ve öyküleri ile yer aldı. İzmir’de yaşıyor.